09 Şubat 2017

Dünyanın en iyi omleti

Yemek yapmayı öğrendiğim için mutluyum. Sadece bana değil başkalarına da zevk veren bir uğraş olması mesainin keyfini artırıyor

Ozanköy

Dünyanın en iyi omletini keşfetmiş olabilir miyim?

Kişinin kendi lehine verdiği şahadetin bir değeri yoksa da, evet diye cevaplayacağım bu soruyu.

Kendimi dünyanın en iyi omletinin kaşifi ilan ediyorum.

Az sonra tarifini vereceğim.

Eğer benimkinden iyisini bulan varsa ona şapkamı çıkarmaya ve tahtımdan lehine feragat etmeye hazırım.

Adaya yerleştikten sonra öğrendiğim en önemli ikinci şey; eğer acele tarafından yemek yapmasını öğrenmezsem açlıktan ölmemin uzak olmadığı oldu. Lokantada tek başıma yemek yemek veya take-away getirtmek bana göre değildi.

Arkadaşlarıma ve arkadaşlarımın eşlerine sorarak yemek yapmanın sırlarına erişmeye giriştim.

Bazen yüz yüze mülakatlarla, bazen maille veya telefonla yemek tarifi aldım.

Her seferinde, sorduğum her yemeğin “çok kolay” olduğu söylendi bana. Ama o güne kadar mutfakta pek mesai harcamamış birisi olarak hiçbir yemek kolay gelmedi bana.                                                                                                        

Yemek tarifi almakla yemek yapmanın aynı şeyler olmadığını öğrendim.

Bir kişilik yemek için on kişilik alışveriş yapılmaması gerektiğini öğrendim.

En iyi yemeğin en kaliteli malzeme ile yapıldığını öğrendim.

Doğru dürüst pilav yapabilmem için bir yıl geçmesi gerekti.

Bir defasında yaptığım sütlaca oğlum Selim şu tepkiyi verdi: “Baba sen sütlaç yapmamışsın. Sütlü pilav yapmışsın.”

Kızım Sara ise, yanımda olduğu zamanlarda balık çorbası yapmayacağıma dair yazılı teminat vermezsem bir daha Ozanköy’e gelmeyeceğini söyledi.

Tanrı’ya şükürler olsun ki o günler geride kaldı. Repertuarım kısıtlı olmakla beraber nefis yemekler yapıyorum artık.  Pilavlarım pilav tarihine geçecek lezzette. Börek bile yapabiliyorum. Ablam son ziyaretime geldiğinde öğrendim.

Ammmaaa...

En popüler yemeğim omlet. Onun da fikir babası ziyaretime gelen bir arkadaşım. Ama o omletini manavdan alınan yeşilliklerle yapıyordu. Benimkinde ise  yumurta hariç, bütün girdiler bahçemden.

İşte listesi:

1.  Ekşiyonca (oxalis) çiçeği,

2.  Biberiye çiçeği,

3.  Taze nane yaprağı,

4.  Dağ kekiği filizi,

5.  Maydanoz,

6.  Kişniş,

7.  Kereviz yaprağı,

8.  Taze soğan,

9.  Domates,

10.  Tam yağlı beyazpeynir.

Mevsim değişince girdiler de değişiyor. Sanırım birkaç hafta sonra çitlemit ağacı filizi de omletin içine girecek. Birkaç ay sonra ise gül.

Son zamanlarda tanıdığım kadınların hemen hemen hepsi yemek yapmasını bilmiyor. Büyük, düş kırıcı bir eksiklik.

Herkes yemek yapmasını bilmeli. Bir masanın çevresinde yenilen yemekten daha keyifli az şey var. Kutulardan yenen take-away yemekler, nereden gelirse gelsin aynı zevki vermez diyeceğim ama benim için cehennemin ilk basamağıdır desem daha doğru olur.

Yemek yapmayı öğrendiğim için mutluyum. Sadece bana değil başkalarına da zevk veren bir uğraş olması mesainin keyfini artırıyor.

Az daha unutuyordum.

Adaya yerleşip tek başıma yaşamaya başladıktan sonra öğrendiğim en önemli birinci şey, ev kadınlığının ne kadar zor bir iş olduğu oldu. Ve kadınlara, özellikle annelere saygım arttı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor