20 Eylül 2018

Orta Vadeli Program bardağı ne kadar dolu ya da boş?

Ekonomi durgunlaşırken maliye politikası neden sıkıştırılıyor anlamadım

İş dünyası ve iktisatçı camiası önümüzdeki üç yılda (2019-2021) ekonomi yönetiminin nasıl bir starteji izleyeceğini belirleyen Orta Vadeli  Programın (OVP) açıklanmasını umut ve endişe karışımı bir merakla bekliyordu. Program nihayet Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak dün açıklandı. Piyasa aktörleri ne düşünüyorlar, meslektaşlar ne yorumlarda bulunacaklar, bu bilgileri beklemeden kendi değerlendirmemi sıcağı sıcağına yapmak istiyorum.

OVP Türkiye ekonomisinin en hafif deyimle bir daralma dönemine girdiğini kabullenip bu cendereden çıkmak için her bakımdan dışa açık bir piyasa ekonomisinin tunç yasaları çerçevesinde gerçekçi ve tutarlı bir strateji ortaya koyacak mıydı? Bir diğer ifadeyle ekonomi yönetiminin ehliyetine duyulan derin güvensizliği hızla gidermeye başlayacak niteliklere sahip olacak mıydı? OVP’ye bu kadar büyük önem atfedilmesinin nedeni bu sorulara, tabi olabildiğinde olumlu, yanıt vereceğinin umulmasıydı.

Yanıtlar geldi. İlk izlenim olumlu. Ekonominin bir daralma sürecine girdiği zımnen de olsa kabul ediliyor. Birazdan bu kabulü açık ve örtük rakamlarlarla teyit etmeye çalışacağım. Doktor hastalığa ne kadar doğru teşhis koyarsa tedavinin de o kadar başarılı ve az hasarla atlatılmasını umabiliriz. Ama bu yetmez. Eğer hasta iç içe geçmiş ve birbirini besleyen arazlardan muzdarip ise, başarılı bir tedavi için doktorun tedavi araçlarını, bunların dozlarını ve yan etkilerini isabetli bir şektilde belirlemesi gerekir

Bu doktor-hasta metaforunun ima ettiği aşamaları izleyerek bir durum değerlendirmesi yapmaya çalışalım. OVP’nin kritik noktası ekonomik büyümenin bu yılın ikinci yarısı ve gelecek yıl (2019) için nasıl hedefleneceği idi. Ciddi bir durgunluğun kaçınılmaz hale geldiği, bozulan makroekonomik dengeleri (başı boş kur artışı, enflasyon, borç batağı....) yeniden tesis etmenin bir bedeli olacağı, buna bağlı olarak da büyüme oranlarının önemli ölçüde düşeceğini programda teslim edilecek miydi?

Önemli ölçüde öyle görünüyor. Yani teşhis üfürük değil ama tartışmaya da açık. 2018 GSYH artışı yüzde 3.8, 2019 da yüzde 2.3 olarak kabul ediliyor. Bu oranlar yüksek büyümeye odaklanmış bir yönetim için oldukça düşük. Biraz daha yakından bakarsak OVP’de yer almayan çeyrekten çeyreğe büyümenin negatif olduğunu yani bir daralmanın zımnen kabul edildiğini görürüz. Bu yılın ilk yarısında yıllık büyüme yüzde 6.2 oldu. Yılın tümü için yüzde 3.8 olacaksa ikinci yarıda yıllık büyüme yaklaşık yüzde 1.4 olacak demektir. Yıllık büyümenin bu ölçüde düşmesi için ikinci çeyrekten üçüncü çeyreğe, üçüncüden dördüncüye ve de en azından gelecek yılın ilk çeyreğinde sürekli bir GSYH azalışı öngörülüyor demektir.

Peki bu “cesur teşhis” yeterince gerçekçi mi? Albayrak’ın yeni adıyla Yeni Ekonomi Programını açıkladığı saatlerde OECD de ara raporunu paylaşıyordu. Bir kulağım Paris’deydi. Mayıs ayında oldukça iyimser tahminler yapılmıştı. Aşağı yönlü revizyon bekliyordum ama bu kadarını değil. OECD 2018 için büyümeyi yüzde 3.2 öngörüyor. İkinci yarıda yıllık büyümeyi yaklaşık yüzde 0.2 kabul ediyor demek. 2019 büyüme tahmini ise yüzde 0.5 ‘den ibaret. Dikkat buyrun bu yıllık oran. Yani OECD çeyrekten çeyreğe OVP’den daha sert ve daha uzun sürecek bir daralma bekliyor.

Gelelim tedaviye. Tarıtışılacak epey başlık var. Politikalar ve çeşitli tedbirler genel olarak belirtilmiş ama ikna olmak için daha fazlasna, özellikle de uygulama kanıtlarına ihtiyaç var. Merkez Bankası bağımsızlığından ödün vermeden gereğini yapacak, hükümet mali politikada ciddi  sıkılaştırmaya gidecek, bankalar sıkı denetime tabi tutulacak, reel sektöre borçlarını geri ödemesi için yardımcı olunacak, etkin bir kamu yönetimi için esaslı kalite reformları yapılacak, hatta Kıdem Tazminatı reformu dahi ‘sosyal paydaşların onayıyla” yapılacak.

Konuyu dağıtmak istemiyorum ama çok önemsediğim bu son konuyla ilgili bir not düşmeme izin verin.  Bu vaad son 7-8 yılın OVP’lerinde aynı ifadeyle sürekli yer aldı. Sonuç sıfır! Gerisini sizin takdirinize bırakarak iki konuya değinmekle yetineceğim: Maliye politikası ve İşsizlik.

Öncelikle belirmeliyim ki ekonomi durgunlaşırken maliye politikası neden sıkıştırılıyor anlamadım. Önümüzdeki üç yıl boyunca giderek artan miktarda faiz dışı fazla planlanıyor. Kesintiler yatırımlarda ve kamunun “lüks” harcamalarında yapılacak. Bu ikincisine hiç itirazım yok ama yatırımlar neden azaltılıyor? Benim bildiğim daralan bir ekonomide en azından “otomatik stabilizatörler” olarak adlandırılan mekanizmaya izin verilir: Daralan ekonomide vergi gelirleri azalır ama harcamalara dokunulmaz, bütçe açığı bir miktar genişler. 2009’da böyle yapılmıştı.

Sanırım buharlaşan güvenin kazanılmasına katkısı olur diye “mali disiplin” dalına sarılmak isteniyor. Ama merak etmeyin, otomotik stabilizasyon yaşanacak. Vergi gelirlerinde bu yıldan gelecek yıla yüzde 20 artış öngörülüyor. OVP’nin kabul ettiği yüzde 16.3’lük GSYH deflatörü ile reele çevirince vergi gelirinde yüzde 3.7’lik reel artış ortaya çıkıyor. Hiç inandırıcı değil.

OVP’nin işsizlik hedefleri ise hiç ama hiç inandırıcı değil. 2018 sonu itibariyle işsizlik oranı yüzde 11.3 öngörülüyor. En son Haziran döneminde yüzde 10,9’a ulaştığını bir kenara not edelim. 2019 sonunda ise yüzde 12.1 olacakmış. Evet bir artış öngörülüyor. Aksini savunmak zaten mümkün değildi. Ancak vahim olan şu ki, OVP’nin büyüme hedefleri gerçekleşse bile işsizliğin çok daha yüksek düzeylere tırmanacağına iddiaya girerim. Varsayımlara yakından bakalım.

İşgücüne katılım oranının her yıl 0.5 puan artacağı varsayılıyor.Bu trend ile uyumlu. Çok değişmez. İstihdamın ise bu yıldan gelecek yıla 439 bin yüzde 1,5 artması bekleniyor; yüzde 2.3’lük büyüme ile. 2019’dan 2020’ye de 761 bin yüzde 2.6 artış öngörülmüş; yüzde 3.5’luk büyüme ile. Belliki son yılların 0.7 civarındaki büyüme-istihdam esnekliği her büyüme oranı için geçerli olur diye düşünülmüş ya da öyle umulmuş..Ama kazın ayağı hiç öyle değil. Düşük büyümelerde istihdam hemen hemen hiç artmyor. Son örnek 2016. Daha şiddetli bir işsizlik artışına hazır olun.. Yönetim ve vatandaş buna ne kadar tahammül gösterir bilmiyorum.    

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum