Aydın Engin*
Yazarın önerisi: Dünkü Tırmık’ı atlayanlar, önce onu okusalar iyi olur. Çünkü bu yazı dünkünün devamı…
***
Kürt siyasal hareketinin en uzun soluklu ve temeli silahlı mücadele eksenine dayanan başkaldırısı, PKK’nin kuruluşundan bu yana önemli yön ve hedef değişiklikleri ile ancak hiç kesilmeden bugüne dek sürdü. Arada ateşkes dönemleri ile görece sakin aylara hatta yıllara da tanık olduk. Ama ateşkes, adı üstünde silahı elden bırakmadan parmağı tetikten çekmek. Nitekim ateşkesler savaşı sonlandıran, kalıcı bir barışa sıçrayan sonuçlar doğurmadı.
PKK silahlı mücadeleye dayanan varlığını bugüne dek sürdürdü dedik. Ancak 1990’dan itibaren Kürt siyasal hareketinde silahlı mücadele veren PKK’nin yanı sıra (ondan ayrı olarak, ona karşı olarak değil, yanı sıra) parlamento düzleminde siyasal mücadele veren partiler dönemi de başladı.
İlki HEP’ti. HEP, SHP ile kurulmuş eğreti bir seçim ittifakıydı. Ömürsüz oldu. Ardından Kürt siyasal hareketinin bağımsız siyasi partisi olarak DEP geldi. Onu ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP izledi. Kimileri kapatıldı; kimileri baraj engelini aşmak için bağımsız milletvekilleri ile Meclis’e girdi.
Arada atladığım partiler olabilir ancak önemli olan sıralı liste değil, DEP’ten itibaren Kürt siyasal hareketinin parlamenter mücadele veren yasal siyasi partilerinin her biri bir öncekinden daha güçlü, daha etkili, daha deneyimli ve daha geniş bir seçmen desteği elde eden partiler oldular.
Sonunda Kürt siyasal hareketinin yasal ve parlamento zeminini esas alan siyasi partisi olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) dönemine (burada belki daha doğru terim “HDP aşamasına” olmalı) gelindi.
HDP’nin önemi 1 Haziran seçimlerinde 80 milletvekili kazanmasında, bugün Meclis’te 59 milletvekili ile temsil edilmesinde, Kürt illerinin yanı sıra Türkiye’nin batısından, bugüne dek “müzmin ulusalcı” sayılan bölgelerden de oy almasında, oralardan da milletvekili çıkarmasında değil.
Silahlı mücadeleden demokratik siyasal mücadele aşamasına geçiş bugün Kürt siyasal hareketinin önüne HDP ile ve HDP sayesinde açıldı.
Kürt siyasal hareketi bu olanağı kullanacak mı? Silahlı mücadeleden demokratik siyasal zemine geçecek mi?
Bilmiyorum.
Bildiğim “Hem o, hem o” gibi bir seçeneğin olmadığı. Silahlı mücadele ile demokratik siyasal mücadele aynı anda var olabilecek ve birbirini tamamlayacak iki yönelim değil. Birincisinden ikincisine geçilecek bir süreç.
Kanımca Kürt siyasal hareketinin önünde silahlı mücadeleden demokratik siyasal mücadele zeminine sıçrama olanağı doğdu; gelişmeler bu aşama için yeterince (hatta fazlasıyla) olgunlaştı.
Bu bir yol ayrımıdır.
Parlamenter mücadeleyi hoyrat cümleler kurarak küçümseyen ve silahlı mücadeleyi tırmandırmaya öncelik ve ağırlık verenlerin de bir karar vermeleri, tercihlerini açık seçik kamuoyunun önüne koymalarını zorunlu kılan bir yol ayrımı…
***
Bu iki günlük yazı dizisi bugün bitmeliydi. Ama birkaç önemli noktanın da altının çizilmesi, özellikle “Öcalan etkeni” üstünde de durulsa gerek.
O yüzden Cumhuriyet yazıişleri yönetiminden bana torpil yapılmasını ve yazı günüm olmayan yarın da bir Tırmık yazmama izin verilmesini isteyeceğim.
Bakalım verecekler mi?
Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır