01 Aralık 2017

Kılıçdaroğlu'nun Demirtaş'tan ne eksiği var?

Kılıçdaroğlu kendi kazdığı kuyuya düşerse, duruşmalarda onu yalnız bırakmayız, merak etmesin!

Kemal Kılıçdaroğlu tutuklanır mı? Kulislerde son günlerin en revaçta olan sorusu bu...
Lafı hiç uzatmadan hemen bu soruyu cevaplayarak başlayalım.
Neden olmasın?
Yani Kılıçdaroğlu'nun Selahattin Demirtaş'tan ne eksiği var?
Muhalafetse muhalefet...
Genel başkanlıksa genel başkanlık...
Lafı hiç dönüp dolaştırmadan  'dokunulmazlıklar meselesinde CHP'nin ve başta şüphesiz Kemal Kılıçdaroğlu'nun verdiği sınav' konusuna bağlamak gerekiyor burada.
'Müstahak' der miyiz? Asla!
Geçtiğimiz yıllar içinde vicdanlara hançer saplayan kararlarda imzaları olmasına rağmen, yine biz yani ben ve benim gibilerin demokrasi mücadelesinin bir parçası olur eminim Kılıçdaroğlu! Yine bizler savunuruz özgürlük hakkını, hiç düşünmeden..

Şimdi sonda söyleyeceklerimi önde söylediğime göre yazıya yavaştan girebiliriz.. Buyrun:
Siyaset bir satranç işidir. Hamleleri önceden düşünülmüş, stratejik bir oyun.
Zekâ ve düşünme oyunudur aslında.
Oyunu iyi bilen birinin karşısında taşlarını düşünmeden ve gayriciddi oynatırsan şah-mat olman saniyelik bir sonuçtur.
Düşünülmeden yapılmış en ufak hamleyi dahi kaldırmaz bu oyun.
Her bir oyun karşındaki rakibin hamle tarzını ve düşünme biçimini de  kavramana neden olur.
Bu yüzden de uzun zamandır karşılıklı satranç oynayanları izlemenin keyfi de bir başkadır.
Oyun gittikçe ağırlaşır, düşünme süreleri uzar ama stratejik hamleler hayranlık uyandırıcı bir zekâ oyununa dönüşür.
Şimdi bu normalde böyle olur.
Fakat biz, yani Türkiye'de siyaset arenasını aktif olarak takip edenler için durum tam tersi. Satranç oyununun doğasına ters olsa da; çok uzun yıllardır tüm başarısızlıklarına rağmen değişmeyen, devam eden aynı oyuncuyu izlemekteyiz.
AKP karşısında CHP.
CHP'nin taşları Kılıçdaroğlu'nun elinde.
Ve önünde açılan kapıları, kırılmaya meyyal taşları göremeden hamle yapıyor.
Üstelik bunu çok çok uzun zamandır yapıyor.
Şimdi mesela bu yayınladığı Man adası belgeleri...
Üzerine düşünülüp, tartılıp, tartışılıp eksisiyle ve artısıyla bir simülasyonu yapılıp ortaya çıkartılsaydı, şüphesiz AKP karşısında bir el alabilirdi CHP.
Ama bu sefer de mümkün olmadı.
Üzerinde ne kadar düşündüklerinden emin olamadığım, a planı yaparken b ve hatta c'sini de düşündüklerinden şüphe duyduğum yeni bir hamle sürecinde CHP.
Ve yine taş Kılıçdaroğlu'nun elinde.
Hamlesi, Amerika'da itirafçı statüsünde konuşmaya başlayan Reza Zarrab duruşmalarıyla aynı günlere denk gelmesi dışında, uzun zamandır 'belge sızdırmak'la suçlanan CHP'li vekil Enis Berberoğlu'nun da yeniden yargılanacağı günlere rastladı.
İnanabiliyor musunuz, bu bile öngörülemeden hamle yapılıyor.
Üstelik kaç kere yenilmişken!
CHP bu belgelerin yayınlanmasının bu duruşmayı etkileyebileceğini dahi öngöremiyor...
Üstelik bunca yıllık siyasi dava deneyimi varken!
Reza Zarrab meselesi ise CHP için biraz daha da acıklı. Çünkü CHP'nin Amerika'da sırf bu işi izlemesi için bulunan maaşlı bir elemanı var.
Bu eleman 8 Kasım itibarıyla ABD Ceza İnfaz Kurumları resmi sitesinde yer alan bilgiye göre 'Reza tahliye oldu' bilgisinin ilk olarak ortaya atılmasıyla beraber, canhıraş 'Reza hâlâ içeride ve hiç sorun yok' açıklamaları yaptı.
Tüm partiyi yanılttı büyük ihtimalle.
Son ana kadar Reza'nın bu duruşmada da konuşmayacağını sanan CHP elindeki ve belli ki çok önemli olduğuna inandıkları kozları, belgeleri tam da o günlerde ortaya saçmış oldu.
Ne Man yerini buldu bu sayede, ne Reza.
Ortaya bir gündem karmaşası yaratmış oldular.
Daha da acısı bu durum rakibinin de elini rahatlatmış oldu. Reza Zarrab haberleri soluk bir şekilde yayınlanırken Man adası haberleriyle bulandı ve memeleket -medyamızın da katkılarıyla- ABD'de ne olduğunun bile tam olarak farkına varamadı.
İlgilisi internetten Reza Zarrab itiraflarını ararken televizyon kanallarında CHP'liler dekont sallıyor, AKP'liler de "Bunlar suç değil kardeşim, varsa bir derdin buyrun savcılığa" diyor.
Sonuçta 16 seneyi devirdik. Ne Kılıçdaroğlu satranç öğrenebildi, ne bir galibiyet, ne kıvrak bir hamle görebildik.
Aksine insanı hayrete düşürebilecek kadar rakibinin önünü açan, elini güçlendiren, şerleri hayıra çevirebilmesini sağlayan bir oyun anlayışı!
Şimdi tabii AK Partililer başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Kılıçdaroğlu'nu suç duyurusu yağmuruna tutuyor.
İster misiniz terörden ve vatan hainliğinden yargılansın!
Ne diyelim...
Kılıçdaroğlu kendi kazdığı kuyuya düşerse, duruşmalarda onu yalnız bırakmayız, merak etmesin!

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…

Gökhan Zan’ın sorumluluğu Erkan Baş’ta da değilse kimdedir?

Çevrelerinden kimseyi bir Gökhan Zan kadar beğenememiş olduklarından, adayları üstelik de böyle kritik bir kentte, bu kişi olmuş-olabilmiş… E tabii ‘Kaf Dağı’ tenha olur, şüphesiz!.. TİP’i uzun zamandır böyle açıktan konuşmak -masalarda bırakmamak-gerekiyordu aslında. Elbette hepimiz her şeyin farkındayız, belki de sizlerin vekillik kariyerlerinden uzundur buralardayız! Ama dinlemediniz, ama duymadınız, ama sözüm ona yasakladınız!

Türkiye'de 'vicdani ret' bir hak ihlali konusudur!

Memleketimizde, söylemde askerliği yüceltip eylemde askerlikten kaçınmakta bir beis görülmemektedir!