19 Ocak 2018

1917 Ekim Devrimi: Kamo, Bolşevik ruh, Lenin diktatör müydü?

"Devlet varsa özgürlük yoktur. Özgürlük olunca devlet olmayacaktır"

Didaktik üslup hoş bir şey değil ama konu tarih olunca mecbur kalınabiliyor. Anlayışla karşılanacağımı düşünüp birkaç noktada açıklamayı lüzumlu buluyorum.

Ekim devriminin yüreği Petersburg şehridir. Çünkü Çar ve monarşisinin merkezi yönetimi burada işler, ikamet eder, kararlar burada alınır. Petersburg, Petrograd, Leningrad aynı şehrin farklı dönemlerde aldığı isimlerdir. Şimdi ilk adıyla anılmaktadır; yani Petersburg. Okununca sanki üç ayrı şehirden söz edildiği sanılabilir.

Nomenklatura, bir terimdir ve Ekim Devrimi sonrasındaki eleştirel tarih yazımında, polemiklerde, tartışmalarda sık zikredilir. Sovyetler’de zuhur eden ayrıcalıklı, asalak bürokrasiyi tanımlamak için kullanılır. Yerinde ve doğru bir tabirdir; devrimin ilerleyen yıllarında başına bela olmuş, iç çürümenin müsebbiplerinden biridir. Sosyalist etik ve Bolşevik ahlak açısından tiksinti verici olmakla birlikte ne yazık ki nomenklatura alaşağı edilememiştir.

Çarlığın çok kalabalık bir gizli servisi vardır; korku salan, cinayet, işkence, soruşturma, takip, provokasyon... vs gibi her türden melaneti iştiha ile yerine getirir. Ohsana adıyla maruf bu teşkilat devrim sonrasında lağvedilse de Çeka adında kurulan gizli servisin rol ve işlevi öz olarak birçok bakımdan karşıtı Ohsana' dan çok da farklı olmamıştır.

Bu yazılarımla ekim devrimini anlatıyor ya da tartışıyor değilim. Bu kadarcık yazı ne Dibace ne de synopsis olabilir. Ancak çeşnisi farklı bir tadımlıktır. Bir tarih yazısı olarak okunursa milyon tane değinilmemiş mevzu eleştirisi yapılabilir, farkındayım ama yazının çerçevesi bu kadarına müsamaha gösteriyor.

Kamo ya da Lenin'in tabiriyle Kafkas Haydutu

Ancak fantastik çizgi romanlarda rastgeleceğimiz bir kahramanı anlatacağım. Bu da tadımlık olacak; okundukça , ''Yok canım mübalağa bu kadarı da'' denilme olasılığı çok yüksek. Lenin'e ölümüne bağlı, devrim ve sosyalizme sevdalı bir Bolşevik militan. Tek başına mucizeler yaratıyor, her anı, her yaptığı Çarlığı, o çok güvenilen Oshana teşkilatını rezil rüsva edip çileden çıkarıyor; Bolşevik yoldaşlarına sürekli mutluluk ve sevinç yaratıyor. Çocuksu derecede saf ve temiz kalpli ama çok becerikli, cesur ve görevini ne pahasına olursa olsun alnının akıyla yerine getiriyor. Devrime adanmış bir hayat, anmamak mümkün mü? Gürcü kökenlidir; gerçek ismi Simon Arshaki Ter-Petrosian; ama tarih O'nu Lenin'in fedaisi Kamo olarak nakşetti.

Tiflis’te bir soygun planı yapılır; Bolşevik önderlikten  Koba, Krasin, Bogdanov tarafından planlanan kamulaştırma eylemi 1907 yılında Kamo ve Gürcü arkadaşları tarafından gerçekleştirilir. Çarın polisleri bir müfreze tarafından kargaşanın çıkarıldığını düşünürler. Patlamalar, infilakler her yandan yağan kurşunlar öyle bir sanıya kapılmalarına sebeptir. Oysa Kamo ve birkaç arkadaşıdır eylemi koyan. Rus devrim tarihinde Tiflis soygunu olarak geçen bu eylemin kendisi, eylem sırasında ve sonrasında yaşananlar bir sinema filmi olacak aksiyon ve macera muhteviyatına sahiptir. Kamo'nun trenden bir Rus asilzadesi kıyafetiyle inmesi, hiç bozuntuya vermeden kibar bir soylu gibi davranması ardından silahını çekip planlanmış patlamalarla kaos yaratıp savuşup gitmesi, Ohsana'nın da Çarın da prestijini yerle bir edip alaya alınmasının müşevviki olur.

