26 Temmuz 2017

Çocuklar gerçekten duymasın

Daha ilk sahnelerden itibaren sevimsiz, itici, senaryosu buram buram ısmarlama politik mesajlar kokan bir dizi ile karşılaşıyorum

Geçmişte kendi çapında esprilerle ortalama Türk yurttaşını ekrana çeken, kendi çapında yıllarca izlenen, komedi unsurunu bol bol kullanan, çizdiği karakterler arasında çelişkilerle insanlara hoş vakit geçirten dizi gidiyor, yerine politik mesajlar içeren, gereksiz övgüler düzen bir dizi geliyor:

“Çocuklar Duymasın”.

Geçen akşam TV’de dolaşırken, tesadüfen Kanal D’de yeniden yayına giren bu diziye rastlıyorum. Geçmiş dönemlerde ara sıra takıldığım bu dizinin yeniden yayınlanması merakımı çekiyor ve kısa bir süre izliyorum.

Daha ilk sahnelerden itibaren sevimsiz, itici, senaryosu buram buram ısmarlama politik mesajlar kokan bir dizi ile karşılaşıyorum.

En azından benim izlediğim bölümlerde dikkatimi çeken iki konu var.

 

“Yaşanacak ülke”

 

Dekoru, tipleri de değişmiş olan dizinin daha başında, dört ana karakterden biri olan Tuna bir şeye kızıyor ve “bu ülke yaşanmaz hale geldi” diyor.

Bu söz üzerine dizideki bir numaralı karakter Haluk anında atılıyor:

“Ne demek yaşanmaz? O ne biçim söz? Şöyle çevremize baksana, etrafımız bir yığın düşmanla çevrili. Yeter ki, biz birbirimize kenetlenelim...”

Cümleler tam böyle olmayabilir ama, bugün bu ülkede yaşamanın fazileti üzerine bir nutuk atıyor Haluk.

Bunca adaletsizlik, bunca hak ihlalleri, bunca kısıtlanan özgürlüklerin her gün cirit attığı bir ülkede, hatta pek çok kişinin “artık burada yaşanmaz” deyip, başka ülkelere gitmek istedikleri bir ortamda, baştan sona propaganda kokan cümleler.

Nerede?

“Çocuklar Duymasın” dizisinde.

Doğru, duymasın, ama duymasın.

 

Kentsel dönüşüm

 

Ülkenin yaşanabilir, yaşanamazlığı bitiyor, Tuna “yeni evden” söz ediyor. Senaryoya göre, belli ki, düzeni Haluk savunuyor:

“Kentsel dönüşüm” üzerine parlak bir nutuk atıyor.

Arkasında yine bir iktidar propagandası.

Öyle gözünün içine baka baka olmasa da, bu kez “kentsel dönüşümün” fazileti huzurlarınızda.

Eski dizide olmayan güzellemeler, övgüler, yerli yersiz çağrışımlar. İnsanı rahatsız eden sahneler.

 

Ya “hafriyat kamyonları”

 

Dizide herhangi bir sorun ortaya atıldığında, hep Haluk karakteri, ahlak bekçisi. Ta on yıl geride kalmış, sözde hayret ifade eden, “anah” tepkisi, ortada çırılçıplak sırıtıyor.

Ama, asıl fena halde sırıtan konu çok başka.

“Hafriyat kamyonlarının” trafikte yol açtığı sorunlar, nedense, nereden estiyse, diziye konu oluyor, Haluk hemen vaziyete hakim olmaya çalışıyor:

“O kamyonlar olmasa, sen öyle evlerde oturabilir misin ha! Alttan ısıtma, üstten soğutma olsun, depreme dayanıklı olsun. Eski evleri yıkalım, yenilerini yapalım.

O olsun, bu olsun, ama hafriyat kamyonları olmasın. O hafriyat kamyonları olmadan, kentsel dönüşüm nasıl olacak? İnşaat sektörü ne olacak? İnşaat sektörü durursa, kaç aile işsiz kalacak, biliyor musunuz?

O hafriyat kamyonlarının şoförleri de, meraklı değil sizin o sosyetik sokaklarınızda, dar sokaklarda direksiyon sallamaya.

Ama, mecburlar. Ekmek parası peşinde koşuyorlar”.

Hafriyat kamyonlarına, inşaat sektörünün böylesine övgüler düzüldüğünü bir dizide galiba ilk kez rastlıyorum.

Elbette bilmiyorum ama, “bu dizinin sponsorları arasında inşaatçılar mı var” diye düşünmeden edemiyorum.

Öyle ısmarlama cümleler ki!..

 

Biçer’in tepkisi

 

Durup dururken hafriyat kamyonlarına böylesine sahip çıkan bir senaryoya CHP milletvekili Tur Yıldız Biçer sosyal medya hesabından tepki gösteriyor.

Biçer tarih, yer ve isim vererek, son bir yılda hafriyat kamyonlarının yol açtığı kazalarda ölen 24 kişinin listesini yayınlıyor.

Dizinin yapımcısı Birol Güven önce sakin, “bu dizi tarafsızdır” diyor. Biçer ile aralarında sosyal medya üzerinden tartışma başlıyor. Bir süre sonra Birol Güven sinirleniyor. Arada tartışmaya katılan bir başka birine Güven iltifat etmekte gecikmiyor:

“Geri zekalı”.

Bu mudur?

Diziyi eleştirenlere karşı bir yapımcının tavrı terbiye kurallarını aşmak mıdır?

Düzgün biçimde açıklamak varken, imzanı taşıyan bir yapıt böyle mi savunulur?

 

Yedi, sekiz dakika dayanabildim

 

“Hafriyat kamyonları” laflarını sosyal medyada görüyorum. Yoksa, diziyi yedi, sekiz dakika izledikten sonra, bırakıyorum.

Nedense...

Sanki, belli sahneler, replikler bilerek bir mesaj verilmek üzere seçiliyor.

O replikler öyle ki, buram buram, sanki insanın kafasına vururcasına, verilmek istenen mesaja kilitleniyor. İnsanı rahatsız eden, kabak gibi sırıtan replikler.

Her şey bitiyor, şimdi sıra TV’lerde ilgisiz dizilerde politik mesaj şırınga etmeye mi geliyor?

Diziyi yayınlayan Kanal D’ye ve yapımcı Birol Güven’e tebrikler!..

Bu da, iktidara koltuk çıkmanın çaktırmadan yeni türü olsa gerek.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyetçisi olmayan Cumhuriyet

AKP'nin imam hatiplerle, vakıf ve derneklerle, kendine bağlı sermaye ile oluşturduğu taban karşısında duranların ortak söylemi var. Hangi siyasi kanatta olurlarsa olsunlar... Ortak söylem Cumhuriyet!..

Piyasa Erdoğan'a, Erdoğan Murat Kurum'a güvenmiyor

Erdoğan ve bakanların İstanbul'da her oy avcılığı Kurum'u biraz daha değersiz kılıyor

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..