02 Nisan 2024

Nejla Işık'tan Sinem Dedetaş'a… Ağaçlardan sokaklara!

Bu seçimin umutları gözlerimi dolduracaksa, diğerleri kusura bakmasın lütfen, en çok Nejla Işık ile Sinem Dedetaş'la…

Okuyanlarla paylaştıklarının ana fikri ne diye sorsalar, bilirsiniz, "ille umut" derim.

Yerel seçimler elbette umudun kendisi oldu. Emeği geçenlere, yüreği çarpanlara, acısını oy yapanlara, hayal kırıklıklarını da hayallerini de zarflayıp sandığa atanlara selam olsun.

Bu seçimin umutları gözlerimi dolduracaksa, diğerleri kusura bakmasın lütfen, en çok Nejla Işık ile Sinem Dedetaş'la…

Akbelen ve İkizköy'den Üsküdar'a, doğduğum Bağlarbaşı'na.

Esas bu kadınlar temsil ediyor "Yepyeni bir Türkiye"yi.

Ne eskisi, ne bu iktidarın 22 yıldır "Yeni" deyip çürüttüğü, çökerttiği Türkiye.

Çünkü bu kadınlar iyiliği temsil ediyor; itaati, biati değil dik durmayı, teslimiyeti değil mücadeleyi, insanı, vicdanı, tabiatı, tüm canlıların iyiliğini temsil ediyor.

Kadını aşağılayanlara, hor görenlere, aşağılık maço dillerine ve hiddet ile şiddetlerine hedef yapanlara karşı, bu kadınlar, işte bizim kadınlarımız!

Nejla Işık, "Reisin trilyoner kankaları"na karşı köyünü, toprağı, ağaçları, ormanı, suyu koruyan Akbelen-İkizköy mücadelesinin sembol ve öncü ismi, artık köyün muhtarı.

Ağaçlar ona sarıldı; ormanın nefesi hep rüzgârı olsun.

Nejla Işık (Fotoğraf: Kazım Kızıl)

İyi ki gitmişim, onun, kızı Esra'nın, köylülerin ve onlarla omuz omuza direnenlerin mücadelesinden bir nefes olsun alabilmişim.

İktidar emriyle, millet yerine servet bekçiliğine özel güvenlik gibi seferber edilen; halka cop sallayan, kalkanla üzerlerine yürüyen, sürükleyen "cenderme"nin, çoğu Anadolu yoksulluğundan çıkmış subayı, astsubayı, uzmanı, eratı ve diğerleri, evdeki eşleri, anaları, kızları, evlatları hatırına, bu ülkenin iyilikleri namına ona selam durmalı!

Bodrum'da yaşayan, yazlıkçı olan, eğlenen, tatil yapanlar da bir teşekkür etmeli Nejla Işık ve mücadelesine.

O Akbelen'in, ormanın, ağaçların, İkizköy'ün muhtarı ama misal Bodrum'un suyunun da muhafızı.

Yağmacılar maden adına toprağı kirletip ağaçları katlettiklerinde, ki yapıyorlar zaten, ama tamamen yok ettiklerinde, üstüne bir bardak su içmemek için en azından!

Sinem Dedetaş, denizsiz Eskişehir'in denizci kızı. Boğaz'ın kadim güzelliği Üsküdar'ın sakin devrimcisi.

Sinem Dedetaş

Sözde tarihe filan sahip çıktığını iddia edip, tabiat gibi tarihi de yağmalayanlara karşı çıktığı Haliç Tersanesi'nden kovmuştu AKP Belediyesi onu. Binaliler, Kurumlar gelse, 5 yıldır başında olduğu Şehir Hatları'ndan da kovacaklardı zaten.

O da gitti, Üsküdar'ı aldı. Üsküdar'ı aldı da bir umut, bir güneş, bir bahar.

"Araba Sevdası"nın içinde ve içinden geçtiği Üsküdar ve Çamlıca'sına, "Kâtibimin setresi uzun, eteği çamur" diye bir name bıraktı.

Ormana saldıran, İstanbul Sözleşmesi'ni yırtanlara inat; hayata, tabiata, vicdana, geleceğe umut verdiler ve hiç de yalnız değiller.

Bir zamanlar genç kızların şüpheli intiharları, domuz bağları ile anılan Batman'da da bir kadın, Gülistan Sönük de kadın düşmanlarına fark atarak "yarasalar"a karşı zafer kazandı.

Gülistan Sönük

Kadınlar, umudu canlanmış gençler, elbette yılların acılarıyla, yoksunluklarıyla, yorgunluklarıyla yoğrulmuş emekliler çok önemli bir şey yaptı!

İyi ki varlar.

Uyuyor sanılan halklar da gün olur haksızları haklar!

Yoksa tarihte devrim diye bir şey olmazdı.

Not: Elbette sadece kadınlar değil; ama birini özellikle anayım.

"Fıtrat, kader, güzel öldüler" denerek gömülen, bir elle tokatlanan, bir danışmandan yerde tekme yiyen Somalı "ölü, yaralı, acılı" madenciler de, Sercan Okur oldu; Soma Linyit Okulu mezunu bir avukatla o tekmecilerin, o tokatçıların, o yağmacıların karanlığına karşı, baretleriyle ışıl ışıl yaptıkları bir Soma sabahına uyandılar. 

Sinop'ta Metin Gürbüz, Hacıbektaş'ta Ali Kaim de umudun emekçilerindendi.

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Vicdan enternasyonali!

Orleck ve gibiler bize şunu da anlatıyor: Tamam kimlikler var ve doğuştan insanı kavrıyor, kuşatıyor, kişiliğinin temellerini de oluşturuyor ama, istisnai kimi durum dışında… Öyle herkesi içine alan bir "kimlik kişiliği" yok. "Bütün Yahudiler, bütün İsrailliler" yok. "Bütün Araplar" yok. "Bütün Amerikalılar" yok."Bütün Türkler" yok. İyiler ve kötüler var kabaca

Sirkte şirk!

Kim size milyonlarca çocuğun zihnini, kalbini, duygularını, ancak gelecekte olgunlaşabilecek inancını veya inançsızlığını, kişiliğini, ruhunu sorgulama, deşme, didikleme hakkını verdi?

Aklı ve duyguları esir düşürmemek!

Bu dayatmalara, bu esaret zincirine, bu zihinsel ve duygusal işgale karşı, gerçekten ülkeleri ve çocukları için özgür, adil, hakkaniyetli, bilime ve eleştirel düşünceye dayalı bir gelecek isteyen aileler "evde eğitim"e de önem vermeli. Ne yapıp edip önce öğrenerek belki; zaman ayırarak sıkılmadan