Yurt dışında hapiste tutulan Kamo, kaçmayı tasarlar ama koşullar yüzünden imkânsızdır. Kamo düşünür, eğer kendini ülkesine iade ettirebilirse orada kaçması bir bardak su içmek kadar kolaydır O'nun için. Başlar deli, aklını yitirmiş taklidi yapmaya. Bu türden girişimlere karşı deneyimli ve tedbirli olan hapishane yönetimi oralı olmaz. Ama Kamo bu; bir hafta tek ayağı üstünde durur hücresinde ve acayip sesler çıkartı. Sinirleri bozulan hapishane yönetimi Alman doktorların muayene etmesini talep eder. Çok tecrübeli bir doktor grubu Kamo'yu faka bastırmak için her türden yola başvurur. En sonunda raporlarını yazarlar ''Mahkum tedavi edilemez ölçüde akli dengesini yitirmiştir.''

Delirmiş ve sürekli bakım isteyen bir mahkûma yapılacak harcama Alman anlayışının kabul edeceği bir durum değildir. Mahkumun ülkesinin iadesine karar verilir. Kamo memleketine yollanır. Geldiği hapishanede de yine deli taklidi yapar. Yemek yemez. Son çare olarak görevliler gelen talimat üzerine Kamo'nun ön dişlerini kırarlar, ağzındaki o boşluktan çorba dökerek beslerler ki ölmesin.

Kamo uzun bir zaman sürdürür deli rolünü artık hem diğer mahkumlar hem de cezaevi yöneticileri inanmaya başlarlar mahkumun çıldırdığına. Havalandırmaya çıkmasına izin verilir. Kamo 4-5 metre yükseklikteki avlu duvarına neredeyse burnu değecek kadar yaklaşıp saatlerce duvarın önünde yan yan yürür yavaş yavaş ama. Bazen durur durur kendi kendine konuşur, başını kaldırıp yukarılara bakar. Hem mahkumlar hem de görevlilerce izlenmektedir, her gün aynı sahne tekrarlanır. Öyle ki izleyenler sıkılırlar aynı şeyleri seyretmekten, delidir ne yapsa yeridir anlayışıyla izlemeyi bırakırlar. Kamo bu sırada belli noktalarda durur geri geri gelir ve aniden o noktaya doğru koşar, duvarın tan önünde durur. Bunu da gün içinde defalarca yapmaya devam eder ki artık contaları tamamen yaktığına hükmedilmiştir.

Bir gün aynı sahne tekrarlanır, hem de defalarca. Sonra Kamo kaybolur. Alarme olan yöneticiler Kamo'yu ne hücrede ne diğer mahkumların yanında ne de tuvalette bulamayınca telaş ve sinir harbiyle araştırırlar. Kamo'nun o gün dakikalarca önünde durup sonra geri geri gelip bir sprinter gibi koşarak duvar önünde çakıldığı noktaya geldiklerinde felaketin büyüklüğünü idrak ederler. Duvarda bir insan ayağının ön kısmının yarısının sığabileceği bir oyuk görürler. Kamo günlerce duvarda öyle bir şey aramış, sonunda bulmuş ve oraya sıçrayıp ayağını hızla en doğru şekilde o boşluğa geçirip ondan aldığı ikinci bir destekle aşılmaz sanılan hapishane duvarını aşmış ve kaçmıştır. Etekleri tutuşmuştur, delirdi deyip alaya aldıkları Kamo'nun zekası ve akıllıca planının başarıya ulaşması karşısında kendileri akıllarını yitirecek gibi olurlar. Sinirden çıldırma sırası cezaevi görevlileri ve Ohsana ekibine gelmiştir. Kamo bu...

Mübalağa sınıf cengi sonunda işçiler, köylüler, askerler, kadınlar, işsizler, aydınlar, öğrenciler Bolşeviklerin önderliğinde devrimi gerçekleştirirler.

Kamo şimdi de devrimin korunması için yabancı ajan - provokatörlere karşı mücadelenin içindedir. Bir yaz sabahı bisikletiyle ve yine çocuksu neşesi,  gülünce daha da muzipleşen yüzündeki mutlulukla her zaman geçtiği köprüde ilerlerken aniden çıkan bir kamyonun altında kalır. Kamyon tekerleği Kamo'nun boynunun üzerinden geçmiştir. Kan boşalır ağzından boynundan. Kamo cansız bir şekilde ve kanlar içinde boylu boyunca yatmaktadır.

Cenazesi çiçeklerle ve çelenklerle donatılır. Ohsana'nın,  Çarın en seçkin polislerinin yıllarca canını almak için peşine düştükleri bu olağandışı Bolşevik militan akıl almaz  bir trafik kazasında ölmüştür ve yoldaşları derin bir keder içerisindedirler. Çelenklerden kızıl çiçeklerle bezeli olanı üstündeki sade bir cümleyle dikkat çeker ki şu yazmaktadır: Unutulmaz Kamo'ya - LENİN

Kamo 14 Temmuz 1922 tarihinde hayata veda etmiştir.  Yoldaşı, önderi, uğruna canını feda edeceği Lenin'in vedasına ise henüz iki yıl vardır.

