29 Mart 2023

"Bitik Adam" ve Inisherin'in Ölüm Perileri

Piyano virtüözlüğümüze tam da iyice inandığımız sırada, Glenn piyano virtüözlüğünü bizim için olanaksız kıldı diye yazmıştı kitapta Bernhard diye düşündüm. Inisherin'in ölüm perileri bu kitapta da dolaşıyordu, belki bu yüzden aklıma geldi, belki hem filmde hem de romanda arkadaşlık konu edildiği için; ölüm ve arkadaşlık, arkadaşlığın ölümü ya da ölümle arkadaşlık diye düşündüm

Kitaplığımın iki yana açılmış aynalı kapıları arasında durup, en üst rafına öylece bakarken, neden buraya, bu aynalı iki kapı arasına gelip dikildiğimi düşündüm. Filmin jeneriği ekranda akmaya başlayınca yerimden kalkıp doğruca buraya gelmiştim, filmi izlerken, film boyunca, film biter bitmez yapmak istediğim buydu diye düşündüm aynalı kapılar arasından kitaplığın üst rafına bakarken. İki yıldan daha çok olmuştu Bitik Adam'ı okuyalı, o zamandan, kitabı bitirip elimden bırakalı beri, bir daha gözüme ilişmemişti, ama burada, bu rafta olmalı diye düşündüm ayakta öylece dikilirken. Avusturyalı öfkeli yazar, birçok eleştirmen böyle diyordu onun için, Thomas Bernhard'ın "Bitik Adam"ı, ince bir kitaptı, roman, belki anlatı, ama kapağında "roman" diye yazıyordu, farklı bir üslubu vardı diye düşündüm gözlerim kitabı ararken. Kapağında yazarın bir fotoğrafı vardı, bir sandalyede oturuyor, sanki bir kumaşı fırçalıyordu, bize bakmıyordu, öfkeli de görünmüyordu diye düşündüm, oysa Salzburg'a, Viyana'ya, Avusturya'ya, şehirlilere, taşralılara, zenginlere, yoksullara, sosyalistlere, devlete, bildiğin her şeye, insan türüne öfkeliydi yazdıklarında. Bu öfke "Bitik Adam"ın satırlarında da okunuyordu diye düşündüm kitabı ararken, Salzburg'da Horowitz kursuna yazılmış ünlü birer piyano virtüözü olmak isteyen üç kişiyi anlatıyordu, biri anlatıcı ya da yazar, ikincisi bu amaca ulaşmayı başaran gerçekten de doğuştan virtüöz Glenn, Glenn Gould, üçüncüsü ise Glenn'in ölümünden ve kız kardeşinin onu terk etmesinden sonra intihar eden Wertheimer, yani bitik adam, müzik kursu süresince kiraladıkları aynı evde kalan ve sabahtan akşama piyano çalan üç arkadaş. Glenn'in Bach'ın Goldberg Varyasyonları'nı çalışını duyunca diğer ikisinin müzik hayatı bitmişti. Piyano virtüözlüğümüze tam da iyice inandığımız sırada, Glenn piyano virtüözlüğünü bizim için olanaksız kıldı diye yazmıştı kitapta Bernhard diye düşündüm. Inisherin'in ölüm perileri bu kitapta da dolaşıyordu, belki bu yüzden aklıma geldi, belki hem filmde hem de romanda arkadaşlık konu edildiği için; ölüm ve arkadaşlık, arkadaşlığın ölümü ya da ölümle arkadaşlık diye düşündüm. Film, iç savaşın ortasında İrlanda'nın küçük hayali bir adasında geçiyordu, Inisherin'de, yaşayan bir avuç insan bir de ölüm dolaşıyordu etrafta, Colm, arkadaşı Padraic'e artık senden sıkıldım, bundan böyle kendimi müziğime adayıp, ölüp gitmeden önce, benden sonraya kalacak eserler bırakmaya çalışacağım diyerek kestirip atmıştı, ben değiştim ve artık hayatımda sıkıcılık istemiyorum demişti, diye düşündüm. Filmi izlerken Padraic karakteri getirmişti aklıma "Bitik Adam"ı, ama yok hemen değil, önce bitik adam değildi Padraic benim için, ablası Shioban karakteri ortaya çıkınca geldi kitap aklıma diye düşündüm şimdi öylece ayakta dikilmiş kitaplığın üst rafına bakarken. Colm onunla arkadaşlığını kestiğini söylediğinde bile bana öyle gelmemişti diye düşündüm, Shioban onu terk ettiğinde, asıl o zaman bitik adam demiştim içimden filmi izlerken, işte o zaman bitik adam olmuştu Padraic, aslında baştan beri bitik adamdı zaten, kitapta da Wertheimer için, Glenn, daha Glenn Gould olmadan önce, çok önce, onu hemen tanıdığında demişti, sen tam bir bitik adamsın diye. Glenn Gould Bach'ın Goldberg Varyasyonları'nı görülmemiş mükemmellikte çalarak iki virtiöz adayını, iki arkadaşını devre dışı bırakmıştı. Ama bu onun bilinçli olarak yaptığı bir şey değildi, önce o öldürmüştü kendini zaten, sanatına öylesi­ne saplanmıştı ki, onu daha da ileriye götüremez ve kısa süre sonra ölür, diye düşünüyorduk diye yazmıştı Bernhard, baştan beri kitaptaki anlatıcının yazarın kendisi, yani Thomas Bernhard olduğunu düşünmüştüm, Wertheimer ve yazar öyle düşünmüştü yani ve Glenn de onları şaşırtmamıştı diye düşündüm. Glenn Gould'u 51 yaşında, piyanosunun başında beyin kanamasından öldüren, Wertheimer'ın da intihar etmesine yol açan müzikti aslında. Bu Horowitz kursunun gerçek kurbanı ben değil Wertheimer'di, Glenn olmasaydı o mutlaka olağanüstü, belki de dünya çapında bir piyano virtüözü olurdu diye yazmıştı Bernhard diye düşündüm. Wertheimer en başından beri bitiktir ama, Glenn'le tanışıp onu dinlemese, belki bir piyano virtüözü olacaktır ama bitik adam olma hali devam edecekti, çünkü onu asıl besleyen ve ona nefes aldıran içinde olduğu daimi mutsuzluğuydu. Birbirlerini bitiren bir arkadaşlık onlarınki, belki de değil, Glenn zaten doğuştan bir virtüöz ve kendi yolunda kararlılıkla yürüyor, onu erken yaşta öldüren piyanosu, bir piyano olma isteğiydi, Bach'la piyano arasına giren bedenini gün gün ortadan kaldırma isteği ve bunu sonunda başarmasıydı diye düşündüm. Wertheimer ise en baştan beri bir bitik adam, kendini öldürerek salt mutsuzluğa dönüşmüştü. "İyi" kalpli Padraic de yaşama tutunduğu dostluklarını Colm ve eşeği Jenny'yi ve kız kardeşini kaybedince kendini var eden içindeki "iyi"yi öldürerek bir bakıma öldürmüştü kendini. Colm ise çoktan ölmüş olan içindeki yaratıcılığı yeniden diriltmek için beyhude bir çabaya girişmişti, Padraic'le arkadaşlığı olmasaydı Colm dünya çapında bir besteci, dünyaya iz bırakan bir besteci, keman virtüözü olur muydu, sanmam, diye düşündüm raftan kitabı çekip alırken, Colm daha baştan bu yanını öldürmüştü, Padraic'e, onun sıkıcı muhabbetlerine teslim olarak çoktan öldürmüştü kendini. Şimdi yapmaya çalıştığı ölüyü diriltmeye çalışmaktı ki bunu başaramayacağının o da biliyordu içten içe, Padraic'le olan arkadaşlığının onu bitirdiğinin farkına vardığında artık çok geçti çünkü, bitik adamlardan, Padraic'ten kurtulmak o kadar da kolay değildi diye düşündüm. Bu bitik adamlar, zayıf oldukları için ve özellikle de zayıf yapılı oldukları ve öyle yaratıldıkları için çevrelerine yıkıcı bir etki yapma gücüne sahiptirler, insanı yapabildikleri her yerde tüm güçleriyle aşağı­ya doğru çekerler diye yazmıştı Bernhard kitapta diye düşündüm. Colm kendini öldürme biçimi olarak birer birer parmaklarını koparıp Padraic'in kapısına fırlatmak gibi dehşetli bir yol seçmişti. Colm de bitik adamdı diye düşündüm kitabı elimde tutarken, hatta o Padraic'ten çok önce bitik bir adamdı, böylece Colm Padraic'e, Padraic Colm'a birbirlerini bitirmek için gidip geldiler, tıpkı kitapta anlatıcının Wertheimer'e, Wertheimer'in anlatıcıya, sonra ikisinin beraber Amerika'ya Glenn Gould'u ziyarete gitmeleri gibi. Kitabı