28 Mart 2017

Kahrolsun Avrupa!

Mizah bir yana, aslında, Avrupa ile bağlarımızı biz koparırsak, bizden çok Avrupa rahatlayabilir...

Görünüşe bakılırsa AB ile ilişkilerimiz yürümüyor. Bir beklentimiz de kalmamış. İlişkilerin kesilmesi umurumuzda değil. İlişkileri kesen tarafın AB olmasını tercih ediyoruz. Ancak, inisyatifi biz ele alıp, AB ile müzakarelere devam edip etmeme konusunda da bir referandum yapabiliriz.

Böyle bir referandumda büyük çoğunluk “Devam etmeyelim” diyecektir. AKP ile MHP seçmenleri toptan 'Hayır' derler. CHP seçmeni arasında da güçlü bir AB karşıtı akım olduğunu biliyoruz. Çoğunluğu 'Hayır' diyebilir. HDP ise bocalar. Hiçbir muhalefet lideri “AB ile müzakerelere devam edelim” diye kampanya yapmaz. Sonucu önceden belli, çok rahat bir referandum olur bu.

Az kaldı. İnşallah yakında Avrupa’dan kurtulacağız. Müzakereleri kesip AB’ye “Haydi git işine!” derken, Avrupa Konseyi’ne de idam cezasını geri getirerek haddini bildireceğiz. Bundan böyle kimse bizim işimize karışamayacak. Kim oluyor AB Komisyonu? Kim oluyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi? Hele şu Venedik Komisyonu! Onlara mı düşmüş bizi ikide bir eleştirmek, hakkımızda rapor yazmak? Artık Avrupa ne derse değil, vatandaşımız ne isterse o yapılacak. Zamanında Avrupa’ya kontrolu kaptırmışız. Avrupa’ya yaranmaya çalışmakla tüketmişiz onyıllarımızı. Yeter gayri! Neymiş Avrupa standartları? Yaşasın yerli standartlar!

Ancak ,Avrupa ile ekonomik, ticari ilişkilerimizin devam edeceği söyleniyor. Bunu anlamadım. 2017 yılında AB ile gümrük birliğimizin güncellenmesi öngörülmüştü. Fırsat bu fırsat. Gümrük birliğini de referanduma götürelim. AB bizden mal almak için “Onu şöyle üret, bunu böyle yap!” deyip duruyor. Onların yüzünden üçüncü ülkelerle serbest ticaret de yapamıyoruz. Bir de güncelleme müzakerelerini bahane edip kamu alım mevzuatımıza burunları iyice sokmaları ihtimali var. Hizmetleri de gümrük birliği kapsamına almak isteyenler çıkıyormuş. Ne gereği var canım! Ona da çakalım gitsin. AB ile ticaretimizi Dünya Ticaret Örgütü kurallarına göre sürdürürüz.

Onyıllardır Avrupa’ya bir türlü kendimizi beğendiremedik. Hem demediklerini bırakmazlar, hem de yakamızdan düşmezler. Sıkı bir Osmanlı tokadı atıp Avrupa musibetini başımızdan defetmenin tam zamanıdır. Görün, nasıl rahatlayacağız!

Yukarıdaki şakalar, mizah bir yana, aslında, Avrupa ile bağlarımızı biz koparırsak, bizden çok Avrupa rahatlayabilir.

Müzakere sanatında “ipi germek” diye bir yöntem vardır. Uygulanması büyük ustalık, soğukkanlılık, tam rasyonellik, tecrübe gerektiren bir yöntemdir. İpi gerdikçe gerersin. Tam kopabileceği anda  müzakerelerin durumuna göre uygun ölçüde gevşetirsin. Umarım, Avrupa ile ilgili demeçler, eylemler bu taktiğin yürütülmesinden öteye gitmeyecektir. İyimser kalmaya çalışarak, “Belki Türkiye ile AB arasında bütün liderlerin katılacakları bir zirve yapılabilirse buzlar erimeye başlar, karşılıklı kopma/ koparma restleşmesi biter” demekle yetinelim bu aşamada.

Yazarın Diğer Yazıları

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!

Okuyan kadın

Kadını kitaptan ayıramazsın, yoksa elma boğazına takılır