Oğuz Atay, sessiz erdemlerin heykeli dikilmez, demiştir ya Kamo'nun da heykeli dikilmemiştir. Çünkü erdemlerini seslendirmemiştir Kamo ama ölümünden 96 yıl sonra, kendisi gibi Kafkas ülkesinden bir Çerkes'in şükran duygularını ifade edip böyle bir insanın yaşamış olduğunu paylaşmak için yazma sorumluluğunu duyumsatmıştır.

Yıldızlar yoldaşı olsun bu büyük Devrimci Yolun yorulmak bilmeyen yolcusunun.

Bolşevik ruhu ve iradesi

BOLŞEVİK ÖNDERLER: Lenin, Kamenev, Troçki, Zinovyev, Bukharin... Hepsi bir arada kim bilir kaç bininci kez toplanmışlar.

1800'lerin son çeyreğinde Emeğin Kurtuluşu adlı Marksist örgütlülük Plahanov, Vera Zasuliç gibi yüksek kalibreli ve inançlı insanlar tarafından yönetilirken Martov ve Lenin Rus Marksizm’inin parlak genç kuramcıları olarak harekete katılırlar. Iskra - Kıvılcım adlı gazeteyi Plahanov'la birlikte yayınlamaya başlarlar Bu gazete Ekim devriminin öncesindeki yıllarda öylesine önemli bir rol oynamıştır ki eşine rastlanacak gibi değil. Rus devrimci Marksist hareket, 1905 Petersburg Sovyet’i ile ateşlenmiş olan fitilin alevini kitlesel boyutta yaygınlaştırır. Parti örgütlenmesinde Martov ile Lenin görünüşte önemsiz bir detayda çelişkiye düşerler; Lenin tavizsizdir tartışmadan da çoğunluğun kararıyla galip çıkar ve parti Lenin' in görüşleri doğrultusunda yeni bir mücadele mecrasına yönelir yeni bir yapıya evrilir. İşte Lenin' in çoğunluğuna atfen Bolşevik (çoğunluk ), Martov'u destekleyenler ise azınlık oldukları için Menşevik (azınlık ) ünvanlarıyla tarihe kaydedilirler.

Bolşevikler, sarsılmaz bir irade, inanç, partiye sadakat ve riayet; devrim yolunda ivmesi düşmeyen kararlılık, engel tanımama, mutlak disiplin, partinin verdiği görevi yüzünün akıyla yerine getirme, önemli iş - önemsiz iş / küçük iş-büyük iş tefriki yapmaksızın her işin üstesinden gelme beceri ve arzusu, cesaret, korkusuzluk, komünist ideallere adanmışlık, erdemli ve dürüst olma, sade ve mütevazi yaşam, emekçi sınıfının içinde yaşama ile mücehhez bir portre çizerler. Bir Bolşevik profili böyle çizilebilir.

Mesela, diyelim ki iki Bolşevik yoldaş birbirlerini illegal faaliyet nedeniyle uzun süredir görmemektedirler. Bir sabah şafağında yahut akşam alacakaranlığında Moskova' da Yauza köprüsünde karşılaştılar. Selamlaşma, ayaküstü hal hatır sorma ya da gel de şurada iki duble votka atalım, iki çift laf edelim gibi hasbıhallere asla girmezler; bir hafif baş selamı bile vermeden, duraksamadan yollarına devam ederler. Çünkü görevleri vardır, Ohsana muhtemelen peşlerindedir, küçük bir dikkatsizlik o görevin yapılmasına engel olabilir, disiplin ve sorumluluğuyla hareket ederler. Karşısındaki canı kadar sevdiği arkadaşı yoldaşı olsa da böyledir.

Yakalanma ve işkenceye çekilmeye karşı da hazırlıklıdırlar. Bir Bolşeviğin avucunun içinden sigarasını söndürüp yüzün en ufak bir acı duyma belirtisi göstermemesi vakay-i adiyedendir.

Karşılıksız adanmışlık gereği devrimden sonra da, ben şu kadar çalıştım bu unvanı şu mevkiyi isterim gibi talepler Bolşevik ruhun nefret ettiği burjuva ahlakının arazlarıdır. Asla itibar edilmemiştir. O uzun yıllar süren mücadele yıllarında yaşanan yoksunluklar, yoksulluklardan ödenen bedellerden kesinlikle ne kariyer ne de ayrıcalık sağlam ya tenezzül etmeyen bir devrimci asalettir Bolşevik ruhu yüceleştiren., ölümsüzleştiren.

Lenin diktatör müydü!?.

