08 Mart 2017

Aile reisi kadın olan hanelerde yoksulluk alarmı

2014 yılında aile reisi kadın olan hanelerde yoksulluk oranı yüzde 31 iken, 2015 yılında oran yüzde 37,9’a fırlıyor

Bu hafta yazım gecikti. Bir bakıma iyi de oldu. Enflasyonu yazmayı tasarlıyordum. Ama özel nedenlerle geciktim. Doğrusu yazdıklarımı tekrarlamak da içimden pek gelmiyordu. Geçen ayki enflasyon yazımda Şubatta çift haneye çıkılacağını söylemiştim. Öyle de oldu. Yıllık TÜFE yüzde 10’u geçti. Mart ayında da yükseliş devam ederek yüzde 11’i bulacak. Önemli olan ondan sonrası. Nisan ayının ilk haftasında konuya döneriz.

Enflasyon yerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle aile reisi kadın olan hanelerde yaşanan dramı ele almak çok daha yerinde olacak. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) 7 Mart Salı günü “Reisi kadın olan hanelerde yoksuluk artıyor” (Araştırma Notu 17/206) başlıklı bir araştırma yayınladı. Başlık aslında mutedil sayılır. TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi (GYKA) verileri Betam’ın yaptığı gibi deşildiğinde, kadınlar tarafından yönetilen hanelerde yoksullukta dramatik bir artışın ortaya çıktığını gösteriyor.

Bu vahim gelişmeyi rakamlarla ortaya koymadan önce neden söz ettiğimizi okurlara daha iyi anlatabilmek için iki kavramı kısaca tanımlamak yararlı olacak. TÜİK aile reisini "hanehalkının sosyoekonomik durumu ve hanede yaşayan fertlerin özellikleri hakkında en doğru bilgiye sahip, hane yönetim ve geçiminden sorumlu yetişkin hanehalkı üyesi" şeklinde tanımlıyor. 2015 yılında toplam 21,9 milyon hanenin yaklaşık 4 milyonu (yüzde 18’i) bu tanıma uygun hanelerden oluşurken, 76,4 milyonun yaklaşık 9 milyonu da bu hanelerde yaşıyor. Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bana sorulsaydı sayıların bu kadar yüksek olduğunu  tahmin etmezdim.  Bu hanelerin çoğunlukla yaşlı kadınlardan oluştuğu zannedilmesin. Hemen hemen üçte ikisinde aile reisi kadınlar 65 yaşın altında. Bu kadınların özellikleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi arzu edenler Betam web sitesinden araştırma notuna bakabilirler.

Araştırmada yoksulluk Avrupa Birliği İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) tanımladığı Şiddetli Maddi Yoksunluk ile ölçülüyor. Bu ölçüt yoksuluğu makul ihtiyaçların bir bölümünün karşılanamaması olarak tanımlar. Dokuz adet ihtiyaç söz konusudur: (1) kira ve faturaların ödenmesi, (2) evin ısınma ihtiyacının yeterince karşılanması, (3) beklenmedik harcamaların karşılanması, (4) her iki günde bir et, balık ya da protein eşdeğer gıdalarının tüketilmesi, (5) evden uzakta bir haftalık tatil masrafının karşılanması, (6) bir arabaya, (7) bir çamaşır makinesine, (8) bir renkli televizyona ve (9) bir telefona sahip olunması. Bu dokuz ihtiyaçtan dördünü yerine getiremeyen hanelerde yaşayan bireylerin şiddetli maddi yoksunluk içerisinde olduğu kabul edilir.

GYKA 2006 yılından itibaren yapılmaktadır. İstatistiklerde şiddetli maddi yoksunluk oranı 2014 yılına kadar yüzde 29,4’e kadar gerilemişti. Yine de Türkiye Bulgaristan ile birlikte Avrupa’nın en yüksek yoksul ülkesi ünvanını korumaya devam etti. 2015 yılında yoksulluk oranının yüzde 30,3’e yükseldiğini biliyorduk. Bu yön değişikliğinin olumsuz yapısal değişimlerden mi kaynaklandığını yoksa arızi mi olduğunu 2016 GYKA rakamları Eylül ayında yayınlandığında anlayacağız. Ancak Betam’ın araştırması gösteriyor ki yoksulluk oranında gözlemlenen bu sınırlı artış kadınların yönettiği hanelerde çok daha şiddetli yaşanmış.

2014 yılında aile reisi kadın olan hanelerde yoksuluk oranı yüzde 31 iken 2015 yılında oran yüzde 37,9’a fırlıyor. Aile reisi erkek olan hanelerde artış oldukça sınırlı: Yüzde 26,2’den yüzde 27,7’ye. Oranlar soyut kalıyor olabilir. 2014 yılında toplamda 5 milyon 780 bin hane şiddetli maddi yoksunluk içinde yaşarken bir yıl içinde buna 660 bin hane daha eklenmiş. Bu ilave hanelerin 340 bini kadın aile reislerinin haneleri.

Betam arşatırması kadınlar tarafından yönetilen hanelerde dramatik yoksuluk artışının hangi ihtiyaçlarda ortaya çıkan olumsuz gelişmelerden kaynaklandılğını da ortaya koyuyor. En büyük üç artış beklenmeyen harcamaları karşılayamama, yeterince beslenememe ve ısınamama oranlarında görülüyor. 2014’ten 2015’e bu oranlar sırasıyla yüzde 37,8’den 45,6’ya, yüzde 38,3’ten 45,9’a ve yüzde 20,6’dan 26,9’a yükselmişler. Bu tabloya evden uzakta bir hafta tatil yapamama oranında görülen artış da eklenebilir. Bu ihtiyacı karşılayamayan kadın reisli hane sayısı yüzde 68,5’ten 72,3’e yükselmiş. Teselli babında telefon sahipliği oranın yüzde 87,1’den 88’e çıktığını not edebiliriz.

Çoğunlukla düşük vasıflara sahip çalışan ve bu kadınların çocuklarından, kısmen de emekli kadınlardan oluşan bu hanelerde görülen olumsuz yaşam koşularırın kötüleşmeye başlaması alarm verici. Ekonomik açıdan 2016 yılı 2015’e kıyasla çok daha zor bir yıl oldu. Büyüme büyük ölçüde düştü, işsizlikte ise büyük artışlar meydana geldi. Bu bakımdan aile reisi kadın olan hanelerde yoksulluk daha da yaygınlaşmış olabilir. Yüksek gelirli ülkeler grubuna çıktığımızı iddia eden yetkililere duyurulur. 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum