03 Mart 2018

68 Devrimi'nde Vietnam Savaşı'nın rolü ve müziğe etkileri

Çok yetenekli, zeki, onurlu insanlar dünyayı değiştirme hayali için çok şey yapabilecek zihinsel teçhizata ve arzuya sahipken, drug ve Katmandu yollarında telef oldular

Sadece ABD – Vietnam savaşı başlı başına bir upuzun yazı dizisi olur. On yıllardır, sinema, roman, belgesel konusu oldu ama tam manasıyla tüketilemedi, popüler değilse de yakıcı güncelliğini yitirmiyor; hem de sadece ABD ve Vietnam' da değil, dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun bütün bir 68 kuşağı için neredeyse dün gibi. O yüzden Vietnam savaşının ayrıntılarına girmeyeceğim. Kısa bir hatırlatma ya da bilgilendirme yaparak odaktan uzaklaşmadan 68 kalkışmasının kültürel, siyasi ve psikolojik boyutunun müziğe ve sinemaya yansımalarını irdelemeye çalışacağım.

ABD emperyalizmine karşı Vietnam Direniş Savaşı

Çilekeş bir halktır Vietnamlılar. Yaklaşık 50 yıl boyunca neredeyse kesintisiz denilebilecek süreklilikte hep savaş yaşadılar. Önce Fransızların Hindi-Çin adıyla maruf bölgeyi kolonileştirip ( 1885 tarihinde ), 1941 yılında Vietnam'ın bağımsızlığını talep eden Ho Chi Minh önderliğinde başlayan hareket mücadeleyi yükseltirken Japonlar bölgenin kontrolünü ele geçirdiler. Hemen akabinde kuzeyde Çin, güneyde İngiliz güçleri kontrolü ele geçirdiler. Ardından Fransızlar tekrar arz-ı endam ederek 1945 yılında ilk Hindi-Çini savaşının başlamasına neden oldular. ABD'nin nöbeti devralmasıyla da savaşın en vahşi yanına, katliamlarla, toplu infazlara maruz kaldılar.

1964 yılında ABD askeri savaş gemilerini Tonkin Körfezi’nde Vietnam’ın burnunun dibine demirledi. Şimdi artık tüm kanıtlarıyla ve itiraflarla aksi ispat edilen bir yalanla ABD devlet başkanı Johnson' un askeri gemilerimize – USS Maddox ismi bizzat zikredilmişti - komünist Vietnamlılar tarafından ateş açılmış torpil atılmıştır, diyerek Vietnam' a bu bahane ile savaş açmıştı. 2 milyon ton bomba 1964-1973 yılları içinde halkın üzerine konfeti gibi yağdırarak kitlesel imhalara yönelince ve kanlı sonuçları da açığa çıkınca, önce ABD ardından bütün dünyada insanlar protestolara başladılar. Ön saflardaki genç insanlara atfen, kendilerinden böyle bir tanımlanma arzu ve isteği gelmediği halde 68 kuşağı adı verildi. Vietnam Savaşı’yla başlayan politikleşme hızla önce ABD ardından emperyalizm, ve nihayet kapitalizmin sorgulanmasına evrilerek, devrimci niteliğini kavradı.

Aşağıdaki iki fotoğraf bir kuşağın imgelemine çakılı kaldı. Dünyayı ayağa kaldırmıştı bu iki görüntü. The Doors' un aşağıdaki klibinde infazı ve napalm bombardımanından yanmış tenleri ile kaçmaya çalışan çocukların görüntülerini izleyeceksiniz.

Bu cinayeti işleyen Nguyen Ngoc Loan adlı katil, savaştan yenik çıkan ABD' ye gidip Virginia 'da pizza dükkanı açarak yaşadı.

Okuyuculardan istirhamım; bu videoyu lütfen izleyin. ABD-Vietnam savaşında 3 milyon Vietnamlı katledildi buna mukabil hayatını kaybeden ABD asker sayısı 58 bindir.

Bu resimdeki dünya tatlısı kız çocuğunun aşağıdaki mektubu manidardır. 68'lilerin politikleşmesindeki vukufiyet ve muazzam sezgi gücünü aynı zamanda da erdemlerini başka söze hacet bırakmayacak belagat ve fesahatle anlatıyor.

