17 Kasım 2018

Geri dönmeden

Bu rüyayı az önce gördüm ve unutmadan sana yazmak istedim

Ozanköy

Rum tarafında bir köyde idim.

Ormanda yürüyüşe gelmiştim.

Köy meydanında Rum görüşmeciye rastladım. Tıraşsız, kravatsız, ceketsiz idi. Ayakta bir başka Rum’la konuşuyordu. Kendimi tanıştırdım.

“Buralarda hiç yürüdünüz mü?” diye sordum.

“Hayır,” dedi.

“Benimle  yürümek ister misiniz?”

“Olur,” dedi kısa bir kararsızlıktan sonra. “Ama konuşmamı bitireyim.”

Aşağıya deniz kenarına indim.

Bağımsızlıktan önce idi. Yerde, hepsi siyah giyinmiş kadınlar oturuyordu. Değişik şeyler yapıyor,  konuşuyorlardı. Kimisi kazak örüyordu, kimisi sebze ayıklıyordu. Küçük çocuklar oynuyordu çevrelerinde.

“Ne güzel,” diye düşündüm, imrenerek.

Dalgaların dokunduğu, boş bir eski zaman kahvesine girdim. 

Kumda kahve pişiren kahveciye bir kahve ısmarladım. Fincan elimde köyün üst kısmına doğru yürüdüm.

Dik patikada küçük oğluyla yürüyen bir Rum’a rastladım. Oralarda kahvenin kaç para olduğunu sordum. İsteksizce, söyledi, oğlu ile göz-göze yaparak.

“Keşke parasını ödeseydim, şimdi geri dönmem gerekecek,” diye düşündüm cebimdeki bozuklukları tartarak.

Boş, loş bir mekânda yerde yastıkların üzerine uzanmıştın. Dizinin üstünden bacakların açılmıştı ama çok değil, Orhan Veli’nin şiirindeki kadar. Saçların uzun ve kestane rengindeydi. Seni son gördüğüm günlerdeki kadar güzeldin.

Yanına uzandım. Elimi bacağının üstüne koydum. Bana gülümsedin.

“Biz hiç değişmeyeceğiz,” veya “Biz hiç değişmeyecek miyiz?” dedin.

Taşınmadan önce, gereksiz evrakları çöpe atanlar gibi, aklımı boşaltıyorum sanki

“Evet,” dedim.

Galiba öpüştük veya seni kucakladım.

Yıllardır görüşmemiştik ama hiç ayrılmamış gibiydik.

Seninle sevişmek istesem bırakacaktın.

Vücudunun sıcaklığını hissetmenin ne kadar güzel olacağını düşündüm.

“Bizimle yürümek ister misin,” diye sordum.

“Yürürüm, dedin.

Kalktım.

“Bekle,” dedim. “Kahve fincanını iade edip onu bulayım.”  

Seni oracıkta bıraktım;

Uzanıp yatıvermiş, sereserpe;
Entarisi sıyrılmış hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.

Ama geri dönmeden rüya bitti.

*

Bu rüyayı az önce gördüm ve unutmadan sana yazmak istedim.

Görüyorsun, artık senin gibi uzun, “konulu”  rüyalar görüyorum. Hem de her gece.

Genellikle çok acayip, sanki hayatımla ilgili olmayan rüyalar.

Taşınmadan önce, gereksiz evrakları çöpe atanlar gibi, aklımı boşaltıyorum sanki.

Ama bu rüya hoştu.

Uzaklaşmaya başlarken birdenbire beni gene sana yaklaştırdı.

Unutmadan veya vazgeçmeden hemen yazayım istedim.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor