25 Kasım 2023

Uygarlık Taksim’e geri dönüyor

AKP’nin bilinçli bir “Arabizasyon” politikasıyla kimliğini değiştirmeye çalıştığı Taksim bu basıncı püskürtüyor, birbiri ardına açılan kaliteli mekânlarıyla kendisine küsen İstanbulluları yeniden çağırıyor…

Şu günlerde özellikle cuma, cumartesi ve çarşamba gibi sanat ve eğlence etkinliklerinin yoğun olduğu akşamlarda Taksim’e çıkanları alışılmadık görüntüler bekliyor. 2013’teki Gezi direnişinin ardından adeta cezalandırılan ve hükümet eliyle “Arabizasyon” politikası uygulanan Taksim ve civarında bazı şeyler değişiyor. Elbette Arap turistlerin bayıldığı, gıda boyalı pembe ya da yeşil muhallebilere kaşık salladıkları tatlıcılar, yoldan geçenleri adeta kolundan tutup içeri çeken açık parfümcüler, sokak aralarını nargile dumanına boğan döküntü kafeler ve İstiklal Caddesi’ni boydan boya bebek arabalarıyla kat ederek yaya trafiğini kilitleyen kalabalık “Ortadoğulu” aileler yine varlar. Ama bunların yanı sıra son yıllarda bölgeden ayağını kesmiş aydın İstanbullular da yeniden bölgede görülüyor, onlara uygun mekânların sayıları artıyor.

Gümüşsuyu'ndaki Izaka İstanbul'un en geniş panoramik manzaralarından birine sahip

Atatürk Kültür Merkezi’nin iki yıl önce yeniden açılmasından bu yana giderek yoğunlaşan bu “Taksim’e dönüş” hareketini hızlandıran mekânların başında, elbette AKM ve bünyesindeki düzgün restoranlar, kafeler geliyor. AKM’nin teras katındaki Bizİstanbul, muazzam Boğaz manzarası ve şef Tolga Atalay’ın büyük emek verdiği sofistike Türk mutfağından oluşan menüsüyle, en seçici yabancı konukların bile ağırlanabileceği bir adres. Tiyatro ve opera öncesinde ya da sonrasında da hızlı servis almak mümkün, öğlenleri tencere yemekleri bile var. AKM’nin alt katında, Gümüşsuyu’na bakan tarafında yer alan Divan Brasserie de yenilenen menüsü, her zaman klas Divan servisinin yanı sıra, terasındaki canlı müzikli gecelerle de hayli ilgi görüyor. Burada Boğaz manzarasına karşı iyi yapılmış bir kokteyl yudumlarken caz dinlemenin keyfine doyulmuyor.

Cafe Marmara yeniden açıldı

Meydandan Gümüşsuyu’na doğru 100 metre inmeyi göze alırsanız, burada da CVK Park Bosphorus’un terasındaki dev restoran-bar Izaka bir seçenek. İstanbul’un en geniş açılı Boğaz manzaralarından birine sahip terasta Boğaz Köprüsü’nden Adalar’a uzanan geniş bir panoramaya karşı iddialı yemekler yeniliyor. Masa ve sandalyeler rahat, restoran ferah ve geniş, 5 yıldızlı otel klası her ayrıntıda hissediliyor.

Taksim'in sembol mekânlarından, sanatçıların uğrak yeri Cafe Marmara yeniden açıldı

Ve tabii meydanın tam göbeğindeki The Marmara… Taksim’in en kötü günlerinde bile bir uygarlık vahası olmayı sürdüren otel, akıllıca bir kararla çatı katını İstanbul’un saygın işletmecilerinden birine, Topaz Restaurant’ın kurucusu Yücel-Gülin Özalp çiftine verdi. Burada açılan Okra Restaurant’ta modern bir mutfak sunuluyor, çatıdaki büyük teras bar Upperist de yaz boyu büyük bir aynı işletme tarafından konuklarını ağırlıyor.

The Marmara’nın son sürprizi ise, bir zamanlar İstanbul’un en “Parisien” kafesi olan Cafe Marmara’yı yeniden açması. Bu Cafe Marmara eskisinden biraz daha şık ve havalı, mutfağı da klasik Fransız yemekleri ağırlıklı. Örtüsüz modern masalarda pepper steak ya da mantarlı-tavuklu volovan gibi artık giderek daha az rastlanan yemekler sunuluyor, tütün içenlerin çokluğu dolayısıyla büyük tutulan açık havalı kısımda ise daha çok kahve-tatlı ya da kadeh şarap keyfi yaşanıyor.

The Marmara'nın çatı katındaki Okra, şık bir ortamda modern yemekler sunuyor

Kültür ve sanat merkezleri de artıyor

Taksim civarındaki uygarlık kımıltıları artarken üzücü bir gelişme de yaşandı, AKM’nin yanıbaşındaki yılların Gezi Pastanesi İstanbullulara sitemli bir mesaj yayınlayarak kapandı. Neyse ki burası da nargileci ya da baklavacı olmadı, Gezi’nin işleticisi Hakan Kıran mekânı ufak değişikliklerle “Sipology” adıyla yenileyerek kahve ve sağlıklı içeceklerde iddialı bir mekân olarak açtı.

Taksim’i küskünleriyle yeniden buluşturmaya başlayan yenilikler, elbette bunlarla da sınırlı değil… Tepebaşı’nda İstanbul Modern’in boşalttığı binada açılan dev kitabevi-kafe Minoa, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin restore edip kültür merkezi yaptığı İstiklal Caddesi’ndeki Botter Apartmanı, yine İBB’nin hayata döndürdüğü Galatasaray’daki Beyoğlu Sineması ve AKM’nin alt katındaki dünya çapında kitap cenneti, Vitali Hakko Yaratıcı Sanatlar Kütüphanesi; Beyoğlu’na yeniden can veren diğer yerler oldu.

Kapanışıyla müdavimlerini üzen Gümüşsuyu'ndaki Gezi Pastanesi "Sipology" adlı yine şık bir kafeye dönüştü

2017’de yine T24’te, Salâh Birsel’in ünlü kitabından esinlenerek “Ah Beyoğlu, Vah Beyoğlu” başlıklı bir yazı yazmış, Özgürlükler adası yok edilmek isteniyor” demiştim. Ve yazının sonunu da “Ülkenin üzerindeki kaynağı bilinen siyasî basınç kalkmadıkça, Beyoğlu da rahat bırakılmayacak. Ama ‘devran döndüğünde’, eminim ki kendi rengine tekrar kavuşacak” diye bağlamıştım.

Devran dönmedi... Ama her çöküşünün ardından küllerinden yeniden doğan “yedi canlı” Beyoğlu, yeniden hayat bulmaya başladı. Sıra bunun daha fazla duyurulmasında, kaliteli mekânların kendi aralarında işbirlikleri yaparak, belki etkinlik ve festivaller düzenleyerek Beyoğlu’nda uygarlığın çıtasını daha da yükseltmelerinde…

Mehmet Yalçın kimdir?

Türkiye'nin ilk "içki yazarı" Mehmet Yalçın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1984'ten itibaren haber ajansı ve dergilerde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine uzanan görevlerde bulundu.

1997'de modern yaşam tarzı dergisi Gurme'yi, 2001'de de Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkardı. Sabah ve Milliyet gazetesinin Pazar eklerinde 17 yıl gastronomi alanında köşe yazarlığı yaptı.

"A'dan Z'ye Viski", "A'dan Z'ye Şarap" ve "A'dan Z'ye Bira" kitaplarını yazdı.

Dünyanın dört yanında sayısız şarap ve sert içki tadım ve eğitimine katılan Yalçın, danışmanlık ve eğitmenliklerini sürdürüyor, her hafta Türkiye'nin en çok okunan bağımsız internet gazetesi T24'te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Fındıkağacı malikânesi

İskoçya'nın bir numaralı malt viski üreticisinin miras bıraktığı paha biçilmez fıçılar şişelendi, Türkiye'ye kadar geldi…

İçki dünyasından bir Levent Kömür geçti

İçki dünyamızın en büyük şirketi Mey Diageo’yu 7 yıl boyunca yöneten, görevini soranlara “Yeni Rakı’nın genel müdürüyüm” diyen sıradışı bir insanın serüveni…

“Ramazan'ın gülü” giderek soluyor…

Güllaçlarda gül tadının “eser miktarlara” indiği, gül reçelinin hepten unutulduğu, gül likörünün anılarda kaldığı günlerde, sitemli bir Ramazan yazısı…