Barack Obama’ya mektup…

“Benim adım Tran Ti Hoan. 23 yaşındayım ve Vietnam’ın Binh Thuan eyaletinin Duc Linh Bölgesi’nde bacaklarım ve sol elim eksik dünyaya geldim.  Ben zehirli portakal gazının ikinci nesil kurbanıyım. Zehirli portakal gazı sadece savaş esnasında yaşayanları öldürmedi, aynı zamanda benim de aralarında olduğum sonraki nesil çocukları da öldürmeye devam ediyor. Benim ülkeme ve diğer milletlere de aklın ötesinde zarar veriyor. 

….Kızlarınıza olan sevginiz ve diğer ülkelerin çocukları için kurduğunuz hayaller beni derinden etkilemiştir ve inanıyorum ki sözlerinize Vietnam’daki çocukları da ekleyebilirdiniz…

….Dioksinden dolayı yavaş yavaş ölmekte olan çocukları ve acılarını da göz önüne aldığınızı hayal ediyorum…her çocuğa öğrenmesi, büyümesi ve kızlarınız gibi başarılı olması için nasıl aynı şansa sahip olmaları konusunda yardım edeceğinizi hayal ediyorum…

….Ülkenizin karşılaştığı acil sorunlarla çok meşgul olduğunuzu anlıyorum…Zehirli portakal gazının, kurbanlarının hayatına yaptığını aynı aciliyetle göz önüne alacağınızı umuyorum çünkü her bir hayat insanlığın geleceği için önemlidir…”

Tran Ti Hoan

Katmandu Yolları

Katmandu Yolları adlı roman ve 1969 yılında romanın aynı adla sinemaya uyarlanan filmi 68 kuşağının sokak savaşlarından sonra Beyaz Saray’ın, Elysse Sarayı’nın birkaç adım önünden, içeriye dalmayıp - üstelik iktidarın sahip ve temsilcileri içeride çaresiz bir yenilgiyi kabullenmiş halde bekler vaziyette iken – fabrikalara, anfilere döndükten sonraki serüveni mükemmel anlatır.

Hakikatiyyun ( Paris ), Hayaliyyun ( San Francisco ) arterinde mücadele eden Bütün İktidar Hayalgücüne - şiarı kuşağı, kapitalizmin merkezleri olan metropollerden, yabancılaşma ve verili hayat tarzlarına daha fazla tahammül edemeyince Katmandu yollarına düştüler. Roman ve filmi de o yolculuğu ve ulaştıktan sonra Katmandu' da yaşadıkları, başlarına gelenler, yaşadıkları olaylar hem bir belgesel gibi hem de sinema tadını da vererek işlemiş; o unutulmaz serüveni , hem de sıcağı sıcağına. Tabii drug ve nelere yol açtığı, nelere sebep olduğu romanda da filmde de cesur bir dürüstlükle, tüm açıklığıyla; psychedelic sahneler ve görüntüler eşliğinde okura / izleyiciye epifanik bir etki yaratacak ustalıkla göstermiş.

Hülasaya tek sözcük yetiyor; telef. Çok yetenekli, zeki, onurlu insanlar ki Çiçek Çocukları - Beautiful People – Flower Power tabirleriyle anılıyorlardı. Birçoğu, dünyayı değiştirme hayali için çok şey yapabilecek zihinsel teçhizata ve arzuya sahipken, drug ve Katmandu yollarında telef oldular.

Burada 68 ve Katmandu hakkındaki hakim görüş, esrarın ve uyuşturucunun serbestliği, temin kolaylığı gibi sinsi bir aşağılama ve itham içerimiyle sık telaffuz edilir; böyle değerlendirilir. Ben bu görüşle hem fikir değilim. 68 dalgasının geri çekilmesinden sonra, arayış içindeki genç insanlar teoloji ve dindışı bir yeni maneviyat arzusuyla Katmandu' ya akın ettiler. Kapitalizmin sömürü çarkının dişlisi, kapitalist devlet veya şirketlerin bürokratı olmayı sindiremeyecekleri için zaten çok örselenmiş ruhlarını teskin edici bir maneviyattı aradıkları. Esrar için 10.000 km otostopla, tıkış tıkış otobüsler içinde aylarca süren seyahat herhalde pek de katlanılır değildir. Kapitalist endüstriyel tüketim toplumunu terk ediştir, Katmandu seferleri.

