02 Ekim 2018

Küçük dev şarkıcı gitti

Keşke o da bizimle diyalog kurabilme yönünde daha cesur olabilseydi...

Charles Aznavour...

Daha geçen ay Tokyo’da turneydi. Daha geçen cuma televizyona mülakat vermişti. 94 yaşındaydı, ama hiç ölmeyecek sanıyorduk. Sırası gelmiş, o da gitti.

İnsan sesini, şarkı sözünü öne çıkaran, melankolik ezgi dokulu Fransız şanson geleneğinin en önemli ismiydi. Has bir ozandı. Charles Trenet, Gilbert Becaud, Jacques Brel, Yves Montand, Georges Brassens gibi o da çekildi sahneden. Bu büyük isimlerin yerlerine gelenler yok. Şanson geleneğini sürdürenlerin sayısı da anlaşılan iyice azaldı. Anzavour’un gidişiyle birlikte dünyayı etkilemiş o Fransız müzik kültüründe bir sona yaklaşıldığını daha iyi görüyoruz.

Aznavour’un ölümüyle birlikte Fransa’yı büyük bir üzüntü bulutunun kapladığını da görüyoruz. Cismi küçük, sanatı büyük bir vatandaşlarını uğurlarken Fransızlar, herhalde, kültürlerinin o eski şaşaalı günlerinin nostaljisini itiraf etmeseler de yaşayacaklardır.

Charles Aznavour ülkemizde de ün kazanmıştır. Gençlik dönemlerini 1960’larda, ‘70’lerde geçirmiş olanlar onun şarkılarını iyi bilirler. Hattâ sorabiliriz: La Boheme’i bilmeyen var mıdır? Sözlerini anlamasanız da Aznavour’un şarkıları sesiyle, ezgisiyle, ritmiyle insanın gönlünü çeler, ruhunu zenginleştirir.

Charles Aznavour’un ülkemizde tanınmasına yol açan ikinci bir neden Türkiye kökenli bir Ermeni olmasıdır. Bu açıdan Aznavour’a ülkemizde olumlu bakıldığını söyleyemeyiz. İls Sont Tombes şarkısından başlayarak sözleri, hareketleriyle Ermeni davasına iyice angaje bir izlenim yaratması Türkiye’de hoş karşılanmadı. Ona duyulan sempatiye gölge düşürdü. Bu izlenim yüzünden, özellikle son on yirmi yıldır Charles Aznavour’un ermeni konusunda ifade ettiği fikirlere, aldığı tavırlara yakından bakılmadı. Aznavour’un duruşu resmi Ermeni tezleriyle karıştırıldı.

Aznavour’un ölümüyle birlikte bizim sosyal medyamızda Aznavour’un Ermeni konusundaki bazı ifadeleri dolaşmaya başladı. Bunları okunmasında yarar görürüm. “Benim söylediklerim iki tarafca da çarpıtılıyor” demiş. Bu sözünün doğruluk payı  yüksek. Örneğin, soykırım kavramına dayanarak bu meselenin çözümlenemeyeceğini gerçekçi bir şekilde söylediği zaman,  Ermenistan ve Ermeni diasporası ona büyük tepki gösterdi. Biz de Aznavour’un sözünü yeterince analiz etmedik.

Aznavour’un sosyal medyada dolaşan sözleri, Türkiye kökenli bir Ermeni olarak, Ermenistan’ın ve Ermeni diasporasının resmi tezlerinden ayrı kişisel bir duruş oluşturma çabası içine girdiğini gösteriyor. Keşke Aznavour ile bir diyalog kuralabilseydik. Keşke o da bizimle diyalog kurabilme yönünde daha cesur olabilseydi...

Aznavour’un ölümü Ermenistan’da da büyük bir olay oldu elbette.

Eğer Aznavour ile diyalog kurmuş, ortak acı dediğimiz, empatiyle yaklaştığımız o faciayı kinci, intikamcı yaklaşımların gölgesinden birlikte çıkarabilmiş olsaydık... O zaman Türkiye kökenli bir Ermeni sanatçının ölümüne biz de başka türlü yaklaşır, Aznavour’u ortak zenginliğimiz olarak anardık.

Charles Aznavour gitti. Şarkıları ve çözüm hasreti kaldı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!

Okuyan kadın

Kadını kitaptan ayıramazsın, yoksa elma boğazına takılır