Politika

Erdoğan: Netanyahu'nun siyonist emelleri bölgemizi ve tüm dünyayı felakete sürüklüyor, bölgemizin yeni bir savaşa tahammülü yoktur

21 Haziran 2025 15:34

Güncelleme: 21 Haziran 2025 15:50

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Netanyahu'nun siyonist emelleri de bölgemizi ve tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklüyor" dedi ve "Bölgemizin yeni bir savaşı ve istikrarsızlığı kaldırmaya tahammülü yoktur. İhtiyacımız olan aklıselimdir, sağduyudur, temkindir, yanlışı daha büyük bir yanlışla kapatma gafletine asla düşmemektir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 51. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'nda konuşma yaptı. 

Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında yüzde 65'inden fazlasını çocuk ve kadınların oluşturduğu 55 bini aşkın kişinin hayatını kaybettini aktararak "Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimiz acısını acımız, hüznünü hüznümüz biliyoruz. Filistinli kardeşlerimiz de bilsinler ki zulmün bugün karanlığı ne kadar koyu olsa da inşallah adalet tecelli edecek, zafer mutlaka inananların olacaktır. Allah'ın izniyle acıları, zulümleri, ölümleri değil zaferleri, sevinçleri ve barışı konuşacağımız güzel günleri göreceğimize ben yürekten inanıyorum." diye konuştu.

"İsrail'in İran'a gerçekleştirdiği saldırıları en güçlü şekilde telin ediyorum"

Erdoğan, İsrail'in işgal, istila, yıkım ve katliam politikalarının son iki yıldır giderek arttığını söyleyerek şunları kaydetti:

"Batılı güçlerin koşulsuz desteğini arkasına alan İsrail bölgemizi istikrarsızlığa sürüklemeye devam ediyor. Önce Gazze'ye ve Batı Şeria'ya saldırdılar. Tüm dünyanın gözleri önünde Gazze'yi devasa bir enkaza çevirdiler. Sağlık tesislerini, okulları, camileri ve kiliseleri bombaladılar. Sadece bir çuval un almak, bir tas çorba, bir kuru ekmek alabilmek için yardım sırası bekleyen insanları hunharca katlettiler. Her gün çoğu çocuk ve kadın yüzlerce masum sivil, İsrail güçleri tarafından bilerek şehit ediliyor. Gazze'de yaşayan 2 milyon kardeşimiz, Nazilerin temerküz kamplarını bile geride bırakan kötü şartlarda tam 21 aydır hayatta kalma mücadelesi veriyor. Gazze ile birlikte İsrail, Lübnan'ı, Yemen'i ve Suriye'yi de hedef aldı. Hava bombardımanlarının yanı sıra Suriye'deki çeşitli grupları yönetime karşı kışkırtarak orayı da karıştırmaya ve kargaşa çıkarmaya çalıştı."

"Güçlü devlet tecrübesiyle İran halkının bugünleri atlatacağından şüphe duymuyoruz"

"İsrail'in devlet terörüne 13 Haziran'dan itibaren Türkiye'nin komşusu İran'ın muhatap olduğunu" aktaran Erdoğan, "Şunu bir defa açık ve net söylemek isterim. Bütün bu saldırılarıyla, Netanyahu hükümeti bölgesel barışın önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha ispat etmiştir. İsrail'in İran'a gerçekleştirdiği saldırıları en güçlü şekilde telin ediyorum. İsrail'in terör saldırılarında, bombardıman ve suikastlarında vefat eden İranlı kardeşlerimiz için ülkem ve milletim adına taziyelerimi sunuyorum. Binlerce yıllık tarihiyle, zorluklar karşısında sergilediği dayanışmayla ve güçlü devlet tecrübesiyle İran halkının inşallah bugünleri de atlatacağından hiçbir şüphe duymuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"İsrail'in gerçekleştirdiği saldırıların, tanım ve tarifi haydutluktur"

Erdoğan, İsrail'in bölge ülkelerine saldırılarına dikkati çekti. Erdoğan, "İsrail'in Gazze, Lübnan, Yemen, Suriye ve son olarak İran'a gerçekleştirdiği saldırıların, tanım ve tarifi haydutluktur. İran'ın, İsrail'in bu devlet terörü karşısında nefsi müdafaa çerçevesinde halkını savunmak amacıyla aldığı tedbirler gayet doğal, meşru, hukukidir." ifadelerini kullandı.