Beatles klanı zaman olarak daha evvel benzeri saiklerle Hindistan – Rishikesh Ashram' a gittiler. İki ay kadar kaldılar. Dönüp orada biriktirdikleriyle kült albümleri Whıte Album' ü yaptılar. Albümdeki Revolution – 9, ses efektleri, bebek ağlaması, Arapça bir şarkının kısa girişi, kalabalıkların tezahüratları, lider tonlu ve vurgulu bir konuşma kullanılarak Devrim adeta notalarla imgeleme nakşediliyor. Albümde bir de daha yaygın olarak bilinen ve Mao'nun ismen anıldığı, sözlerinde Devrim anlayışları John Lennon' ın merhametsiz dürüstlüğüyle ifade ediliyor.

68'lilerin blues, caz, folk ve rock müziğe düşkünlükleri bilinir. Hem sadece dinleyici olarak hem de kendi müziklerini yapan 68 dönemi grup ve müzisyenlerin kana kana içtikleri melodi pınarlarıdır, bu saydığım türler.

68 ve Caz denince John Coltrane ve ikonik albümü, A Love Supreme, hemen hatırlara gelir; 68'lilerin bir numarasıdır.

Pink Floyd bu adı, iki blues şarkıcısının adlarını yan yana getirerek almıştır:

Pink Anderson ve Floyd Council.

Rolling Stones' in, Muddy Waters ve Bo Diddley

Cannet Head ve Carlos Santana'ın, John Lee Hooker

Beatles'ın, B.B. King, Elvis Presley, Charlie Christian, Buddy Guy, ve Chuck Berry

Eric Clapton'ın, Robert Johnson idolleridir.

68 Müziğinin Rock – Blues Yapmış Olan İlk Anılan İsimleri

The Hollies, The Shadows The Monkees, Cannet Head, Country Joe@Fısh, The Byrds The Who, Mamas@Papas, The Animals, Steppenwoolf, Heman's Hermits, Moody Blues ,Sımon @ Garfunkel, Cream, Traffic, Jefferson Aırplane, Doors, Beach Boys, Jimi Hendrix, Creense Clearwater, Roy Orbison, Creedence Clearwater, Free, The Kinks

Bu isimlerin en büyük talihsizlikleri 1960 –70 arasındaki altmışlar diye efsaneleştirilen dönemde ortaya çıkmaları ve o döneme damgasını vuran “Beatles mı, Rolling Stones mu?” tartışmasının gölgesinde kalmalarıdır.

Bir anımı aktarayım. Tuğrul Paşaoğlu, 68'li, Siyasallı, Dev-Genç'li, THKP'lidir. Bu tartışmanın ( Beatles – Stones ) üzerinden 45 yıl geçmişken, İletişim Yayınevi’nde, Sabahattin Kurt kitabım için - Sabahattin Kurt'un arkadaşıydı - görüşürken laf aniden ve hiç akılda fikirde yokken bam diye o tartışmaya geldi. “Murat ben Stones'cuydum hâlâ da öyleyim” deyince “Valla abi ben de Beatles'cıyım” dedim ve kılıçlar çekildi.

Karşılıklı itham ve suçlamalar, sattılar, asıl onlar sattılar, sath-ı mailine yanaştık. Çayları tazeledik, abi kusura bakmayın ama aramızdaki çelişki burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişkiden daha derindir, dedim ve Sabo' ya döndük. Hayatta insanlar hata yapma ile maluldürler. Öyle baktım ve olgun bir tavırla ve vakur bir biçimde bu arkaik ve sonucu belli tartışmada hala yanlışında ısrar eden sevgili Tuğrul abiyi anlayışla karşıladım.

Devam edeceğim 68 bahsine...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

100 Sene 100 Nesne: Cumhuriyete Nesnelerin Gözünden Bakmak

100 Sene 100 Nesne mamulü ve Kültür Hane mütekabiliyeti denklik bağlamında birbirine yakışmış

Yapay zekâ ile sanat ve müzik

Yapay zekânın egemenliği, romantizmin sonu olacak ya da başka bir tür romantizm yaratacak. Fakat bu yeni romantizmin duygulanımı, organik zekânın yerini alabilecek mi?

Anımsanan hatıralar ve siyasi belleğin tahkimatı

Yazar Recep Tatar, gönüllerde cürmünden fazla yer kaplayacak bu kitabıyla şimdi bir kapı araladı...