27 Eylül 2023

Zemin yerine kendinizi boyayın

Maskesi düşmüş şeytanlar, kimseyi aldatamaz

Asli görevi futbolu yönetmek olan Türkiye Futbol Federasyonu her gün bir başka "muhteşem" fikirle futbolseverlerin yüreğine su serpiyor.

Süper Lig'in başlamasının ardından daha 6 hafta geçmişken, TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, yeni logo, marş, play-off gibi pek çok konuda açıklamalarda bulundu.

Büyükekşi, "Süper Lig'e bir marş ve yeni bir logo hazırlayacağız" açıklamasının üstünden daha birkaç saat geçmişti ki, daha birkaç ay önce Şampiyonlar Ligi finaline ev sahipliği yapan Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynanan İstanbulspor-Galatasaray maçında zemin rezaletine tanık olduk.

O rezil zemini gizlemek için çimlerin yeşile boyanması sonucu, adeta animasyon karakteri Shrek'e dönen futbolcular ortadayken, TFF Başkanı, şarkıyla türküyle gününü gün ediyor. Koca stadın zeminindeki kepazeliği örtmek için gıda boyası kullanarak, rezaletin üstüne bir de maskaralık ekleyerek, dünya futbolunda "öncü" olmak konusunda çok ustaca bir hamle yapılmış.

Zemin konusunda Atatürk Olimpiyat Stadı yalnız değil, Süper Lig ve 1. Lig'deki zeminlerin pek çoğu benzer durumda. Rahatlıkla havuç, patates, kuru soğan yetiştirebileceğiniz tarlalarda futbol oynatılıyor. Durum bu haldeyken, TFF Başkanı, ligin marka değerini artırmak için Avrupa'da hiçbir gelişmiş ülkede uygulanmayan play-off sisteminden söz ediyor.

Mehmet Büyükekşi, "Seyir zevki yüksek, insanları sahalara ve televizyon başına daha çok getirmeliyiz" diyor da, bunu stat zeminlerini boyayarak mı yapacaksınız, yoksa kimsenin uygulamadığı saçma bir sistemle mi? Ya da gözünün önünde kırmızı kartlık pozisyonları bile süzemeyen hakemlerle mi?

Ülke futbolunun tek derdi, daha fazla maç oynanması yani! Sanıyorlar ki, 2 yerine 4 derbi oynatılırsa, daha fazla seyirci çekilecek. Asgari ücretin 11 bin lira olduğu, kıymanın kilosunun 350 TL olduğu bir ülkede, maç biletinin 900 TL olarak belirlenmesi, seyirciyi tribünlerden uzak tutmuyor tabii.

Sözü geçen play-off fikri, sadece birkaç yıl top koşturabilmiş, teknik direktörlük denemiş ama becerememiş bir spor yorumcusu tarafından sürekli dillendiriliyor. Türkiye futboluna dair lakabına yakışır yorumlarda bulunan bu şahıs, saray koridorlarında turlayarak, sözüm ona futbol aklı gibi ortalarda geziniyor.

Ülke futbolundaki sorunlar, tıpkı kedinin pisliğini halı altına örtmesi gibi salt çim boyamakla geçiştirilebilse keşke. Kötü takımlar, kötü oyuncu seçimleri, kötü teknik direktörler, kötü statlar, kötü yayıncı kuruluş, kötü yorumcular, kötü hakemler, düşmanlık yayan sosyal medya paylaşımlarıyla liste o kadar uzun ki, sezonun tamamlanmasının ardından oynanacak 3-5 derbiyle çözülebilecekmiş gibi davranılması, futbolun ne kadar kötü yönetildiğinin özeti gibi.

Şampiyonluğun en büyük adaylarından birinin başkanının yönetim kurulu üyesi olduğu şirketin, bir diğer şampiyonluk adayının stadına sponsor olması gibi de problemlere değinmeye gerek bile yok! Ülke futboluna eklenen kardeşlik hikâyelerinden biri olarak anımsanacak sadece.

Ülkede tıpkı her kurum gibi, Futbol Federasyonu Başkanları da, icazetle göreve geliyor ve onaydan geçiyor. Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanlığı yapmış, sanayicilik yapan bir kişinin futbola dair fikirleri elbet olabilir ama bütün bir ülke futbolunu yönetiyor olması her şeyden önce futbol adına utanç verici. Yönetimine birkaç eski futbolcu alarak, futbolu yönetebilmek mümkün değil. En üzücü şeyse, aslında kimsenin kendi fikrinin olmadığı bir ortamda, sanki yönetiyorlarmış gibi görünmeleri.

5 büyük ligde uygulanmayan sistem

Play-off gelir mi gelmez mi bilinmez? Daha önce sadece bir kez ve neden uygulandığını herkesin bildiği bir sistemi getirmeyi çözüm olarak sunmaya çalışanların ellerinde hiçbir argüman yok. Ligin altı ve üstü arasında çok fazla uçurum varmış!

Manchester City ile Sheffield United ya da Bayern Münih'le Darmstadt arasında da çok fazla uçurum var ama kimse İngiltere'de, Almanya'da play-off getirilmeli diye tespit hacet etmiyor. İtalya, İspanya, Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa'nın 5 büyük liginde uygulanmayan bir sistemi buraya getirmeye çalışmak, tek kelimeyle ahmaklık, başka da bir şey değil.

Dün "katil, şerefsiz" dediklerine yaranmak için!

Ülke futbolunu geliştirmek için Süper Kupa finalini Suudi Arabistan ya da Birleşik Arap Emirlikleri'nde yaptırmaya çalışmak da, bu arkadaşların fikirleri arasında. Kimseye fayda sağlamayacak, sadece iktidar istedi diye, üstelik de kendi taraftarlarından binlerce kilometre uzağa maç oynatmaya çalışmaya tanım bulmakta güçlük çekiyorum, aklıma gelenleri yazmaya da çekiniyorum. Üç yıl önce "katil" diye yaftalanan, ülkedeki darbe girişiminden sorumlu tutulup "şerefsiz" başlıkları atılan ülkelere final maçı taşınarak, marka değerini artırırsınız, emin olabilirsiniz bundan (!)

Mehmet Büyükekşi de, tıpkı zemin gibi kendini boyayabilir, yetersizliğini örtebilmek için. Futbolu yönetebilecek kalibrede olmayan birinin koca ülkenin federasyon başkanı olması, akıl hocalarının üç kuruşluk futbolculuk kariyeriyle Beckenbauer gibi ortalarda dolanması, "Türk futbolu neden bu durumda" sorusunun en iyi yanıtı.

Rezilliğinizi örtmek için tıpkı Atatürk Stadı'nın zeminini boyar gibi kendinizi boyayın, belki o zaman gözden kaçabilirsiniz ama şunu unutmamak gerekir ki, maskesi düşmüş şeytanlar, kimseyi aldatamaz...

Yazarın Diğer Yazıları

Kimse kendini Trabzon üstünden aklamaya çalışmasın

Şiddetin rengi nereden gelirse ona göre mi pozisyon alacağız yoksa bazı şiddetler kabul edilebilir, bazıları değil mi?

Ananaslar, VAR kayıtları, küfürler ve Saran'ın yayın ihalesinde "tuttur"ması

Son birkaç gün yaşananlar savcıların soruşturma başlatması için yeterli şüpheler barındırıyor

Uğur Bey, arzu ederseniz Kadıköy'de falakaya da yatırın

Kadıköylülerin, Fenerbahçeli başkana değil, bu ilçenin sorunlarıyla ilgilenecek, onları çözecek bir başkana ihtiyaçları var