"Uluslararası hukuku ihlal eden bu mütecaviz eylemlerin, İsrail'in bölgede yürüttüğü stratejik istikrarsızlaştırma politikasına hizmet ettiğini" vurgulayan Erdoğan, "Saldırıların, İran'ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerin yoğunlaştığı bir dönemde vuku bulması elbette manidardır. Nükleer çalışmalarında hiçbir denetime tabi olmayan, şeffaflık noktasında kimseyi umursamayan İsrail'in, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasına taraf başkalarına söz söylemesi büyük bir riyakarlıktır." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Netanyahu hükümetinin 13 Haziran'daki saldırılarıyla aslında müzakere sürecini baltalamayı hedeflediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yaşananlar aynı zamanda Netanyahu ve cinayet şebekesinin herhangi bir meselenin diplomatik yollarla çözülmesini istemediğini de gösteriyor. Yine İsrail, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğü haiz bağımsız bir Filistin devletiyle yan yana barış içinde yaşamak yerine savaşı tüm bölgeye yaymaya çalışıyor. Bakınız, bundan tam 90 yıl önce Hitler'in çaktığı kıvılcım nasıl ki Pasifik'ten Atlantik'e, Hint Okyanusu'ndan Kuzey Denizi'ne kadar bütün dünyayı ateşe attıysa, bugün Netanyahu'nun siyonist emelleri de bölgemizi ve tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklemekten başka bir gaye taşımıyor. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın kutsiyetine el uzatılmasını, Kudüs-ü Şerif'in tarihi statüsünün gasp edilmeye çalışılmasını, çeşitli haritalar üzerinden bölgemizi parçalama niyetlerinin artık ulu orta konuşulmasını, bu sinsi planın birer hamleleri olarak görüyoruz."

"İsrail komşularının güvenliğini tehdit ederek kendi güvenliğini sağlayamaz"

"Netanyahu'nun yapmak istediklerinin gayet bilincinde olduklarını" dile getiren Erdoğan, "Bölgeyi ateşe, çatışmaya, kaosa ve gözyaşına boğarak güvenliklerini tesis edeceklerini zannedenler, ham bir hayalin peşinden gitmektedir. İsrail, komşularının güvenliğini tehdit ederek kendi güvenliğini sağlayamaz. Evdeki hesabın, çarşıya uymadığını onlar da yavaş yavaş göreceklerdir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail'in kanlı elleriyle bölgede düzen kuracağını iddia etmesinin, bu ülkeyi yönetenlerin nasıl bir körlük ve karanlık içinde olduklarını ortaya koyduğunu" söyleyerek, "Türkiye olarak bölgemizde sınırları kanla çizilecek yeni bir Sykes-Picot düzeninin kurulmasına izin vermeyeceğimizi burada önemle vurguluyorum. Gazze halkının açlıkla cezalandırılmasına, Batı Şeria'da, devlet ve yerleşimci terörüne, Mescid-i Aksa ile semavi dinlerin beşiği Kudüs'ün tarihi statükosunu yok etme teşebbüslerine asla seyirci kalmayacağız." diye konuştu.

Uluslararası topluma ve özellikle İsrail üzerinde etki sahibi olan ülkelere seslenen Erdoğan, "Netanyahu'nun çatışmaları daha da derinleştirmek amacıyla söylediği övgü ambalajına sarılmış zehirli sözlerine kimse itibar etmesin. Bölgemizin yeni bir savaşı ve istikrarsızlığı kaldırmaya tahammülü yoktur. İhtiyacımız olan aklıselimdir, sağduyudur, temkindir, yanlışı daha büyük bir yanlışla kapatma gafletine asla düşmemektir." ifadelerini kullandı.

Çözümün diplomasi ve diyalogdan geçtiğini vurgulayan Erdoğan, kolaylaştırıcılık dahil üzerlerine ne düşüyorsa yapmaya hazır olduklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Haziran'dan bugüne kadar adeta yüreklerini ortaya koyarak sükunetin tesisi için çok ciddi gayret sarf ettiklerini, netice alıncaya kadar bu temasları sabırla sürdüreceklerini söyledi.

"Aramızdaki tutum farklılıklarının bu kritik dönemde bizlere ayak bağı olmasına izin veremeyiz"

Bu şartlarda iki devletli çözüme ulaşılmasının çok daha hayati hale geldiğine dikkati çeken Erdoğan, "Daha fazla ülkenin Filistin Devletini tanımasını teşvik etmeye devam etmeli, İsrail'e karşı uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler şartı temelinde zorlayıcı tedbirler alınması için girişimlerimizi eşgüdüm halinde sürdürmeliyiz." dedi.

Erdoğan, iki devletli çözümü ilerletmek için bu hafta New York'ta Suudi Arabistan'ın öncülüğünde yapılması planlanan ancak son saldırılar nedeniyle ertelenen uluslararası konferansın da ilk fırsatta tertiplenmesini temenni ederek, Suudi Arabistan'a bu girişiminde başarılar diledi. 

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunlar hayatın olduğu gibi siyasetin de diplomasinin de doğal gerçekleridir ama kardeş demek, aynı zamanda kaderdaş demektir. İstanbul'un kaderi, Şam'ın kaderinden, Bağdat'ın, Kahire'nin, Sana'nın kaderinden, İslamabad'ın, Kabil'in, Trablus'un, Tahran'ın kaderinden, Mekke ile Medine'nin ve elbette Kudüs'ün ve Gazze'nin kaderinden ayrı değildir. Türk'ü, Kürt'ü, Arap'ı, Fars'ıyla, Sünni'siyle, Şii'siyle, Alevi'siyle, Afrikalı, Asyalı ve Latin Amerikalı'sıyla ve diğer tüm mezhep ve kökenleriyle Müslümanların kıblesi gibi kaderleri de ortaktır. Her birimiz, 'La ilahe illallah Muhammedün Resulullah' diyoruz. Söz konusu ortak davalarımız, ortak çıkarlarımız olunca farklılıkları bir yana koyup kenetlenmek boynumuzun borcudur. Aramızdaki tutum ve farklılıklarının özellikle içinden geçtiğimiz bu kritik dönemde bizlere ayak bağı olmasına izin veremeyiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son süreçte dengeler, siyasetler ve kırılgan ilişkilerin bir yere kadar olduğunu gördüklerini dile getirerek, "Ümmetin sesini ve vicdanını temsil eden Teşkilatımızın bu toplantısında, İsrail'in tüm bölgeyi yangın yerine çeviren politikalarına karşı duruşumuzu açıkça dünya kamuoyuna duyurmamız gerekiyor. Bugün birbirimize daha sıkı sarılmaya, saflarımızı daha da sıkılaştırmaya, birbirimize karşı hoşgörü sınırlarımızı daha da genişletmeye ihtiyacımız var." ifadelerini kullandı.

"2 milyarlık İslam aleminin tek başına bir kutup haline gelmesi şarttır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, nerede olursa olsun ayrışmayı, kutuplaşmayı, birlikteliğe ve dayanışmaya tahvil etmenin en samimi arzuları olduğunu belirterek "Çok kutuplu dünyada, 2 milyarlık İslam aleminin tek başına bir kutup haline gelmesi şarttır. İslam dünyasının çok daha büyük rol oynayacağı ancak aynı zamanda daha fazla sorumluluk üstleneceği bir dönemin arifesindeyiz. Türkiye'nin Dışişleri Bakanları Konseyi Dönem Başkanlığı bölgemizdeki şiddet sarmalının İsrail tarafından yeniden tetiklendiği, istikrar ve barışın tehdit edildiği bir ortamda başlıyor. İsrail'in Filistin'de olduğu gibi Suriye, Lübnan ve İran'daki haydutluklarını durdurmak için daha fazla dayanışma sergilememiz şart." ifadelerini kullandı.

Teşkilatın kurulduğu günden bu yana hep barış ve diyalog mesajı taşıdığına, her türlü aşırıcılığa karşı dimdik durduğuna dikkati çeken Erdoğan, bundan sonra da sırt sırta verip zorlukların üstesinden beraber geleceklerini, 57 üyesiyle Birleşmiş Milletler'den sonra en büyük ikinci uluslararası örgüt olan teşkilatı daha iyi işletmek, verimli hale getirmek, ekonomik ve toplumsal gelişmenin bir aracı olarak çalıştırmak mecburiyetinde olduklarını kaydetti.

"Suriye halkı, hamdolsun geleceğine her bakımdan çok daha umutlu bakıyor"

Dönem başkanlığı sırasında da İslam düşmanlığıyla mücadeleyi aktif şekilde sürdürmeye devam edeceklerinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu vesileyle Suriye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı üyeliğine dönmüş olmasından ve uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yönünde alınan mesafeden duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Suriyeli kardeşlerimizin yüz binlerce şehit vererek kazandığı muhteşem zafer, yeni bir dönemin kapılarını aralamıştır. Suriye halkı, hamdolsun geleceğine her bakımdan çok daha umutlu bakıyor. Türkiye olarak, Suriye'nin kendi ayakları üzerinde durması için bu ülkeye çok boyutlu desteğimizi artırarak devam ettireceğiz. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve milli birliğinin korunmasıyla kalıcı istikrara kavuşması için hepimizin yani tüm İslam aleminin desteğine ihtiyacı var. Bu konuda teşkilat üyesi tüm ülkelerin Suriye'ye gereken katkıyı vereceğine yürekten inanıyorum."

"Üye ülkelerimizin UNRWA'yı madden ve manen destekleyerek İsrail'in oyunlarını bozmalarını bekliyoruz"

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) İsrail tarafından felç edilmesine müsaade edilmemesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Teşkilatımızın ve tek tek üye ülkelerimizin UNRWA'yı madden ve manen destekleyerek İsrail'in oyunlarını bozmalarını bekliyoruz. Ankara'da açılacak temsilcilik ofisiyle bundan sonra ajansa olan desteğimizi inşallah daha görünür hale getireceğiz. Bu vesileyle Kamerun'u başarılı dönem başkanlığı için tebrik ediyor, Afrikalı üyelerinin teşkilatımız bünyesinde ağırlığının giderek, artmasından mutluluk duyduğumuzu bilhassa ifade ediyorum." diye konuştu.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir