15 Temmuz 2011

YABANCILARIN NEZAKETİ

Bu yazımda daha önce yaptığım “KARDEŞ ÖYKÜLER” çağrıma örnekler ve ipuçları vereceğim.


Bu yazımda  daha önce yaptığım “KARDEŞ ÖYKÜLER” çağrıma örnekler ve ipuçları vereceğim. Facebook’ta açtığımız Yusuf Eradam Book’taki yazımın biraz değiştirilmiş halidir. Mazur görüle. Hazırlanan yeni anayasanın Türkiye’yi oluşturan tüm kimlik ve yönelimlerin temel haklarının, hiçbir ayrım yapılmadan gözetilmesi dileği ile.

“Arkamdan yürüme, öncülük etmeyebilirim. Önümden yürüme, takip etmeyebilirim. Sadece yanımda yürü ve arkadaşım ol.” (Albert Camus)


Sevgili okurlarım, gelen örneklerinizden ve sorularınızdan derdimi yeterince anlatamadığımı anladım. Toplumsal huzur diye bir olgunun neredeyse kalmadığı şu dönemde yeniliyorum çağrımı, çok yazarlı bir kitap oluşturmak için: Gerçekten yaşanmış olayları kısaca anlatmanızı istiyorum, edebi öyküler değil. 
Kardeşlik öyküsü mü? İyilik öyküsü mü? Nasıl yani diyor ve örnek istiyorsunuz, hayal edeyim ya da bir iki kendi örneğimi vereyim o zaman: 
Önce, benim gibi olmayan hakkında şu formülüme inanıyor muyum diye sordunuz mu? 1. Ötekini tanı, 2. Ötekine saygı duy, 3. Ötekinin öyle olma halini sadece gör (İngilizcedeki ‘acknowledge’). Avatar ya da Joy Luck Club filmindeki gibi “I see you!” diyebiliyor musunuz?
'Başkalaştırıp, ötekileştirip 'içimizdeki düşman' sandığımız ve de 'azınlık' diyerek kendimizi sanki matahmış gibi 'çoğunluk' hissetmemizi sağlayan, Ermeni, Rum, Yahudi, Kürt, Arap vb. vatandaşlarımızdan ya da hatta kendini 'Beyaz Türk’ ya da 'başka' veya 'bizden değil' diyerek ötekileştirdiğimiz etnik veya 'inanç gruplarından' mısınız, veyahut da başka 'cinsel yönelimlerden' misiniz? 
Birindensiniz ya da birkaçının karışımısınız büyük olasılıkla. 'Öteki dediğimiz'den bir iyilik görmediniz mi? Ya da siz onların kim olduğunu kurcalamadan yardım elinizi onlara uzatmadınız mı? 
Daha da 'spesifik' örnek vereyim: Babanız Sivas Madımak Oteli'ndeki şenliği protesto edenler arasındaydı da, protesto saldırıya dönüşünce, kibrit çakılınca, son anda bu kışkırtmalı protesto süsü altında iş insan yakmaya gelince 'yapmayın etmeyin' diye feryat ettiği için 'grubundan', cemaatinden, tarikatından mı atıldı? Ya da, ailesi, bir yakını o yangında yok edilen bir hemşire ya da doktor, sizin kim olduğunuzu öğrendiği 'halde' hastanede sizi iyileştirmek için yine de çabaladı mı? 
Pompalı tüfekle öldürülmesi caizmiş gibi atıklaştırılmaları uygun görülen trans kimlikli vatandaşlarımızdan biri, bol ödüllü filmlerimizde bile hep fuhuş sektöründe gördüğümüz o 'ibnelerden biri' sabahın seherinde siz içip içip giden sevgilinin ardından ağlarken, gelip yanınıza sizi teselli mi etti? Hiçbir başka beklentisi olmadan, çantasından çıkardığı simidi size mi verdi? Ya da sadece, sessizce yanınızda oturup güneş doğarken yalnızlığınızı mı paylaştı. Siz ne yaptınız geri bildirim olarak? Onu yemeğe mi çağırdınız? İstiklal'de gururla yan yana mı yürüdünüz onunla? Yoksa 'travestileri polisten saklayan Kürt bakkal' siz misiniz? 
Eşiyle birlikte kırsalda giden öğrencimin arabası bozulunca, 'nereden çıktığı belli olmayan' ve arabayı tamir edip onların yola devam etmelerini sağlayan Kürt vatandaşlarımızdan biri misiniz? Arabadaki öğrencimseniz, siz ne yaptınız 'onlar' için? Hangi köyden olduklarını öğrendikten sonra, belediye reisi akrabanızı araya koyup o köye yol mu, hastane mi, okul mu, sağlık ocağı mı, ne yaptırdınız? Bir tas çorba olsun götürmediniz mi? Aaa, yoksa beni utandırdınız da, öğretmen çıkar çıkmaz, tayininiz ille de o köye çıksın diye milli eğitim bakanlığında bir torpil mi aradınız? 
Noel'de ışıttığı 'plastik' ağacını 'yoldan geçenler taşlarlar' diyerek perdesi açık huzurla oturamayan Rum komşunuzla, hem de siz hasta olduğunuzda her gün, evet her gün yemek getiren 'Rum madam' ile ağlaya ağlaya mı izlediniz 'Bir Tutam Baharat' (Istanbul Mutfağı) filmini (benim gibi). 
Sizi her gün arabası ile hastaneye götürüp getiren, yediklerinden mutlaka bir tepsi size de getiren, sizin ne ve kim olduğunuzu, hatta özel hayatınızı bildiği halde hiç yüzünüze vurmadan gecenin bir vakti nöbetçi eczane arayan 'muhacir' komşunuz için siz ne yaptınız? Düştüğü kuyudan çıksın diye merdiven mi?

