25 Kasım 2018

Yolculuk, ayrılık

Çıkılan yol geri dönüşün hazırlığıdır o zaman

 

           New York-Londra-Roma

           ŞEHİR TELLALI

 

 

Esas yolculuk, der Antoine de St. Exupery,  yeri gasp edilen insanın kendi dışında başlar. Çıkılan yol geri dönüşün hazırlığıdır o zaman.

Uzak kutupların kırılganlığı acıyla tehdit ederken insanı dönüş için yaşamak esastır. İşte o anlarda denizi özler insan. Deniz, uzakların dostluk, aşk, eş, kardeş imparatorlukları arasında dolanan vatandaşlarına, dalgaları, rüzgarı, yıldızları, adaları ve hatta sınırları, ya da sınırsızlıklarıyla ana noktaları belirleyerek bir yol haritası çizer.

Belki onun için bugün kulağım Ömer Bedrettin Uşaklı’nın şarkılara dönüşen şiirleri ile dolu. Akşam Misafiri mesela:

Kapıldım Gidiyorum
Bahtımın Rüzgarına
Ey ufuklar diyorum
Yolculuk var yarına
Ayrılık görünmüşken
Yar tutmuyor elimden
Misafirim bugün ben...

Ya da, Son Şehir’i:

Duvarda canlı ışıklar bir hayal
Bu yaldızından alevler taşan resim.
Ölümle gölgeli bir düştür, ihtimal
Bakıp bakıp bana mahzunlaşan resim.
Bu ince çerçeveden başlıyor düşüm
Gözümde canlanıyor mavi bir liman.
Bu rengi, bilmiyorum, nerde görmüşüm
Deniz parıltılı, dağlar duman duman...;
Düşünce yollara köy köy, konak konak
Nasıl arardık o aydın şehirleri.
Derinleşen uçurumlardan korkarak
Nasıl geçerdik o azgın nehirleri...
Nasıl arardık o aydın şehirleri.
Önümüzde şarkın o kar yüklü damları
Ve işte buzdan ışıklarla bir şafak!
Beyaz ufuklara karşıydı camları
Benim kızaktır o billur yokuşta bak!
Ve işte buzdan ışıklarla bir şafak!
Bir ince kız gibi omuzumda mavzerim
“Çakırcalım” diye başlardı türküler...
Birer ateşti o çapraz fişeklerim
Güneş batınca yavaşlardı türküler
“Çakırcalım” diye başlardı türküler..
Uzaklaşırken at üstünde bahçeden
Düşerdi omzuma nurdan bakışların
Limon çiçekleri dallarda ürperen...
Alevlenirdi gururdan bakışların
Düşerdi omuzuma nurdan bakışların...
Bu son şehirde kapanmıştı gözlerin.
Sütun sütündu uzaktan şelaleler.
Deniz güzel... geceler, çeşmeler serin...
Bahar sefasına dalmıştı bahçeler.
Sütun sütundu uzaktan şelaleler...

Ve efeler geliyor, efeler! Kulağımda yol arkadaşlığına...

Eğilmez başın gibi
Gökler bulutlu efem,
Dağlar yoldaşın gibi
Sana ne mutlu efem!
Oyna yansın cepkenin
Yansın güneşten tenin
Gün senin, şenlik senin,
Bayramın kutlu efem!
Ve de sarhoşluğu işte o denizin:
Köpükten omuzları birbirine dayanmış
Yüksek, mağrur başları akşam rengiyle yanmış
Sahile koşuyorlar bak deniz sarhoşları!
Bazen yırtık yelkenli bir sandala çarparak,
Bazen ufkun kıpkızıl şarabına taparak
Gitgide coşuyorlar bak deniz sarhoşları!
Rüzgarların ıslığı en yakın yoldaşları
Yıllarca dövünerek içi yenmiş taşları
Bir anda parçalayıp doyacak bu sarhoşlar!
Çılgın gönüllerinde aşkın en büyük kini
Yosunlu kayaların o yeşil gözlerini
Deli aşıklar gibi oyacak bu sarhoşlar!

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Geçmişte yaşanmayana özlem

Hâlâ Portekizce’den bir türlü başka hiç bir dile tam çevrilemeyen, “saudade"...

Geleceğin hatıratı

"Gazeteler iflas etti, hükümetin propagandacılarıyla dolduruldu, muhabirlik tamamen manen ve malen çökertildi, her şey reklama indirgendi"

Bir intiharın anatomisi: Yollar, köprüler, barajlar, metrolar

Garcia, Peru’da hem büyüyen ekonominin hem de çöken ekonominin mimarı.  Bir zamanlar Peru’nun JFK’si (Kennedy’si) umudu iken sonu tarihe Odebrecht kurbanı lakabıyla yazılan adam.