elimde çevirirken, ben Wertheimer'e, sırf onu mahvetmek için giderdim, rahatsız etmek ve mahvetmek için, Wertheimer de bana başka bir nedenle gelmezdi, ana konu da hep Glenn Gould, Glenn değil, Glenn Gould, ikimizi de mahve­den kişi, diye yazmıştı Bernhard, diye düşündüm. Wertheimer'i intihara sürükleyen Glenn'le tanışıp onun Bach çalışını dinlemesi ve asla artık bir piyano virtüözü olamayacağını anlaması mı yoksa son sığınağı olan kız kardeşinin 46 yaşında evlenip İsviçre'ye taşınması ve onu terk etmesi miydi? Tıpkı Padraic'ın kız kardeşinin bir iş bulup adadan taşınması mıydı Padraic'ı mahveden, bilmiyorum diye düşündüm. Glenn'in ölümü çok sarsmıştı Wertheimer'i ama intiharı için kız kardeşinin de zengin bir koca bulup onu terk etmesi gerekiyordu, Glenn'in ölümü sonun başlangıcıydı onun için. Padraic için de Colm'un onunla arkadaşlığını bitirmesi sonun başlangıcıydı ama asıl bitişi için kız kardeşi tarafından terk edilmesi gerekecekti. Shioban onu terk edip şehre taşınmasa Padraic belki o kadar ileri noktalara taşınmayacak, belki Glenn'le Horowitz kursunda tanışıp, onu dinlemiş olmasa Wertheimer da intihar etmeyecek, yavaş bir ölümü bekleyecek, daha yavaş bitirecekti kendini. Wertheimer İsviçre'ye gidip, kız kardeşinin evinin yakınında, yüz adım ötesinde kendini asmıştı. Padraic ‘i de kız kardeşi terk etmişti, sadece Padraic mi, hepiniz sıkıcısınız demişti Colm'e giderken, bir anlamda kendini kurtarmıştı diye düşündüm Wertheimer'in kız kardeşi gibi. Son sığınağı eşeği Jenny de ölünce, Padraic için, içindeki "iyi" Padraic'i öldürmek için, her şey tamamlanmıştı bir bakıma. Ölüm perileri, kitapta da filmde de her yerdeydi diye düşündüm. Dostluklar diye yazmıştı Bernhard, deneyimlerin gösterdiği üzere, eninde sonunda kişilerin ancak benzer çevrelerine kurulu olduğu zaman sürekli olabiliyor, bunun dışındaki her şey aldatmaca, diye düşündüm, bitik adamlar birbirlerini buluyorlar belki de dedim kendime, kitabı elimde evirip çevirirken. Aristoteles de böyle yazmıştı arkadaşlık üstüne, yalnızca erdemli kişiler gerçek arkadaşlık kurabilirler diyordu diye düşündüm, fayda için arkadaşlık, zevk için arkadaşlık, erdem için arkadaşlık diye sınıflandırmıştı arkadaşlığı her şeyi sınıflandıran Aristoteles. Padraic'le Colm'un, Glenn'le Wertheimer'in ve yazarın arkadaşlığı hangisine girerdi diye düşündüm, üçü bir arada, hem faydalı, hem zevkli, hem erdemli bir arkadaşlık var mıydı, yoktu, hepsi bitik, birbirlerinden kurtulmaya çalışırken birbirlerini iyice bitiren, biten adamlar. Biz şu ya da bu insan mutsuz bir insandır dediğimizde hep doğrudur derdim Wertheimer'e diye düşündüm, ama şu ya da bu insan mutludur dediğimizde, bu hiçbir zaman doğru değildir diye yazıyordu Bernhard kitapta. Yarın sabah erkenden, saat sekizde kalkıp, "Bitik Adam" ve film hakkında bir şeyler yazayım diye düşündüm, elimde "Bitik Adam"la koltuğuma gömülmüşken.


NOT: "Bitik Adam"ı daha önce okuyanların gözünden kaçmamıştır ama okumayanlar için belirtmeliyim, bu yazıyı Thomas Bernhard'ın üslubuyla yazmayı denedim, umarım yazara saygısızlık etmemişimdir ve okuyucuları bu mütevazı deneme için beni affederler.

Kitap: Bitik Adam, Thomas Bertrand, Yapı Kredi Yayınları, 2014 Film: The Banshees of Inisherin, Yön. Martin McDonagh, 2022 Video: Glenn Gould - The Goldberg Variations (Johann Sebastian Bach) 

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti