03 Aralık 2018

“Cumhuriyet olayı”nın ifşa ettikleri ve öğrettikleri

Cumhuriyet gazetesindeki son olumsuz gelişmenin demokratik bilinç kazanmamız adına yararlı olduğunu düşünüyorum

Aslında bana düşmezdi.

Cumhuriyet gazetesine çekilen operasyonla gazeteden uzaklaştırılan, uzaklaştırılmakla kalmayıp aylarca tutuklu kalan, 8 yıldan 2 yıla kadar hapis cezalarına mahkûm edilen arkadaşlarımın, yakınlarımın kızacaklarını, “Konuya girmeye değmezdi, neden yazdın,” diyeceklerini biliyorum. Ancak, ne zamandır yazmak istediğim ama bir türlü toparlayamadığım; sözde değil özde demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi ve adil olmakla ilgili yazı için iyi bir örnek oluşturduğundan dayanamadım, durumdan vazife çıkarıp konuya maydanoz oldum.

Mesele yazı değil, zihniyet

Herkesin mâlumu: Cumhuriyet Vakfı’nda ve dolayısıyla gazetede yaşanan olaylı değişimden sonra, eski yazarların önemli bölümü ve yöneticiler ayrıldılar/atıldılar, yerlerine yenileri geldi. Yeni yazarlardan biri, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’a (aslında onların temsil ettiği değerlere), mahkeme öncesi hüküm kesen tanıdık üslupla, yalan kanıtlar ve suçlamalarla saldırdı. Tayyip Erdoğan’ın tarzını tekrarlayan yazı, gazete içinde de demokrat kamuoyunda da tepkilere neden oldu. Özellikle gazetede yazmaya devam eden kimi saygın yazarlar bu zatın görüşlerini paylaşmadıklarını, -bazıları açıkça, bazıları utangaç ve örtülü şekilde- açıklamak zorunluluğu hissettiler. Tabii ki aynı kefeye konulmak istemezler, haklılar.

Ancak… Bu zat, mantar gibi yerden bitmedi, gökten düşmedi, Cumhuriyet’e gizlice girip korsan köşe kapmadı. Yıllardır yazan, Aydınlık gazetesindeki yazıları bilinen; şoven Türk milliyetçiliği batağına saplanmamış özgürlükçü, demokrat, barış yanlısı kişilere saldırmayı misyon edinmiş, Vatan Partisi, özellikle de Perinçek hattına sıkı sıkıya bağlı olan bir kişi… Gazetede köşe yazmaya nasıl başladı, kim tarafından önerildi, kimler tarafından buyur edildi? Daha önemlisi, yazıları genel yayın yönetmeninden başlayarak, sorumlular tarafından hiç okunmadı mı? Bildiğim kadarıyla bütün gazetelerde, hele de Cumhuriyet’te, köşe yazıları mutlaka okunur. Sansürlemek için olmasa da yasal sakıncası olup olmadığını belirlemek için…

Bu zat’ın tartışma konusu olan yazıları gazete yönetimi açısından sıkıntı yaratmıyormuş ki yayımlanmış. Bu, ne kötü bir sürpriz ne de bir yol kazası. Çünkü yazdıkları; o kişinin başka yerlerdeki yazılarının, sözlerinin tekrarından ve de iç ve dış barışımız için son derece tehlikeli bildik bir zihniyetin gazeteye yansımasından ibarettir. Ortada eleştirilecek bir düşünce, bir yanlış, hatta suç varsa, bu sadece yazara ait değil o zihniyet ve ideolojinin gazetede yer bulmasına imkân sağlamış olanların tümüne aittir.

Cumhuriyet davasının muhbirleri ve tanıkları kimlerdi?

Yaşamakta olduğumuz faşizan dönemde kanunsuzluğun, adaletsizliğin ve keyfiliğin örnek vakalarından biri olarak tarihe geçecek Cumhuriyet Vakfı/ gazetesi davasında savcının tanıkları, muhbirleri ve dava boyunca yazılarıyla davayı yönlendiren sağ ve sol kalemşörler aynı ideoloji ve zihniyetin insanlarıydı. Vakıf ve gazete yönetiminde de bugün ağırlıklı olarak onlar var.

On üç Cumhuriyet yazarı, yazı işleri sorumlusu ve vakıf yöneticisi “gazetenin çizgisinin değiştirildiği” gibi ceza yasalarında yeri olmayan, üstelik tümüyle çarpıtılmış yorumlara dayanan gerçek dışı, saçma sapan iddialarla hapislerde yatırıldı ve mahkûm edildi. Amaç; şimdi sıkıntı konusu olan zihniyeti ve çizgiyi, bir süredir daha özgürlükçü, daha demokrat ve çoğulcu bir yayın politikasına yönelmeye çalışan Cumhuriyet’e hakim kılmaktı. Amaç; hak ve hukuku ayrımsız herkes için savunan, ötekileştirmeye, savaşçı-çatışmacı üsluba, tek doğrucu bağnazlığa karşı özgürlükçü, demokrat, kucaklayıcı çizginin güçlenmesini engellemekti. Kimilerinin sandığı gibi sadece yeni vakıf başkanının ve birkaç kifayetsiz muhterisin kişisel hırsları değildi söz konusu olan. Bu operasyonu iktidar desteğinde gerçekleştirenlerin de arkasında -belki kendileri bile fark etmeden- derin devletin son zamanlarda güçlenen şoven milliyetçi, savaşçı, otoriter kanadının gölgesi vardı.  

