03 Eylül 2017

Yeni Truva

“Kutsal Londra” kitabının yazarlarına göre, Molmutius yasası kadın erkek eşitliğini garantilediği gibi yabancıların İngiltere’de iyi ağırlanmasını öngörmekte

ŞEHİR TELLALI

New York - Londra - Roma 

 

 

Hayatta kalma şansımız yok, ülkemizi baştan başa yabancılardan tamamen temizlesek bile, ki mutlaka bunu da yapacağız. Her seferinde başka isim verilse de, bir şey var ki onu hep yıkıcı aslına götürecek!” Kurtuluş savaşı kahramanı, bütün Anadolu’da  zaferlerle savaştıktan sonra II. İnönü muharebesinde düşmana gögsünü siper ettiği bir anda kalbine giren kurşunla hayatını kahramanca kaybeden Binbaşı Nazım’ın sözleri bunlar. Aynı tarihlerde başkomutanı Mustafa Kemal Paşa’nın da görüşü aynı: “Dinlenmeyeceğiz hiç. Hep birbirimizle savaşacağız. Birbirimizi yiyeceğiz. Savaş bittikten sonra sıkıcı olacak, heyecan verici birşey bulmalıyız.”

Arnavutlar Kürtleri sevmeyecek, Kürtler Ermenileri, Ermeniler Rumları, Rumlar Yahudileri, Yahudiler Arapları, Araplar Türkleri, Almanlar Fransızları, Fransızlar İtalyanları, İtalyanlar İspanyolları, İspanyollar Amerikalıları, Amerikalılar Rusları, Ruslar Çinlileri, Çinliler Japonları… Ve bütün bunların karışımı olan aslımız, kendi kendiyle savaşıp durmaya devam edecek sıkılmaya fırsat hiç bulamadan.

Binbaşı Nazım’ın sözünü ettiği o şey, her seferinde tarihe bir sır olarak gömüldükçe sıkıcı olma şansına sahip değil ne geçmiş ne gelecek. Heyecan hep dorukta. Yaşandığı an herkesçe gayet iyi bilindiği halde insanlarla birlikte imha edilerek tarihe gömülen gerçek, yeni savaşlarla yine tarihe gömülüp yeni kuşakların belleğinden silinerek sır haline gelecek yine, sonra yine bir savaşla keşfedilip ve kaybedilmeyi bekleyecek.

Dünya şehirleri arasında en çok sır saklayan şehirlerden biri Londra. Bugün sekiz milyonluk nüfusu da o sırlardan bihaber. Şüphesiz son derece karmaşık ve derin fakat bir o kadar bilinmeyen ve belirsiz Londra’nın aslı. Modern tarihçiler Londra’yı kuranların Romalılar olduğu görüşünde. Ancak efsaneler Londra’yı Roma işgalinin bin yıl öncesine dayandırıyor.  Truvalı Kral Brutus’a. Kral Brut ya da Brutus burayı ilk kurduğunda şehre Yeni Truva adını vermiş. Bu isim Romalılar döneminde Tri-Novantum olarak latinceleştirilmiş. Sezar MÖ 54’de İngiltere adasına ilk çıktığında karşısında Tri-Novantes’leri, yani Yeni Truvalılar’ı bulmuş.

Brutus’un İngiliz anlamına gelen British kelimesine benzerliği bu kayıp tarihe ait soru işaretlerinden biri.

Eski İngiliz tarih kayıtlarına göre, Brutus’tan sonraki 68. Kral Lud MÖ 70 yılında Londra’nın etrafını surlarla kuşatıp şehre bugünkü isminin ilk hali olan ve  Lud’ın kalesi anlamına gelen Lud-Dun adını vermiş. Nitekim bugün Londra’lıların Ludgate adıyla bildikleri meydan ve St Paul katedralinin bulunduğu Ludgate tepesi adını Kral Lud’a borçlu. Surlardaki Lud kapısı 1760’da kaldırılınca, kapının üzerindeki Kral Lud ve iki oğlunun heykelleri de şu an Fleet sokağında bulunan St Dunstan kilisesine taşınmış.