Kahramanmaraş katliamında bir canı kurtaranlardan biri anneniz miydi? Nazi katliamından bir Yahudiyi dedeniz mi kurtardı? 1955 yılında Rum dükkânları, evleri talan edilirken siz ya da anneniz, babanız ne yapıyordu? Ya da talan edilen siz Rumlar, hala duran üç beş Rum vatandaşımız, memleketinizde biz Türklerden ne iyilik gördünüz de bu vatanı hem seviyor, hem de terk etmiyorsunuz? Bir tane Türk çıkmadı mı bir dini bayramınızda ya da bir okulunuzda gelip kilisenizde gönüllü çalışan?
Besleyemeyeceğinizi anlayıp sokağa bıraktığınız bir kedi pencerenize doğru meledi meledi de sonra kayboldu mu? Yoksa, hiç ummadığınız bir anda önünüze fırlayıp sizin yana kaçılmanızı sağlayarak sizi ezilmekten mi kurtardı? Hatta kendisi mi kaldı arabanın altında? Hani nankördü kediler? Öylece bakakalışınız niye? Ne anladınız bu olaydan? Ne öğrendiniz? Allah sizi 'seçilmiş kişi' olarak mı ilan etmiş? Yoksa kedi ayıbınızı yüzünüze mi vurdu, ya da belki kedi sizin onu sokağa atışınızı değil de kış günü eve alışınızı hatırladı. Peki ya sonra? Eve bir değil, iki kedi mi aldınız sokaktan? Hep beslediğiniz köpeğiniz ansızın ortadan kaybolduktan bir yıl sonra, tıpatıp aynısı bu kez dişi olarak kapınıza geldi de Allah’ın işine bak mı dediniz? Ne öğretiyor size verilen sevgiden size akan geri bildirim? Siz aynı hayata hangi geri bildirim ile katılıyorsunuz?
Kediye, köpeğe gösterebiliyorsanız bu duyarlılığı, harika! Aynı hassasiyetten, ayrım gözetmeksizin, istismar olmaksızın, kaç insan nasibini alıyor? Vardır örnek anınız, anlatınız.

