03 Ocak 2017

Durgunluğun eşiğindeyiz

Türkiye ekonomisi durgunlukta olmasa bile canlılğını yitirdiği kesin

Bu başlığa çoğu okurun “Ne eşiği? Çoktan ekonomik krizdeyiz” diye tepki göstereceğini tahmin ediyorum. Haklı da olabilirler. Ama iktisatçılar günlük yaşamın gözlemlerine değil açıklanmış rakamlara göre değerlendirme yapmak zorundalar. Rakamların gerçekliği ne kadar yansıttığı ayrı bir konu ama başka çaremiz de yok.

Ekonomik durgunluk olabilmesi için tanınm icabı ardı ardına iki çeyrek GSYH’da düşüş olması gerekir. TÜİK nihayet geçen hafta mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH rakamlarını yayınladı. 3. Çeyrekte (Temmuz-Ağustos-Eylül) GSYH’nın önceki çeyreğe kıyasla yüzde 2,7 oranında azaldığını artık biliyoruz. Dahası, ekonomik gidişatı değerlendirmek için gereken çeyreklik gelişmelerin bilgilerine artık sahibiz.

Önce 3. Çeyrekte ne olduğuna kısaca bir göz atalım. Yeni GSYH serisine göre 2008-09 krizinden bu yana yüzde 2,7’lik bir daralmanın ilk kez yaşandığını belirtelim. Buna yaklaşan tek negatif büyüme örneği 2012 yılının ilk çeyreğinde görülüyor. O dönemde gerçekleşen yüzde 2,5’luk daralma “dengeli büyümeye” geçişin ayarı kaçmış  freni olarak değerlendirilebilir. Geçen yılki daralma ise tartışmaya açık.

Harcama kalemleri itibariyle GSYH gerilemesinin kaynakları şöyle özetlenebilir: Çeyrekten çeyreğe özel tüketim yüzde 2,6, toplam yatırımlar da (kamu dahil) yüzde 1,7 oranında azalmış durumda. Bu iki harcama kalemi GSYH’nın yüzde 90’ınını oluşturuyor. Bu yetmezmiş gibi net ihracat da büyümeye negatif katkı yapmış durumda: Mal ve hizmet İhracatı yüzde 6,3 azalırken ithalat sadece yüzde 1 azalmış. Ekonomik faaliyete destek veren tek kalem Devletin tüketim harcamaları: Yüzde 6,1 gibi muazzam bir artış söz konusu. Ama daralmayı engellemekten elbette çok uzak. Üretim (sektör) kalemleri itibriyle ise başlıca sektörlerin tümü kırmızıda: Hizmetler eksi yüzde 3, imalat sanayi eksi yüzde 4,8, inşaat eksi yüzde 4,6, finans sektörü de eksi yüzde 7,2 oranlarında gerilemiş durumdalar.

Bu rakamlar 3. Çeyrekte büyük bir şokun yaşandığını gösteriyor. Doğal olarak akla 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yarattığı çok boyutlu travma geliyor. Ancak gelişmelere biraz daha yakından bakıldığında 15 Temmuzun yarattığı sarsıntının tek neden olmadığı anlaşılıyor. Bir kere Ağustos ayından itibaren Hükümet ekonominin toparlandığını iddia etmişti. Bu iddianın doğru olmadığı anlaşılıyor. Turizm depremi de daralmanın ancak bir kısmını açıklıyor; turist sayısında çöküş daha önce başlamıştı ve bunlar çeyreklik değişimler. Nitekim hizmetlerde küçülme birinci çeyrekte başlıyor (eksi 1,4), ikinci çeyrekte devam ediyor (eksi 1,7), üçüncü çeyrekte de zirveye (eksi 3,0) çıkıyor.

TÜİK’in yeni açıkladığı rakamlar Türkiye ekonomisinde sorunların 15 temmuzdan önce baş gösterdiğini açıkça ortaya koyuyor. Nitekim geçen yılın ilk çeyreğinde de GSYH’nın sınırlı da olsa (eksi 0,4) azaldığını öğrendik. Eski seri büyüme olduğunu söylüyordu. İkinci çeyrekte ekonomi biraz toparlanmış: Büyüme oranı yüzde 1,1. Ama esas can alıcı bilgi imalàt sanayii ile ilgili: Bu sektörde küçülme 1. Çeyrekte başlıyor ve üç çeyrek boyunca devam ediyor: 9 ayda üretim yaklaşık yüzde 6 gerilemiş durumda. Bu olgunun turizm ile ilintisi yok. Keza yatırımların da ilk 6 ayda yerinde saydığı, takip eden 3 ayda da azalmaya başladığı görülüyor.

Bu gelişmeler 3, çeyrekte yaşanan ekonomik şokun istisnai, dolayısıyla geçici olmadığının tezahürleri olarak görülebilir. Bu şüphenin doğrulanması için 31 Martta açıklanacak 4. Çeyrek ulusal hesap istatistiklerini bekleyeceğiz. 4. Çeyrek ile ilgili tahminler yok mu diye sorabilirsiniz. Başkalarını bilmem ama bizim (Betam’ın) yok. Eski ulusal hesaplara dayalı tahmin modelleri çöpü boyladı. Yenileri üzerine çalışıyoruz.

Modelleri bir yana bırkarak belli olan kimi göstergeler üzerinden belki bir fikir yürütebiliriz. Ama bu göstergelerin çoğu Ekim ile sınırlı. Onlar da zıt yönlere işaret ediyor. Örneğin sanayide toparlanma görülürken, dış ticaret miktar endeksleri negatif katkıya işaret ediyor. Kaldı ki Kasım ayından itibaren, özellikle Aralıkta Türkiye ekonomisi büyük bir döviz şokuna maruz kaldı. Şokun etkileri yavaş yavaş ortaya çıkacak. Son üç ayı kapsayan yegane gösterge çeşitli güven endekslerini topluca ifade Ekonomik Güven endeksi. Bu endekste Aralık ayında büyük bir çöküş yaşandı. Endeks 70 ile 2012 bu yana en düşük düzeyine geriledi. 15 Temmuzun şokuyla bile 73’e düşmüş daha sonra 88’e kadar yükselmişti.

Sonuç olarak geçen yılın son üç ayında GSYH’da azalmanın devam etmiş olduğunu kesin olarak söyleyemeyiz ama bu mümkün görünüyor. Türkiye ekonomisi durgunlukta olmasa bile canlılğını yitirdiği kesin. Bu had safhada gergin ve pusulasını yetirmiş siyasal ortamda başkatürlü olamazdı.

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum