29 Ekim 2018

İstanbul dörtlüsü

"Dört liderin istanbul’da bir araya gelmesiyle Suriye ile ilgili gruplara bir tane daha eklendi. İstanbul grubunun geleceği olup olmayacağını göreceğiz"

Dört liderin istanbul’da bir araya gelmesiyle Suriye ile ilgili gruplara bir tane daha eklendi. İstanbul grubunun geleceği olup olmayacağını göreceğiz.

Toplantının İstanbul’da yapılması Türkiye’nin uluslararası imajı açısından olumlu bir puan oldu. Ancak, uluslararası sahnede parlak görünüm sunduğumuz günlerden hâlâ çok uzaktayız. İmaj düzeltmek için bu tür toplantıların katkısı sınırlıdır. Asıl Türkiye’de olumlu değişim ve bunun uluslararası camia tarafından olumlu algılanması gerekir.

Suriye sorunun çözümü açısından bu toplantıdan önemli sonuçlar zaten beklenmiyordu. Çözüm sürecinin sürdürülmesi ve AB’nin iki en önemli ülkesiyle Astanacılar arasında bir diyalog kurulması bakamından yararlı oldu. Ayrıca Almanya ile Fransa “Bu işde biz de varız” demek fırsatı buldular.

Toplantının bir önemli yönü de BM ve Cenevre sürecinin vurgulanması oldu. Konunun BM dışında çözümlenebileceğini düşünmek hatadır.

ABD neredeydi? Herhalde bu toplantıya katılması beklenmezdi. ABD Suriye’de. Ancak genel sorunun çözümünden çok, İsrail’e yönelik İran ve yandaşlarının tehdidini bertaraf etmek sorununu öncelikli görüyor. ABD bu açıdan tatmin edici bulmayacağı bir çözüme izin vermeyecektir.

Toplantı sonucunda yayımlanan ortak bildiri metninde çok yeni bir öğe  bulmak güç. Gene de askeri çözüm yerine siyasi çözüm fikrinin vurgulanması, anayasal komitenin bir an önce kurulmasının talep edilmesi gibi öğeler konunun kendi çerçevesi içinde önemli.

Bizim açımızdan ise “komşu ülkelerin güvenilğine zarar vermeye amaçlayan ayrılıkçı gündemlerin reddedilmesi” ifadesinin bildiride yer bulması azımsanmayacak bir kazanç. Son yıllarda Suriye politikamızın önceliği bu konu oluverdi.

Toplantıya katılan dört ülkeye dört kafadar demek çok güç. Genel ilkeler dışında birleştikleri bir nokta, bildiride de sayılan terör örgütlerine karşı mücadele edilmesi. Basın toplantısı sırasında aralarındaki farklar gizlenemedi. Almanya ve Fransa Suriye’deki rejimden söz ediyor, Putin ise, biraz da kızarak, “Neden rejim diyorsunuz? Suriye’de meşru bir hükümet var” diyor. Açıkcası Suriye’nin gelecğine ilişkin önemli görüş farklıları sürüyor.

Anayasa Komitesi toplanabilecek mi? Bu konuda Rusya başta olmak üzere Esad cephesinin yapıcı olduğunu söylemek güç. Esad cephesi askeri başarı kazandıkça aslında askeri çözümü zorlamaya yöneliyor. Siyasi çözüm söylemi biraz lâfta kalıyor. Askeri bakımdan nihai başarıyı elde ettikten sonra bunun hukuki karşılığını aramak gibi bir strateji izliyorlar sanki.

Ortak bildiride kimyasal silah kullanılmasına karşı çıkılmış ve ilgili yasaklayıcı sözleşmeye tam riayet istenmiş. Ya riayet edilmezse? BM ve ilgili kuruluş raporlarına göre, Esad rejimi 30 kezden fazla, terörist muhalifler de 5 – 6 kez işlemişler bu insanlık suçunu. Yeniden işlenirse bu suç yaptırımı ne olacak? Bildiri bu konuda suskun.

Toplantıya katılan dört ülke de Avrupa Konseyi üyesi ve dünyanın en  üstün insan hakları anlaşması olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin tarafları. İnsan hakları konusunda duyarlılık ifade etmeleri beklenmez miˀ Üstelik Suriye krizi bir insan hakları felaketi olarak başlamıştı, öyle sürdü. Suriye’de işlenen insanlığa karşı suçların, savaş suçlarının, insan hakları ihlallerinin hesabı sorulmayacak mıˀ Bildiride bu konuya değinilmemiş olması, benim gözümde, bildirinin önemini bir hayli azaltıyor. Genel olarak insan hakları konusunun göz ardı edilerek Suriye’de kalıcı bir çözüm bulunabileceğini sanmıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!

Okuyan kadın

Kadını kitaptan ayıramazsın, yoksa elma boğazına takılır