Vakıf yönetiminin hukuk dışı utanç verici yöntemlerle değiştirilmesinin, önceki kadronun ağır hapis cezalarıyla pasifize edilmesinin mimarları başarıya ulaştılar. Önceki dönemde, laikliğin özünde değil uygulaması ve yol açtığı sorunlar konusunda farklı düşünen bir yazarı şiddetle eleştirip yazılarına son verilmesini  isterken “Asıl sorun, o yazarı bu gazeteye getiren zihniyettir” mealinde yazılar yazan gazete yazarlarının bazıları, bugün çok haklı olarak, tartışmalara yol açan yazıya yansıyan zihniyeti eleştiriyor. Ama asıl sorun, daha önce kendilerinin de belirttikleri gibi o yazar değil, o yazarı gazeteye getiren zihniyettir ki, Cumhuriyet operasyonu o zihniyet adına yapılmıştır.

Musibetler öğreticidir

Her şey gibi demokratlık, özgürlükçülük, farklı düşünene düşman olmamak, ötekileştirmemek, haysiyet cellatlığına soyunmamak, mağdura kimlik sormamak, herkesin hakkını ama’sız, bile’siz savunmak, çifte standarttan uzak durmak da zamanla, hatalardan ders çıkararak vicdan muhasebesi yaparak  öğreniliyor. Epeyce hata yapmış, yenilgiler yaşamış, hatalarıyla yüzleşmekten çekinmemiş biri olarak kendi örneğimden hareketle, en çok yenilgilerimizden, hatalarımızdan, başımıza gelen musibetlerden öğrendiğimizi söyleyebilirim. Eksiğimizi, yanlışımızı kabul edip üzerinde düşünürsek, kendimizle cesaretle hesaplaşıp hata payımızı kabullenebilirsek insanlara karşı daha anlayışlı, toplumsal-siyasal sorunların çözümünde daha yapıcı ve insancıl olabiliyoruz. Hatanızı gördüğünüzde, doğrunun tekelinin kendinizde olmadığını anlıyor, başkalarının da kendi doğruları olabileceğini, ya da tıpkı sizin gibi onun da hata yapabileceğini kavrıyorsunuz. O zaman siyasî-ideolojik düşman bellediğiniz insanlarla konuşma, buluşma, karşılıklı etkileşim, en azından düşmanlaşmama mümkün olabiliyor. Ötekileştirmekten, cepheleştirmekten, kin ve nefret söyleminden kurtulmanın, kötücüllüğe karşı iyide buluşmanın tek yolu da bu galiba.

Konumuzla ilgisine gelince…

Cumhuriyet gazetesindeki son olumsuz gelişmenin demokratik bilinç kazanmamız adına yararlı olduğunu düşünüyorum. Gazetelerindeki bir yazarın her anlamda sorunlu yazılarına itiraz edip aralarına mesafe koymaya çalışan Cumhuriyet çalışanları, yazarları, Cumhuriyet’e kurulan kumpas üzerine bir daha düşünecekler, özgürlükçü ve demokrat çizgiye daha sıkı sarılacaklar diye umuyorum. Yazılarını -aslında karalamalarını ve ihbarlarını demeliyim- aynı tonda sürdürdüğüne göre arkasının kuvvetli olduğu anlaşılan tartışma konusu yazıların sahibinin, bu anlamda uyarıcı bir işlev gördüğünü düşünüyorum.

Öte yandan, Emre Kongar’ın dünkü yazısında belirttiği gibi, “Üç Cumhuriyet”in de (Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet gazetesi) içini kemiren bir zihniyeti açığa çıkarması açısından da, yaşanan olay hayırlı ve gözaçıcı oldu. Cumhuriyet okurları arasında o zihniyetin peşine takılanların pek de az sayılamayacağı, o zatın yazılarının aldığı “like”lardan anlaşılıyor. Gazete içinde de utangaç yandaşların, Emre Kongar’ın tabiriyle “kemiricilerin” bulunduğundan kuşkum yok. Bir kalemde harcayamayacakları, önemsedikleri, güvendikleri yazarların tepkileri onlar için de uyarıcı, düşündürücü, sağaltıcı olabilir.

Bizden farklı düşünen, farklı yollar öneren; ama dünya için, ülke için, halklar için aynı iyilikleri isteyip aynı hedefe doğru yürüyenler ile, onları şeytanlaştırmadan, karalamadan, “ama”, “bile” demeden dayanışmayı öğrenebildiğimizde; o şuçudur, o bucudur demeden hedefte ortaklaşabildiğimizde, yani gerçekten özgürlükçü ve demokrat olduğumuzda, ancak o zaman üstümüze çullanan otoriter, totaliter musibetin üstesinden gelebiliriz .

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na

İstanbul Büyük Şehir'de İmamoğlu'na verilmemiş her oy Cumhur İttifakı'na, özünde Erdoğan'a gidecek

Vicdanını yitirmiş dünyanın vicdanını, ahlakını yitirmiş siyasetin ahlakını savunmak 

Ahlakını yitirmiş siyaset ve onun kadroları aşılmadıkça toplumdaki çürümenin önüne geçmek mümkün değil...

CHP, kuş mu deve mi olacağına karar veremezse…

Tek adam rejiminin yol açtığı toplumsal-siyasal çürümeyi engelleyecek, ortak vatanda hak, hukuk, adalet içinde ortak yaşamı sağlayıp ülkeyi yaşanabilir kılacak güçlü ve -sözde değil özde- demokratik bir muhalefete ihtiyaç var. Ana muhalefet partisinin kendini toparlaması ve demokratik güçleri kendi etrafında toplaması (6'lı Masa gibi değil, turnusol kağıdı Kürt meselesi olan gerçek demokratik güçler) bu yüzden önemli