10 Ocak 2017

Disko 5 No’lu

Disko 5 No’lu tiyatro ve sanat severler için klasik olma yolunda haklı ve emin adımlarla yolculuğuna devam ediyor.

Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği ve Mirza Metin’in hem yazıp hem oynadığı Disko 5 No’lu sihirbazlık ve akrobasi sınırlarını zorlayan performansı, metnin büyülü, keskin ve jilet gerçekliği ve küçücük sahnenin tüm imkansızlıklara karşın yarattığı insanın aklına, ruhuna ve ciğerine nüfus eden basit ancak güçlü estetiği haklı olarak dünya çapında bir ün kazandı. Ancak bu oyunun çıkışına sebep olan acılar, geçici olamayacak kadar derin yaralar ve izler açtığından ve ne yazık ki katmerlenerek arttığından ve say say bitmez pek çok sebepten dolayı Disko 5 No’lu tüm tazeliğiyle seyircisini bekliyor.

Form olarak tüm yapısal bilgiyi al aşağı eden ve metni Türkçe üstyazıyla sunan bir dünya elbetteki ezberleri bozuyor. Bari Türkçe olsaydı ya da üstyazı değil de altyazı kullanılsaydı ya da tek kişilik oyundaki oyuncu seyirciye bir oyuncu hatta insan olduğunu unutturacak kadar acayip, tarifsiz, inanılmaz bir esneklikte başkalaşmasaydı… Mirza Metin sanki değil gerçekten metamorfoza uğruyor ve seyirci resmen buna şahit olmanın şokuyla oyunu izlemekten çok gördüğüne kendini ikna etmesi, duyduğunu kendine anlatması gerekliliğiyle tanık olduklarına şahitlik edemiyor, anlayamıyor, inanamıyor. Öyle şok edici bir form, içerik ve performans ki anlaması, anladığını hazmetmesi ve somutlaşan psikolojik hasarların kendini bir mahkum üzerinden ve içinden fareleşerek, köpekleşerek, böcekleşerek ve insan olma sınırlarından kurtulamamanın çaresizliğinde yine de maalesef insan (gardiyan ve mahkum duailitesi) kalarak anlatması yüzleşilemeyecek kadar yakında ve net kılınıyor.

Homi K. Bhabha’nın ırk stereotipinin bilinçaltında tezahürü ve artık aşağılamanın fetişizme dönüşümünün sahnelemesi olarak değerlendirilebilir belki. Ya da sadece her düzenin kendini aklamak için ihtiyaç duyduğu günah keçileri temizlenmesi gereken haşerelere çevrilince net ve somut olarak nesneleştirilmiş olurlar. Artık insan olmadığına emin olunan nesneleşmiş ötekiye her türlü sömürü zaten meşrudur. Kaldı ki bu meşru zeminde sistemin hazırladığı kılıflardan çok daha berbat bir malzemeye dönüşen ‘öteki’ (insan) için ne yapılsa azdır. Gerçi oyunda nesneleştirme süreci değil sonucunda değişime uğrayan ötekinin bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak egemenin gözünden kendisini görmeye çalışmasının acısı anlatılıyor. Kendi kendisinin leşine dönüşen bir bedenin bedeninden, dilinden, ırkından yani kısacası varlığından kurtulabilmek adına ölme arzusu elbette tek çözüm olarak makul görülüyor. Çünkü var oluşundan tamamen uzaklaşıp egemenin işkence nesnesine dönüşen bir yaratığın başkalaşması, deformasyonu, mutasyonu ya da böcekleşmesi yine egemenin gücüne, iktidarına ve köleleştirmesine katkı da bulunuyor. Kaldı ki artık kendisini sistemin gözünden suçlayan, sonra aklamak için savunan haliyle çift bilinç (sömüren/sömürülen) süzgeciyle herkesten daha fazla kendine ötekileşen, yabancılaşan, başkalaşan bir yaşamın sona erme arzusu son derece makul ve gecikmiş bile duruyor.

Kısacası tiyatronun tüm teknik olanaklarını minimal düzeyde kullanarak metnin derinleşmesini sağlayan ve böylece anlama hizmet eden ve simgesel olanı imgesel kılan reji anlayışı ve ancak kendisiyle tarif edilebilecek performansıyla Disko 5 No’lu tiyatro ve sanat severler için klasik olma yolunda haklı ve emin adımlarla yolculuğuna devam ediyor. 

Yazarın Diğer Yazıları

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

Galataperform, 20. yılında kayıp sahnelere saygı duruşunda bulundu

Naum Tiyatrosu olmadan kudurur musunuz? E kudurmuşlar bunlar yahu! Buraya çiçek gibi bir ‘Çiçek AVM’ ne güzel olur mesela! Olmaz mı? Olur olur! Çıtınız çıkmaz!