05 Mayıs 2014

Kişi başına milli gelir son 5 yılda ne kadar arttı?

Hatırlarsınız, senelerce kişi başına milli gelirin 9 yılda 3 kat artmış olduğu edebiyatını dinliyorduk

Her şeyden önce okuyuculardan uzun zamandır yazı yazamamış olduğum için özür dilemek istiyorum: son 2 aydır tüm zamanımı yapmakta olduğum bir akademik araştırma projesi ve bu dönem 3 ders vermekte olmam alıyordu. Proje birbirine bağlı iki konuyu içeriyor:  1. ABD şirketleri likidite krizi ortamlarında sermaye piyasalarında para bulma konusunda ne derecede zorlanıyorlar? 2. Gelişmiş ve gelişen ülkelerde ve değişik hukuki sistemleri olan ülkelerde faaliyet gösteren şirketler arasında, sermaye piyasalarına ulaşabilmeleri konusunda, güçlük çekme farkı var mı?

Bu gün yazmak istediğim konu bu değil. Hatırlarsınız, senelerce kişi başına milli gelirin (KBMG) 9 yılda 3 kat artmış olduğu edebiyatını dinliyorduk. Bu iddianın yanlış olduğunu, ortalama bir vatandaşın satın alma gücünün 3 kat artmamış olduğunu, eminim ki kendi durumunuza bakarak değerlendirebiliyordunuz. 2002 sonunda Türkiye’nin KBMG’si 3,492 dolarken, bu rakam 2011 sonunda 10,428 olarak gerçekleşmiş, yani 3 kat artmıştı. Ancak, 3 kat artış dolar bazında ifade edildiğinde doğru olan bir durumu temsil etmesine rağmen, gerçekleri yansıtmamaktaydı. Ülkelerin KBMG’lerini karşılaştırabilmek için, tüm ülkelerin kişi başına milli gelirlerinin aynı para birimiyle ifade edilmesi gerektiği bir gerçek. Ayrıca, bir ülkenin belirli bir yıldaki KBMG’si, o yılın kurunu kullanarak dolara çevrildiği için, yani cari kur kullanıldığı için, tutarlı olmak açısından, KBMG’yi dolara çevirirken de sabit fiyatlarla ölçülen KMBG yerine, cari fiyatlarla ölçülen KBMG’nin kullanılması gerekir.  Yapılan araştırmalar, uzun vadede,  kurların teorik olarak ‘satın alma gücü paritesi’ teoreminin öngördüğü şekilde belirlendiğini gösteriyor. Bu teoremin ifade ettiği basit bir gerçek var: Eğer ABD’nin enflasyonu (Dolardaki enflasyon), senede yüzde 3, Türkiye’nin enflasyonu (TL’deki enflasyon) senede yüzde 9 ise, uzun vadede TL’nin dolara karşı yılda takriben yüzde 6 değer kaybetmesi gerekiyor. Ancak, bu ilişki seneden-seneye değil de uzun vade için geçerli. Dolayısıyla, 5 yıllık hatta 10 yıllık sürelerde bile TL, dolara karşı aşırı değerli (ya da aşırı düşük değerli) olabiliyor.

Nitekim, TÜFE olarak 2002-2011 döneminde, yani söz konusu 9 yılda (Aralıktan-Aralığa) basit ortalama yıllık enflasyon Türkiye’de yüzde 9.03, ABD ise yüzde 2.49 olarak gerçekleşti.  Ortalama enflasyon verilerini kullanmakla konuyu biraz basitleştirmiş oluyoruz (ortalama yerine bu süredeki yıllık bileşik enflasyon oranını hesaplamak gerekiyor).  Ancak,  teknik olarak tam doğru olmasa da vurgulamak istediğim konu açısından kullandığım ortalama yıllık enflasyon oranı çok önemli bir fark yaratmıyor. Sonuç olarak, bu verileri kullanırsak, TL’nin Dolara karşı senede takriben yüzde 6.54 (gerçek rakam biraz daha düşük) değer kaybetmesi gerekiyordu.