Bunu iddia etmek için embesilliğin son safhasına gelinmiş olmalı. En önemli ve en sık kullandığı yeteneği düşünmek, yazmak, düşünce üretmek, okumak olan bir insan farklı düşünce ve fikirlerle, akımlarla mücadele ede ede formasyonunu yetkinliğin zirvesine taşımışken, olağanüstü ikna - analiz-öngörü - sezgi ve muhakeme yetisine sahipken karşı bile olsa farklı düşünceleri bastırmak için diktatörlük heveslisi de olmaz, meyletmez de. Lenin için Devrim ve Sosyalizm, proletaryanın, emeğin ve insanlığın kurtuluşu; büyük insanlık ideali her şeyin üstündedir, en çok da egosunun.

Elbette ki amaçlarına yönelik öne sürdüğü fikirler, öneriler tartışma konusu olduğu zaman kararlılıkla savunur görüşlerini. Bu kendisine belli bir otorite sağlamıştır ama kendisi bunu talep etmemiştir. Kişi kültünden her zaman uzak durmuş ve hoşlanmamıştır hiçbir zaman. Tavizsizdir. Gerektiğinde ayrışmayı, yolunu ayırmayı da göze alır. Tabii ki mütehakkim bir kişiliktir. Unutulmamalıdır ki Lenin bir entelektüel değil devrim Marksist bir kuramcı ve önderdir.

Polemiğe girdiği insanlar yaman, teoriye hakim; bilgi ve kültür düzeyleri hayli yüksek, belagat yetileri gelişkindir. İkna edemediği ama kendisinin de ikna olmadığı tartışmalarda son çare olarak görüş ve önerilerinin değerlendirmesi için parti tabanına gitmeye vardırır. Ötesi yoktur ki buna da diktatörlük ya da diktatoryal eğilim denilemez.

Fani kaplan tarafından 1918 yılında düzenlenen suikastta üç kurşunla ağır yaralanması da Lenin' de bir değişiklik yapamamıştır. Feci hatalarında bile yakın yoldaşlarını eleştirse de şefkat kanatlarını üzerlerinden hiç çekmemiş her zaman ahde vefaya önem vermiştir.

Diktatörlük bir yana liderlik havalarına bile kesinlikle girmemiştir.

Londra' da sürgünde iken yoldaşlarıyla toplantıya gittiğinden geçtiği burjuva mahallerindeki evlerin bahçesi içindeki köpekleri kızdırıp havlatır, zengin sahiplerinin tepkilerine de kahkahalarla gülecek kadar da muzip bir insandır. İşçi mahallerinde oturmuştur 15 yılı bulan yurtdışı sürgün hayatında. Ara sıra işçilerin gittiği kahvelere Krupskaya ile gider, sohbetlere katılır en fazla bir bira içer, dönüp çalışmaya başlarmış. Şakacı, anormal zeki, çok iyi bir satranç oyuncusu; bir gün Beethoven plakları dinletilip fikri sorulduğunda ''İnsana hoş şeyler düşündürüyor ama şimdi sadece devrimi düşünmeliyiz” karşılığını verir.

Kışlık saraya girildiğinde sarayın yağmalanmasına  ''Karışmayın bunlar halkındır'' uyarısını yapmaktan da imtina etmez. O devrim sonrasının en yoğun zamanlarında Troçki'nin çocuklarıyla oynar koridorda. Kediyi çok sever.

Kurtuluş savaşında emperyalist işgale direnen Anadolu halkının mücadelesine destek için trenle vagonlar dolusu altın ve silah yardımı gönderen Lenin, yazdığı kitaplar: Ne Yapmalı? Bir Adım İleri İki Adım Geri, Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi, Nisan Tezleri, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Devlet ve Devrim, Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı, Materyalizm ve Ampiryokritisizm bugün de birçok bakımdan ufuk açıcı, tekrar tekrar okunulup tartışılması gereken fikirleri içerir. Bu yazının son cümlesi İliç' ten olsun.

“Devlet varsa özgürlük yoktur. Özgürlük olunca devlet olmayacaktır.”

Lenin

Yazarın Diğer Yazıları

Miss Jazz... Carmen McRae

Müzik dünyasında sık rastlanmayan bu ahde vefa tavrı, saygınlığını çok üst mertebelere taşıdı. Çoğu defa da hayranlarının göz pınarlarından yaşlar boşanmasına vesile oldu

Zarif, tutkulu, başına buyruk, yoğun ve coşkulu Betty "Bebop" Carter

Öngörülemezliği, tarzını asla değiştirmemesi, onu tüm zamanların en maceracı caz kadın şarkıcısı yaptı

Cazın yüce gönüllü First Lady’si: Ella Fitzgerald

 "Şarkı söylemeyi öğrenmek istiyorsan Ella Fitzgerald'ı dinle"