05 Temmuz 2017

Hayal gücümüz tek gücümüzdür belki

Bir yazar için “Bundan sonra neler anlatacak hikâyelerinde acaba?” demeyeli uzun zaman olmuştu.

İyi bir hayat için doğru tercihlere, sıkı dostlara, şiirin hasına ihtiyaç vardır. Bir de iyi hikâyelere. Sözüm ona, iyi edebiyat tıpkı pişmanlık duymadan geçirilmiş seneler gibi hep hatırlanır, hep hatırlatır kendini. Çünkü edebiyatın billur sesini kim duyarsa içine mutlaka iyilik, hakkaniyet ve diğerkâmlık tohumu ekilir. Hikâye anlatma ve dinleme ihtiyacımızda bir araya gelmeye duyduğumuz hasret ve kendimizi anlama beklentisi kadar başkasının hayatını yaşama arzusu da vardır.

Gelin görün ki, son yıllarda birbirine benzer olaylarla örülü birçok hikâye kitabı neşrediliyor. Böyle kitaplardan elim ateşe değmiş gibi uzak duruyorum. Bazı yazar adaylarının hayatı, şahsi tecrübe ve gözlem yetisiyle süzüp sanat malzemesine dönüştürme gayreti taşımadığını söylemek yanlış olmaz. Birbirine benzer temalarla, birbirinin kopyası gibi duran hikâyeler çoğunlukta. Aynı hikâyeler aynı yazım tekniğini de beraberinde getiriyor haliyle. Oysa üslup, yazarın imzasıdır ve böyle bir yetkinliğe erişmek oldukça az rastlanır bir durum günümüzde. Mevsim Yenice daha ilk kitabında kendine özgü bir anlatımla çıkıyor okur karşısına. Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’nin hem yetkin hem muzip bir dili var, sıradışı olayım derken asla ölçüyü kaçırmayan, ironiyi dozunda kullanan bir yazar. İroninin sivri ucunu usul usul dokunduruyor, hayal gücünün tüm gücünden yararlanarak üstelik. Yer Yarıldı İçine Girdi, Yalandan Kim Ölmüş Ltd., Tilkiler Aç mı Kalsın, Okyanus Sesi ve diğerleri ama illa ki Açık Artırma…

Neden hikâyelere ihtiyacımız var sorusu yerini neden iyi hikâyelere ihtiyacımız var sorusuna bırakmalı. Çünkü biz umudunu yitirmemişler, edebiyatın dünyayı daha yaşanılası bir yer ve sadık okurları ise daha anlayışlı, iyiliksever, erdemli ve adalet yanlısı insanlar haline getireceği inancını taşımaya devam ediyoruz hâlâ. İnsanlar yalanı ve doğruyu, sahteyi ve gerçeği, iyiliği ve kötülüğü daha kolay ayırt edebilsin diye. Tüm yaralarımız iyileştiğinde, tüm eksikliklerimiz tamamlandığında edebiyatı sağaltıcılık işlevinden kurtaralım diye. Elbette sade okumanın hazzına varabilelim diye.

Birbirine benzer hikâyeler yazmak, yaratıcılıkta kolaycılığa kaçmakla veya şuursuz bir safiyanelikle geçiştirilebilecek kadar basit bir durum değil zannımca. İyi edebiyat böyle böyle gölgede bırakılmaya çalışılıyor. Mevsim Yenice’nin hikâyeleri bu tekdüzeliği, birörnekliği kırıyor. İlk kitabındaki hikâyelerin çoğunda edebi titizlik ve özgünlük göze çarpıyor. Tekme Tokatlı Şehir Rehberi adı gibi birbirinden ilginç hikâyeler içeriyor. İroni ve mizahın ağır bastığı, metaforların abartıya kaçmadan kullanıldığı bu hikâyeler her mevsim okunabilir. Günümüzde kitapların yaz kitapları ve kış kitapları diye tasnif edildiğini hesaba katacak olursak!

Hikâyelerin bazılarında Flaubert’in mirası dolaylı anlatımdan yer yer kopuşlar var, birinci tekil şahıs anlatıcının fazla uzun sürmeyen iç dökmeleri ve şahsi tespitleri kurgunun akışını zaman zaman kesintiye uğratıyor. Çehov ‘Güzel bir hikaye yazmak için yazdıklarınızın başını ve sonunu atınız’ demişti. Günümüzde ise yazarlar daha ziyade orta kısımda gereksiz yere oyalanabiliyor. Eksiltmeyi göze almak yazmanın her zaman püf noktası.

Hikâyelerini yazarken son derece şuurlu davrandığını gösteren üslup titizliği, söz dizimine verdiği önemle pekişince ilk kitap için kabul edilebilir olan acemiliğin açık ara ötesine geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Birinci tekil anlatım, düz zaman çizgisi ve takıntılı karakterler hikâyelerin ortak özelliği. Yazarın ebeveyn-çocuk ve karı-koca ilişkisine alışılandan farklı bakabilmesi, insanın tekinsiz ve sıkışmış ruhunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermesi ve günlük hayatta böyle olmaz denilen olağandışılıkları gerçeklik hissi uyandıran ayrıntılarla bezeyerek inandırıcı bir üslupla anlatma becerisi yazın tekniğini emsallerinden ayırıyor. Onda son zamanlarda çok az hikâyecide rastladığım bir güç var, o da hayal gücü. Bu ise daha başka bir dünyayı hayal etme imkânı veriyor, iyi bir hikâye okurken hayal kurmaktan kendimizi alamadığımız gibi. Kim bilir hayal gücümüz tek gücümüzdür belki.

Bir yazar için “Bundan sonra neler anlatacak hikâyelerinde acaba?” demeyeli uzun zaman olmuştu.

@NarDogu 

Yazarın Diğer Yazıları

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

Kamu spotu: LGBTİ+ hakları insan haklarıdır!

"Büyük Aileye" zarar verenler LGBTİ+'lar mı? Ailelere zarar verenler 'küçük çocuğun rızası vardı, bir kereden bir şey olmaz, üvey evlatla nikah olur, çocukken alıp kendilerine uygun eş yapılır vs.' diyenlerdir"

Barış siyaseti, kadınların huzuru ve üvey olmak

Muhalifleri tek tek cezalandırmak, her seçim sonrası şiddette el arttırmak, hak ihlallerini norm haline getirmek suretiyle düşman hukuku uygulayan iktidarın gelecek planlarında telafisi gittikçe zorlaşan bir yıkım stratejisi, tektipleşerek birbirine yabancılaşmış itaatkâr bir halk tahayyülü, bir dahaki seçimde yenilme ihtimaline karşı giderayak cebini iyice doldurma gayreti var