Ancak TL-Dolar kur verilerine baktığımızda 2002 sonunda Dolar 1.65 TL iken, 2011 sonunda Dolar’ın değeri 1.892 TL olarak gerçekleşti. Yani, söz konusu 9 yıllık sürede TL olarak doların değerinde yüzde 14.66’lık bir değer kazancı yaşandı Bu veriler doların TL karşısında değer kazanmış olmasına rağmen, ‘Satın Alma Gücü Paritesi’ açısından TL’nin bu dönemde “aşırı değerli” olduğu sonucunu çıkıyor. “Aşırı değer” kavramı TL/Dolar  kurunun 2002 sonuna göre, 2011 sonunda nerede olduğuyla belirlenmez.  Aşırı değer kavramı 2011 sonunda kurun nerede olduğu ile teorik olarak nerede olması gerektiği arasındaki fark tarafından belirlenir. Yine ortalama enflasyon rakamlarını kullanacağım için affınıza sığınacağım: 2002 sonunda 1.65 olan Doların değerinin teorik olarak yılda yüzde 6.54 artarak, 2.918TL olması gerekirken, gerçekte 1.892 olması TL’nin dolara karşı yüzde 54.2 “aşırı değerli” olması anlamına geliyor.

Bu nedenle 2010 sonu ile 2013 sonu arasında Doların değerinin 1.5416’dan 2.1482 ye yükselmesi, yani, yüzde 39.3 değer kazanmış olması söz konusu yüzde 54.2’lik aşırı değerli olması durumuna yatırımcıların kısmi bir “düzeltme” yapmış olmalarını temsil ettiği şeklinde yorumlanmalı. Yukarda belirtildiği gibi ‘Satın Alma Gücü Paritesi’ uzun vade için geçerli olan bir teori. 2002 sonu ile 2011 sonu arasındaki 9 yıllık sürede kişi başına milli gelirin 3,492 dolardan 10,428 dolara yükselmiş olmasının, yani 3 kat artmış olmasının  arkasındaki çok önemli bir neden TL’nin bu “aşırı değerlilik”  durumu oluyor (“Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğu” iddiası da aynı şekilde çok önemli bir ölçüde yine TL’nin aşırı değerliliğinden kaynaklanıyor). Eğer bu dönemde tüm gelirinizi TL olarak elde etmiş ve tüm harcamalarınızı Dolar olarak yapmışsanız, sizin satın alma gücü olarak gelirinizdeki artışın 3 kat olduğu doğru (bu bileşik yıllık artış olarak senede yüzde 12.93’e tekabül ediyor) Ama, tabii hemen şu soruyu sormak gerekiyor: Türkiye’de bu 9 yıllık dönemde halkın yüzde kaçı bu durumda idi? Cevap: Belki de bu süre içinde hiç kimse tüm gelirini TL olarak kazanmış, ve tüm harcamalarını dolar bazından yapmıştır.

Türk halkının neredeyse tümü hem gelirini hem de harcamalarını TL olarak yaptığına göre 2002 - 2010 yılsonları olarak kişi başına milli gelir ne kadar arttı? Bunun için kişi başına milli geliri TL olarak ve sabit fiyatlarla hesaplamamız gerekiyor. Bunu yaptığımızda KBMG’nin 9 yılda yüzde 41 yani, 3 kat yerine sadece 1.41 kat artmış olduğunu buluyoruz. Bu ise senelik bileşik artış oranının yüzde 12.93 değil de, çok daha mütevazı bir rakam olan yüzde 3.91 olduğunu gösteriyor.

Dolar olarak hesaplanması yanlış da olsa, son 5 yılda KMBG’nin kaç kat artmış olduğu konusunda ekonomik yöneticilerin övünmemelerinin nedeni şu rakamlara baktığımızda ortaya çıkıyor. 2008 sonunda 10,444 dolar olan KBMG, 2013 sonunda 10,782 dolar olarak gerçekleşti. Yani 5 yıldaki artış 1.03 kat, bir başka deyimle, dolar olarak 5 yılda KMBG sadece yüzde 3.24 artmış oluyor. Bu senelik yüzde 0.64, yani binde 6.39 artışa tekabül ediyor. 2007-2009 krizinin ülkemizi “teğet geçmesi gerekirken”, buna kulak asmama cüretini gösteren ekonomik koşullar nedeniyle, 2009 yılında yüzde 4.8’lik bir daralma yaşandığını biliyoruz. 2008’de 10,444 dolar olan KBMG 2009’da 8,561 dolar olarak gerçekleştiğinde yani, 1 yılda yüzde 18’lik düşüş yaşandığında da ekonomik yöneticilerden bir ses gelmemişti. Tabii, eğer KBMG’de yüzde 18’lik bir düşüş yerine yüzde 18’lik bir artış yaşanmış olsaydı, sanırım bu veri ekonomik yöneticilerin dilinden düşmezdi.

