25 Mart 2024

Promosyon aldatmacası, İstanbul kâbusu

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında. 1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..

Zaten birkaç yıldır bankalar veriyor, yeni değil, kaldı ki...

Bütçeyle, yani iktidar eliyle uzak yakın ilgisi yok.

Nedir o?..

“Promosyon.”

16 milyona yakın emekli “Geçinemiyoruz” diye, feryat figan haykırırken, Tayyip Erdoğan emeklilere sözde kıyak geçiyor:

“Kamu bankalarına talimat verdim, onlar emeklilere 8 ile 12 bin lira arasında promosyon verecek. Aynı uygulamayı özel bankalardan da bekliyorum.”

Beklemesine gerek yok!..

Özel bankalar o “promosyonu” son birkaç yıldır zaten veriyor.

Promosyon?

Kökü Fransızca olan bu kelimenin Türkçesi, “özendirme.”

Kelimeyi biraz daha açarsak:

“Firmaların ürünlerini pazarlamak amacıyla kullandıkları tanıtım aracı” anlamına geliyor.

Bankalar bu durumda neyi pazarlıyor?

Tasarruf sahiplerinin paralarını aynı bankada en az üç yıl süreyle tutmaları, bir başka banka ile işlem yapmaktan geri durmaları halinde, o banka o müşterisine promosyon, yani ödül olarak belli bir para veriyor.

Parasını üç yıl aynı bankada tutanlara o banka üç yıl için 7 bin 500 lira promosyon (ödül) veriyor. Zaten uygulanmakta olan bir yöntem. Bütçeden aktarılan bir para değil.

Erdoğan’ın “müjdesi”

Erdoğan, 16 milyon emeklinin perişan haline çare bulamıyor, mazeretini kendisi açıklıyor, “para yok.”

O nedenle aldatmacaya başvurarak, seçim meydanlarında emeklilere ek gelir sağlıyormuş gibi yaparak, kamu bankalarından emeklilere 8-12 bin liralık promosyon sağlanacağını söylüyor.

Arada bir gerçeğin de altını çiziyor:

“Emeklilerimize banka promosyon uygulamasını ilk kez 2017’de başlatmıştık.”

Yeni bir uygulama olmadığını kendisini de söylüyor, burada yeni olan promosyon miktarının 7.500 liradan 8 ile 12 bin arasına yükseltilmesi.

Verdiği “müjde” bu.

Üç yılda toplam 8 bin lira olsa...

Ayda 222 lira!..

Üç yılda 12 bin lira olsa...

Ayda 333 lira!..

İstediğin gibi harca!..   

Bir kilo et alamazsın!..

İstanbul, İstanbul

Başta Erdoğan, hükümetin tekmil bakanları İstanbul’da, hepsi birden Ekrem İmamoğlu’na karşı oy devşirme yarışında.

1946’dan bu yana hiçbir genel ve belediye seçiminde görülmeyen manzaralar!..

O İstanbul ki...

1204 yılındaki Haçlı Seferine kadar zenginliğin, sanatın, uygarlığın merkezi. Bilim, felsefe ve dinlerin göz kamaştıran odağı.

Haçlılar o tarihte İstanbul’u yağmalıyor, harabeye çeviriyor.

“Ama, 1204 felaketi İstanbul’un gücünü bitirememişti. 1300’lerin son yıllarında Rönesans’ın yaratıcılarından Jacopos Angelis büyük İstanbullu bilgin Emanuel Chrysoloras’ın peşinden ölümsüz şehre geldiği zaman aradığı şey bilgiydi. Ve o sırada bunu kendisine en zengin şekilde sunabilecek olan merkez hala Bizanstı”. (Celal Şengör, Newton Neden Türk Değildi?, s.192).

Fatih Sultan Mehmet ve devamındaki Osmanlılar İstanbul’u kısa süre el üstünde tutuyor.

İstanbul Avrupa merkezli bilgi birikimi olmayı belli bir süre koruyor. Ancak, sonra uygarlık trenini kaçıyor.

“Şehir II. Mahmut zamanına kadar Ortaçağ mekanı olarak kaldı, insanlığın gelişmesine katılamadı. 1826’da Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla birlikte başlayan gelişme Atatürk devriminde doruğa ulaştı. Ama, 1950’lerden itibaren şehir yeni bir işgale uğradı, insanlığın bu incisine cehalet tekrar egemen oldu”. (Celal Şengör, a.g.k., aynı yerde).

“Ya Kanal ya İstanbul”

1994’ten başlayarak, aradaki 2019 - 2024 hariç, Refah ve AKP iktidarında İstanbul’un ne hale getirildiğini en iyi Tayyip Erdoğan itiraf ediyor. Ekim 2017’de:

“Biz bu şehre ihanet ettik, bundan ben de sorumluyum”.

Tamam, madem ihanet ettin, artık bırak!..

İstanbul’u bilim ve sanat merkezi olmaktan çıkartıp, tümüyle rant kapısı olarak görerek, kar yağmasını bile önleyecek betonlaşmaya teslim etmek...

Yetmiyor...

“Kanal İstanbul” ucubesiyle, ranta olan doyumsuzluğu bir de çevre felaketiyle bütünleştirmenin tanımını da, en iyi Ekrem İmamoğlu yapıyor:

“Ya Kanal ya İstanbul.”

Yani, AKP İstanbul’u kazanırsa, Kanal’ı yapacak ve İstanbul o zaman bırakın karı, yağmur bile almaz hale gelecek. Su sorunu dahil, her türlü çevre felaketi akıl almaz ölçüde artacak, kent yaşanır olmaktan çıkacak.

AKP adayı Murat Kurum Kanal İstanbul’u ağzına almıyor ancak, Ulaştırma Bakanlığı Kanal İstanbul ile ilgili faaliyetlerin sürdüğünü, ihalelerin devam ettiğini resmen açıklıyor.

Nasıl bir aşk ise

Doğudan batıya, kuzeyden güneye her gittiği kentte mutlaka İstanbul vurgusu yapan Erdoğan bir kaç gün önce:

“Biz bu şehre aşığız. Türkiye’nin özü, özeti olan İstanbul’a sevdalıyız”.

Bu nasıl aşk ise...

Bir yandan “Biz İstanbul’a ihanet ettik” itirafında bulunuyor, hala "Kanal İstanbul" diye tutturuyor, öte yandan da “İstanbul’a sevdalıyız” masalı!..

İstanbul’un kurtuluşu Ekrem İmamoğlu’nun yeniden seçilmesinde kilitleniyor.

Aksini düşünmek kâbus!..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi