13 Ocak 2018

Hükümetten AİHM'e ayak oyunu, ayıp ötesi

Binali Yıldırım’a sormak istiyorum: Madem dosyaya hakim olan ilk derece mahkemedir, o zaman Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargı organları neden var?

Mahkeme Şahin Alpay ile Mehmet Altan’ı tahliye etmiyor ya...

Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen...

Hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ AYM’nin “hak ihlali” kararını eleştiriyor ve “AYM bireysel başvuruları incelemek ve karara bağlamakla görevlidir, sınırını aşamaz” diyor ya...

Hem AKP Hükümeti, hem ağır ceza mahkemesi aynı noktada birleşerek, AYM kararını hiçe sayıyor ya...

Hukuk devleti açısından korkunç ve akıl almaz ve asla mümkün olmayan bir tavra giriyor ya...

Hukukun hiç bir satırında yer almayan bir yola sapıyor ya...

Şimdi sıkı durun.

Tam bir skandal söz konusu, ayak oyunu.

AİHM’de normal süreç

Tutuklu gazetecilerin başvuruları karşısında AYM’nin önce aylarca sessiz kalması üzerine gazeteciler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruyor.

Buraya kadar bilinmeyen bir şey yok.

AİHM başvuruları kabul ediyor ve dosyaları inceleyip karar vereceğini bildiriyor.

Buraya kadar bilinmeyen bir şey yok.

Dosyaları inceleyeceğini bildirince, AKP Hükümetinden savunma istiyor.

Buraya kadar bilinmeyen bir şey yok.

Normal süreç işliyor.

AKP hükümetinden savunma

Peki, AKP Hükümeti adına Adalet Bakanlığı AİHM’e gönderdiği savunmada ne diyor? Kendisini nasıl savunuyor?

İşte, şimdi sıkı durun. Kemerlerinizi sıkı bağlayın, yoksa koltuktan düşebilirsiniz. Bakın Adalet Bakanlığı savunmasında ne diyor:

“AİHM’e başvuruda bulunan gazeteciler Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuşlardır. Anayasa Mahkemesi onlarla ilgili karar verecektir. O nedenle AİHM’in herhangi bir karar vermeden önce Anayasa Mahkemesi kararını beklemesi gerekir”.

Bu ne anlama geliyor?

AKP Hükümeti AİHM’e dolaylı yoldan “ben Anayasa Mahkemesi kararına uyacağım” taahhütünde bulunuyor.

Onun için “siz bekleyin” diyor.

AYM karar veriyor ama, ağır ceza mahkemesi AYM’nin kararına uymuyor.

Hatta, orada kalmıyor, Bekir Bozdağ AYM’yi “sınırını aşmakla” eleştiriyor.

AİHM’e, bir anlamda “kararını beklet” diyor ama sonra AYM kararına karşı çıkıyor. Yani AİHM’i aldatmış oluyor, AİHM’e ayak oyunu çekiyor.

Bunu ne AİHM yer, ne Avrupa.

Hukuk tarihimizin en büyük skandallarından biri.

Binali Yıldırım’dan büyük gaf

O skandala bir imza da Başbakan Binali Yıldırım atıyor. AYM kararı ve ağır ceza mahkemesinin tahliyeyi reddi üzerine bakın dün ne diyor:

“Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını biz getirdik. Hak arama konusunda en büyük reformlardan biridir”.

Binalı Yıldırım’a hemen sormak istiyorum:

Tamam, siz getirdiniz de, madem AYM kararlarına uymayacaksınız, o zaman bireysel başvuru hakkını neden getirdiniz? Ve madem hak arama konusunda en büyük reformlardan biridir, işte “hak ihlali” diyor, daha ne?”

Binali Yıldırım açıklamasını sürdürüyor:

“Dosyaya hakim olan ilk derece mahkemedir. Doğru kararı verecek olan birinci derecede mahkemedir”.

Eyvaaaah ki, ne eyvah!

Balta taşa ancak böyle vurulur.

Böyle bir hukuk gafı ancak böyle yapılır, bu hukuk gafının daha ötesi yok.

Yanmışız ki ne biçim

Binali Yıldırım’a sormak istiyorum:

“Madem dosyaya hakim olan ilk derece mahkemedir, o zaman Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargı organları neden var? Hukuk sistemi bizde ve bütün dünyada neden üst mahkemeleri kurmuş? Ve neden o yüksek yargı organlarının verdikleri kararları nihai karar olarak kabul ediliyor ve mutlaka uygulanıyor?”

Diyelim ki, bir ticari davada ya da boşanma davasında ya da ceza davasında birinci derece mahkeme karar veriyor, itiraz üzerine Yargıtay’a gidiyor ve Yargıtay kararı kesin karar olarak kabul ediliyor. Nerede “dosyaya hakim olan ilk derece mahkemenin kararı?”

Gaf değilse, kendine göre çaresizlikten öyle söylüyorsa, ayıptır, ayıp, böyle söylemek ayıp.

Ülkeyi yönetmekle sorumlu bir Başbakanın hukuk mantığı ve bilgisi böyle ise, yanmışız hepimiz.

Zaten yanıyoruz.

Almanya’da koalisyon protokolü

AKP sanıyor ki, bu gibi hukuk dışı tavırlar Türkiye’nin kendi içinde kalıyor ve sadece Türkiye’yi ilgilendiriyor.

Hayır, öyle değil, örneği var, hem de daha dün.

Almanya’da koalisyon görüşmeleri sona eriyor, CDU/CSU ile SPD büyük koalisyonu yeniden kuruyor. Bu partiler koalisyon protokolünde Türkiye’yi unutmuyor, Türkiye’ye ayrı bir bölüm açıyor. Orijinal metninden aktarıyorum:

“Türkiye bizim için çok yönlü ilişkilerimiz olan bir partnerdir. Ancak, orada demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları kötüye gitmiştir. Bundan dolayı AB’ye tam üyelik görüşmelerinde ne bir faslı kapatmak, ne de yeni bir fasıl açmak istiyoruz. Türkiye gerekli yükümlülüklerini yerine getirmediği sürece ne vize serbestisinde, ne de gümrük birliğinde herhangi bir gelişme mümkün değildir”.

Yabancı bir ülkede koalisyon kuruluyor, koalisyon protokolünde bir başka ülke mahkum ediliyor. Başka bir örneği var mı, bilmiyorum.

Her gün yeni bir olayla hukuk devletinden uzaklaşırsan, AYM kararını uygulamazsan, daha çoook başka ülkelerin programlarında benzer yaptırımlarla karşılaşırsın.

AİHM’i aldat, ona ayak oyunu çek, yüksek yargıyı gözardı et, yabancıların hükümet programlarında ceza al...

Neresinden tutarsanız tutun, insanın aklı almıyor. 

Yazarın Diğer Yazıları

"Three Who Made A Revolution": Devrim Yapan Üç Adam

İktidarla ve diğer partilerle günlük siyasi polemiklerin ötesinde, bu "üçlünün" devrim hedefi belli: Her alanda Cumhuriyet'in yüz yıllık fabrika ayarlarına dönüş!..

"Ekonomist" Erdoğan açıklasın: 818.182 .863.710 lira zarar

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda

Filmin sonu: Istakoz!..

Ortalama lokantalarda, yerine göre, bir porsiyon ıstakoz bin lira ile beş bin lira arasında değişiyor. On bin lira aylık alan bir emeklinin yarı maaşı!.. Ya da asgari ücretin üçte biri!..