Bir de  şunu unutmamalıyız: son 5 yıllık dönemin dolar bazında KMBG performansı, 2010’da büyüme hızının yüzde 9.2, 2011’de ise yüzde 8.8 olduğunu yansıtmakta. Hatırlanırsa, 2011’in büyüme hızı “dünyanın ikinci yüksek büyüme hızını elde ettik” gerekçesiyle, neredeyse sokaklarda halay çekilerek kutlanmıştı. Tüm bunlara rağmen, KBMG’nin dolar bazında 5 yıllık toplam büyümesinin sadece yüzde 3.24’de kalmasından tabii ki aynı dönemde TL’nin dolara karşı yüzde 39.5’luk bir değer kaybı yaşamış olmasının önemi düşük değil. Ama, kur bir bumerang gibidir; uzun vadede geçerli olması gereken ilişkileri görmemezlikten gelip, söz konusu 3 kat artışla övünmenin faturasının eninde sonunda kesileceğinin bilinmesi gerekirdi. Nitekim, piyasaların aşırı değerlilik konusunda bir düzeltme yapmış olmasının KMBG’ye etkisi oldu. Ancak daha da önemli olan faktör, yıllardır TL’nin aşırı değerli olmasının devam edeceği şeklinde yanlış bir varsayım yapıp, rekor seviyede döviz kredisi alan şirketlerin şu an içinde bulundukları durum. Yani, sadece hükümet değil, özel sektör de “Satın Alma Gücü Paritesinin” uzun vadede geçerli olduğunu bilmiyor gibi davrandı. Bu nedenle hem şirketlerin gelir tablosu, hem de bilançolarında, hatta bankaların durumunda hasar yaşanacağı yakında ortaya çıkacak.

Dolar olarak KMBG’nin 5 yılda toplam olarak sadece yüzde 3.24 (bu 5 yıllık artışın bileşik senelik oran olarak binde 6.39’a tekabül ettiğini yukarda belirtmiştik) artmasına karşılık, sabit fiyatlarla ve TL olarak 2008 – 2013 döneminde yüzde 12.2’lik bir artış yaşandığına göre (bu veri senede bileşik yüzde 2.33’lük bir artışa tekabül ediyor), ilüzyon konusunda usta olan ekonomik yöneticilerin yön değiştirip, KBMG’deki artışı cari fiyatlarla ve dolar olarak ifade etmek yerine, bu defa sabit fiyatlarla ve TL olarak ifade etmeye başlamamalarını sürpriz olarak görüyorum. Sanırım, daha yüksek bir artışı temsil etmesine rağmen senede sabit fiyatlarla ve TL olarak yüzde 2.33’lük artışın övünülecek bir performans olmadığının onlarda farkında olmalılar.

Yukardaki analizin ışığında, son 5 yılda KBMG’nin kaç kat artmış olduğunu duymamakta olmamızın nedeni apaçık olarak ortaya çıkıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yunanistan'ı kurtarma paketi doğmadan ölebilir

Yunanistan, onur kırıcı şartları kabul ettikten sonra bile sadece ve geçici olarak ‘direkten dönmüş’ olacak

Türkiye AB'ye 'Evet'; Avro'ya 'Hayır' demeli

'Ҫılgınlığın bir tanımı, aynı şeyleri yapmaya rağmen, değişik sonuҫlar beklemektir'

Avro sisteminin ҫökecek olması: Kültürel faktörler

Avrupalı olma kavramı, Amerikalı olma kavramına kıyasla pamuk ipliği kuvvetindedir