Sizin maddi ya da sınıfsal hiçbir sorununuz yokken ve manzarayı tuzunuz kuru izlerken gördüğünüz komşu otelin bahçesindeki gülleri güneş altında kan ter içinde budayan ve kimliği hakkında hiçbir bilginiz olmayan işçiye her sabah "Kolay gelsin usta!" mı dediniz? Hatta bir sabah, ona su mu götürdünüz? Yüzünü hiç hatırlamadığınız bu işçinin sizi hiç unutmadığını nasıl anladınız? 
Bu sıcaklarda, size her gün kocaman damacanalarla su getiren, o ‘ter kokan’ çocuklara, adamlara, su vermeyi akıl ettiniz mi? 3D filmine para veremezler, belki sinemaya götürdünüz, onlara bir ilk yaşattınız, hadi utandırın beni sıradanlaştırın benim hayal gücümün örneklerini, siz daha iyisini yapmışsınızdır. 
Belki eşcinselliğinden utanan oğlunuzu ‘tedavi olmaya değil’, ‘cinsel kimliğinden, yöneliminden hoşlansın, kendisiyle barışsın’ diye sürükleye sürükleye bir psikiyatriste götürmüşsünüzdür. Belki kızına cinsel istismar şöyle dursun, onun şöyle uzağından yakınından geçmeyeceğiniz birine aşık olduğunu öğrenince, ne yapsam da ayırsam telaşına değil de, ne yapsak da mutluluklarını daim kılsak diye uğraşmışsınızdır. Siz anlatın, nasıl yaptınız bunu, nelere göğüs gerdiniz evladınızın ve ‘ötekileştirilmiş’ eşinin mutlulukları için. Ha belki, siz o kızsınız, babanızın size yapmadığını, siz kendi çocuklarınıza yapıyorsunuz. Öğrendiğiniz neyse, anlatın, iyilik yayılsın.
En iyi arkadaşınızın sizinle farklı, hatta ezeli rakip ya da düşman iki dini inanç grubundan, ideolojiden ya da futbol takımından olduğunu öğrendiğinizde, bu farkın ortaya çıkması ile durumunuzda, dostluğunuzda bir şeylerin değişmeyeceğini göstermek için ne yaptınız? Şike olayları gerçekse bile, siz başka takımdan da olsanız, Fenerli bir arkadaşınızı teselli ettiniz mi? 
"Bu İstanbul, Kürtler 'gelene kadar' iyiydi de, sonra böyle oldu" diye yakınırken siz, düştüğünüz çukurdan sizi çıkaran bir Kürt mü çıktı? Hay Allah, ne yaptınız peki? Aa Zaza mıymış? Kürtçe mi öğrenmeye başladınız yoksa? Kürtçe ile Zazaca arasındaki farkı mı merak ettiniz? 
Amerikan siyasetinden nefret edersiniz, öyle mi, peki. İkiz kuleler, her kim tarafından olursa olsun, yerle bir edilince, bir arkadaşınızı "Amma da geçirdiler lan Amerika'ya hahayt!" diye arayacağınıza, etrafınızda bildiğiniz tek Amerikalıya baş sağlığına mı gittiniz. O ne yaptı, bir ay sonra? 
Kaçımız doya doya sevişirken, yataktakinin ‘öteki’ olduğunu düşünür? 
ANLATIN BUNLARI! YAKINLARINIZA ANLATTIRIN! GEBERİP GİDECEĞİZ HEPİMİZ! ÇOCUKLARIMIZA DAHA İYİ BİR DÜNYA BIRAKMAK İÇİN ANLATIN. HUZUR İÇİNDE, KARDEŞLİK İÇİNDE YAŞAMAK İSTEYEN BİZ TÜRKİYELİLERİN BU ARZUSUNA ÇOMAK SOKAN İÇ-DIŞ MİHRAKLARA İNAT ANLATIN! ÇOĞALTALIM, ÇOCUKLARIMIZIN İYİLİK, KARDEŞLİK, DAYANIŞMA, PAYLAŞMA DAĞARCIĞI DAHA GENİŞ OLSUN.
Şiddet ve kötülük öykülerinden şiştik, hayal gücümüz hep fitneye ve seyirci, okuyucu tepkisine göre çalışır oldu. Şehit edilen 13 askerimizden biri, yıllar önce “askerliği sırasında bir kişi bile öldürmedim, dürbünlü tüfekle alnının ortasından vurabilirdim, ama yanındaki kayaya ateş ettim” deyip kaçan öğrencimin küçük kardeşi olabilir. BÖYLESİ BİR TECELLİ, DAHA ANLATILASI GELİR İNSANA, FİLMLERE KONU OLASIDIR, ne yazık ki.  
EDEBİYAT İSTEMİYORUM. HATIRA, ANI, GERÇEK OLAYLARI İSTİYORUM! Bu yazımın başlığı kitabın başlığı da olacak. Tennessee Williams’ın oyunu Arzu Tramvayı’nın finalinde Blanche DuBois’dan: “Yabancıların nezaketine her zaman güvenmişimdir!”
KATKILARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
Fotoğraflar: Yusuf Eradam
[email protected]

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yalnızlar Evrenkenti & Recep

Ben bilmem, eşim bilir. Yumuşatılmış dahi olsa bilen beydir. \"Bilmek,\" kolayca kazanmanın yolunu bilmek olmuştur

TİYATROFOBİ!

Tiyatro korkusunun kökleri Yunanca theatron (izleme yeri) ve phobia (korku) sözcüklerinin birleşimine dayanır...

SATILMIŞ & BOSHLAND!

Bilim kurgu uzmanı ve yeni yılın ilk günü çok erken yitirdiğimiz canım arkadaşım...