Yeni Truva’nın Kralı Brutus’ün mezarı ise, Londra’nın baştacı Londra Kulesinin altında.

Aynı yerde MÖ 5.yy‘da ölen Kral Molmutius gömülü. 21. Kral Molmutius bugünkü İngiliz yasasının atası Molmutian yasasının yaratıcısı. John Michell ve Jason Goodwin’in yazdığı “Kutsal Londra” kitabında bugünkü Anglo-Sakson yasasının kökeni olarak nitelendirilen yasaya göre “sivil özgürlüğün üç şartı var:

1)Haklarda eşitlik,

2) Vergide eşitlik,

3)Seyahat özgürlüğü.

Aynı yasa devletin yıkılışında üç sebep gösteriyor:

1) Aşırı ayrıcalıklar

2) Adalette yolsuzluk

3) Milli ilgisizlik.

Bir toplumun ise üç garantisi var:

1) Hayat ve beden garantisi,

2) Mülk garantisi

3) Doğa hakkı garantisi.

İngiliz ya da yabancı her insan bedava üç şeyin sahibi:

1) Akarsudan ya da kuyudan su,

2) Çürümüş ağaçtan odun,

3)Kullanılmayan bir blok taş.

Halk üç tip insana bakmakla yükümlü:

1) Yaşlı,

2) Bebek,

3) İngiliz dilini konuşamayan yabancı.

“Kutsal Londra”, bugün kimsenin bilmediği, ve de hatırlamadığı Molmutius yasasının o tarihte kadın erkek eşitliğini garantilediğini, ayrıca yabancıların İngiltere’de iyi ağırlanmasını öngördüğünü sergiliyor.  

17. yy’a kadar İngiliz çocuk masallarında sık sık sözü geçen bir tarih bu.  Sevilen örneklerden biri Brutus soyundan gelen Kral Lear’ın babası pilot Bladud’un devleri yenme efsanesi.

1607’de tarihçi William Camden bu tarihi  tümüyle “hurafe” olarak sınıflandırınca, kamuoyunda “bir vuruşta 60 Kralı tarihten tasviye eden” tarihçi olarak tanınmış.

Bugünle karşılaştırıldığında, Shakespare döneminde Londra’da yaşayan herkes şehirde Truva krallarına ait yerleri bildiği gibi, Molmutius yasalarından da haberdar. Shakespeare’in, İngilterenin MÖ 22’de hüküm süren 71. Kralı Cymbeline’den ismini  alan oyununda, Kral’ın “Yasamızı Molmutius yaptı” cümlesi de o tarihteki Londra’lıların bu bilgisinin bir kanıtı.     

1940’lı yıllarda, savaş ve Londra’nın bombalanmasının ardından, yıkıntılar arasında ortaya çıkan kalıntılar arkeologlara Londra tarihinin Romalılardan çok daha öncesine uzandığı gösterdi. Eski krallara, Brutus ve Yeni Truva tarihini araştırmaya olan ilgi arttı. Ama bugün hala Londra’lıların çoğu, Yeni Truva’dan, Brutus’dan, yabancıları, özellikle de İngilizce konuşamayan yabancıları iyi ağırlamayı yasallaştıran Kral Malmutius’u zamanında kadınlarla erkeklerin eşit olduğundan da habersiz.

Yeni Truva’nın bilinmeyenleri eski Truva’nın bilinmeyenleri gibi efsaneyle karışıp tarihe gömülenlerden. 


www.sebnemsenyener.com

Yazarın Diğer Yazıları

Geçmişte yaşanmayana özlem

Hâlâ Portekizce’den bir türlü başka hiç bir dile tam çevrilemeyen, “saudade"...

Geleceğin hatıratı

"Gazeteler iflas etti, hükümetin propagandacılarıyla dolduruldu, muhabirlik tamamen manen ve malen çökertildi, her şey reklama indirgendi"

Bir intiharın anatomisi: Yollar, köprüler, barajlar, metrolar

Garcia, Peru’da hem büyüyen ekonominin hem de çöken ekonominin mimarı.  Bir zamanlar Peru’nun JFK’si (Kennedy’si) umudu iken sonu tarihe Odebrecht kurbanı lakabıyla yazılan adam.