25 Mayıs 2017

Ama biz kurbağa mıyız?

Ulan, bugün Nevşin’e yarın size, hala uyanmadınız mı?

Haberlerde ruh kalmıyor, madeni bir ses, ezbere okunan, birbirini tekrarlayan cümleler, sanki çok uzakta, bir başka gezegende:

“...kırsalındaki operasyonlarda bir asker şehit oldu, iki asker yaralandı. Şehit askerin evine ateş düştü”.

Aynı gün ya da bir sonraki gün TV haberleri aynı madeni tonda:

“... ilçesindeki operasyonda bir uzman çavuş, üç asker şehit düştü. Kaçan teröristleri aramak için bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı”.

Sonraki günlerde bir haber daha, sonra bir haber., sonra bir haber, birbirinin tekrarı. Şehit haberleri, operasyon haberleri, cenaze törenleri.

Bu haberlere önceleri toplumdan yükselen tepkiler çok yoğun, ne yazık ki, giderek “kanıksama” ile sınırlı kalıyor sanki.

Oysa, bir insan çatışmada hayatını kaybediyor, onun yakınları, ailesi...

"Özgür şehit"

Abdullah Ağar, komando tugaylarında ve Özel Kuvvetlerde yılarca komutanlık yapan, Güneydoğu ve Irak’ta sayısız çatışmaya giren eski bir komando. Yaşadıklarını şimdi kitap haline getiriyor.

Daha önce de bu konularda kitapları var. Son olarak Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak ve o bölgede, ayrıca Fırat Kalkanı bölgesinde mücadelelere katılan komando ve özel harekatçılarla konuşarak, dağlara onların yanına giderek yeni bir kitap yazıyor.

Adını bir çatışmada şehit düşen Özgür Çevik Yüzbaşıdan alan “Özgür Şehit” başlıklı bir kitap daha yazıyor.

Çatışmalara giren askerlerin birebir ağzından anlatılanlar korku filmi gibi.

Haberde, “teröristlerin kullandığı bir mağara temizlendi, üç terörist etkisiz hale getirildi, bir asker şehit düştü” gibi tek bir cümlede geçen olayların ayrıntılarını okuduğunuzda dehşete kapılmamak elde değil.

Kar, tipi, eksi yirmi derece, fırtına dahil, dağlarda tırmanmaktan parçalanan ayaklar dahil, akla gelmeyecek ne kadar ayrıntı varsa, “mağara temizlendi” gibi o tek bir cümlenin arkasında yatan bazen yirmi, bazen otuz saat süren çatışma, her an hayatla ölüm arasında ince bir çizgide giden, gelen insanlar.

Haberlerde hepsi tek bir cümleyle geçip gidiyor.

Nevşin Mengü

Tıpkı, gazetecilere uygulanan baskı, düşünce özgürlüğüne vurulan kelepçe gibi.

“Gazeteci ... gözaltına alındı, sağlık kontrolü ardından emniyete götürüldü”.

Kalıplaşmış, madeni cümlelerden oluşan haberler. Ya da:

“Gazeteci ...’nin görevine son verildi”.

Görevine son verilen, gözaltına alınan, aylardır hapiste yatan, haklarındaki iddiaları bile bilmeden, tutuklanan, toplamda on bine yakın gazeteci.

Gazeteci sanki günah keçisi.

Bir kaç ülke hariç, gazeteciler hiç bir ülkede olmadığı kadar hedefte.

Son olarak CNNTÜRK ana haber spikeri, başarılı bir gazeteci, Nevşin Mengü.

CNNTÜRK Nevşin Mengü’nün de işine son veriyor.

Tayyip Erdoğan’ın Trump ile görüşmesi için, “girdi çıktı 23 dakika” demiş diye.

E öyle, doğru. Ama, vaaay nasıl der? Haydi, şimdi Nevşin’e ekran yasak.

Sosyal medyada buna ilk gün tepki, ardından tısss. Hele de aziz medyamızda çıt yok.

Ulan, bugün Nevşin’e yarın size, hala uyanmadınız mı?

Sıcak su testi

Ünlü bir kurbağa testi var, hatırlayabilirsiniz.

Bir kurbağayı sucak suya atıyorlar, anında zıplayıp çıkıyor, hayatını kurtarıyor.

Aynı kurbağayı önce soğuk suya atıyorlar, kurbağa orada, tepki yok. Suyu yavaş yavaş ısıtıyorlar, tepki yok. Su iyice sıcak hale geliyor, hani o suya ilk attıkları sıcaklıkta, kurbağada yine tepki yok.

Suyun ısındığının farkına varmıyor, sıcaklık iyice yükseliyor ve yüksek sıcaklıkta kurbağa farkına bile varmadan, ölüyor.

Toplumlar da öyle. Yavaş yavaş tansiyon yükseliyor, kimsede ses yok. Fark eden olsa bile, göze batmamak için ses çıkarmak yok.

Kendi haklarını bile arayamaz hale geliyor insanlar.

Hoşgörü ortadan kalkıyor, yaratıcılık ve toplumun kendini yenilemesi geriye gidiyor.

---

“... ilçesi kırsalındaki operasyonlarda şehit düşen askerler bugün öğle namazından sonra memleketlerinde toprağa verildi”.

“Gazeteci... göz altına alındı”.

Perdeler inmiş, ışıklar sönmüş.

Biz kurbağa mıyız?

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..