Toplum bilimci Prof. Sencer Ayata, Boğaziçi Üniversitesi rektörünün atanmasıyla başlayan protestolarla ilgili değerlendirmesinde “geçmiş ve gelecek arasında bir arayış” olduğunu söyledi. Gençler için en önemli sorunlardan birinin torpil düzeni olduğunu vurgulayan Prof. Sencer Ayata, gençlerin, bu şekildeki bir rektör atamasında giderek liyakatten sadakate yönelen düzeni gördüklerini dikkati çekti.
Sosyoloji Profesörü Sencer Ayata, Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör atamasına karşı başlayan protestolar sonrası yaşanan gelişmeleri, bu gelişmelerin siyasal ve toplumsal yansımalarını Murat Sabuncu’ya değerlendirdi.
"Siyasetin anlaması gereken gençliğin artık yaşamın bağımsız evresi olduğu”
Gençliğin iktidar ve muhalefet tarafından anlaşılmadığını söyleyen Ayata, gençliğin geçmişe kıyasla günümüzde bambaşka bir konumda olduğunu belirterek, iktidar ve muhalefet tarafından, Boğaziçi konusunda anne-babalara çağrı yapılmasının, gençliğe bakış açısındaki hatayı gösterdiğini söyledi.
Önce gençliğin anlaşılması, sonra anne ve babalara çağrı yapılmasının gerekli olduğunu belirten Prof. Ayata, gençliğin toplumsal bir sınıf olarak eskiden daha güçlü olduğunu ifade etti. Ayata ”Siyasetin anlaması gereken gençliğin kültür olduğu, artık yaşamın bağımsız evresi olduğu” diye konuştu.
Boğaziçi protestoları sırasında, öğrencilerin Türkiye'deki geleceklerine dair umutsuzluk içeren mesajlarını da hatırlatan Prof. Ayata, “'Yerimiz yokmuş', bu çok tehlikeli bir söz, bu 'gideceğiz', 'durmayız' mesajıdır. Yani "toplumdaki bu davranıştan görüyorum ki benim yerim yok, sözüm yok, katılmadığım bir toplum" diyor. Onlara ‘benim yerim yokmuş’ dedirtmek, Türkiye'de siyaset anlamında en vahim durum” yorumunu yaptı.
"En küçük olayda bir meydan fobisi var"
Boğaziçi protestolarına yönelik iktidar tarafından kutuplaşma argümanlarının neredeyse tümünün kullanıldığını belirten Ayata, iktidarın Boğaziçi konusunda neden bu kadar sert tutum aldığını da şu sözlerle değerlendirdi:
“Son 30 yılın meydan hareketleri toplantıları çok barışçıl bir şekilde iktidar değişikliklerine yol açtı. O noktadan sonra, bir otoriter popülist rejimi ayakta tutmaya çalışanların en büyük korkusu haline geldi. Yani en küçük olayda bir meydan fobisi var. ‘Aman büyür mü?’ ‘aman başkaları katılır mı?’ diye onu en başından itibaren bir şekilde denetim altına alma durumu var.”
Boğaziçi’nin akademik olarak gerilediği iddiasına da değinen Prof. Sencer Ayata, Türkiye'de akademiye ayrılan kaynak, idari kadroların sorumluluğu ve eğitimdeki kalite gibi konuların gözardı edildiğini ifade ederek “Üniversitelerin neden başarısız olduğu sorusu iktidara yöneltilmeli” dedi.