18 Nisan 2025 17:56
Güncelleme: 18 Nisan 2025 18:08
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dahil yüzü aşkın ismin gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, Türkiye'de siyasi ve toplumsal gerilimi tırmandırdı. İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yükselen boykot çağrıları, internette adım adım büyüyen bir başka gündemi de beraberinde getirdi: teknoloji alanındaki toksik erkeklik, eşitsizlik ve dışlayıcılık kültürü. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin teknoloji dünyasındaki yeri de önemli bir dönüşüm geçiriyor. Çünkü teknolojinin toplumsal cinsiyet normlarını şekillendiren bir güce sahip olduğunu artık daha net bir şekilde görebiliyoruz.
Siber güvenlik uzmanı Ayşe Aktağ bu kırılma anını bir tür kolektif farkındalığa dönüştürmeye çalışanlardan. Dayanışmanın gücüne inanan, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan ve bu sektördeki mikro iktidarları sorgulamaya cesaret eden biri. Teknoloji alanındaki bu eşitsizliklere karşı yalnızca kendi deneyimlerini değil, sektördeki kadınların yaşadıklarını da paylaşarak farkındalık yaratmaya çalışıyor. Ayşe Aktağ’ın teknoloji alanındaki çalışmaları ve bu alanda verdiği mücadele, bu sohbetin çok daha kapsamlı bir zemine oturmasını sağlıyor.
Teknoloji dünyasındaki toksik erkeklik meselesinin çok boyutlu olduğunu anlamak gerekiyor. Bu yalnızca bireysel davranışlarla sınırlı kalmıyor; algoritmalar, platformların tasarımları ve etiketlerin nasıl yayıldığı gibi yapılar da cinsiyet eşitsizliği ve cinsiyetçiliği besliyor. Teknoloji sektöründe daha geniş bir dönüşümün nasıl sağlanabileceği sorusunu sorarak, Ayşe Aktağ ile sektördeki eşitsizlikleri ve 1 Nisan akşamı 1500 kişinin katılımıyla gerçekleşen #metoo yayınını konuştuk.
- Teknoloji sektöründe yıllardır fısıltıyla konuşulanlar, bir anda yüksek sesle söylenmeye başlandı. Sizce bu kırılma noktası nasıl mümkün oldu?
Boykotlar bizim için bir isyan etme başlangıcı oldu. Özellikle teknoloji sektöründeki kadınlar olarak, kendi aramızda konuştuğumuz, ifşalamaktan korktuğumuz ama en azından fısıltı ifşasıyla birbirimize duyurduğumuz kişiler, grup ve topluluklar vardı. Bazen güvende kalabilmek adına bazen de sadece dertleşmek için konuşuyorduk.
Boykotlarla birlikte de Hollanda’da yaşayan yazılımcı bir arkadaşımız, X üzerinden yaptığı paylaşımlarında haksızlıkların tümünü boykot etmemiz gerektiğini söyledi. Teknoloji sektöründeki kanaat önderi olarak takılan abilerin aslında iktidara yakın olduğunu ve ne öğrencilerin maruz kaldıkları şiddete, ne de bir tutuklamaya tepki göstermediğine dikkat çekti. Bahsettiği kişileri ve toplulukları etiketleyip neden konuşmadıklarını ve korktuklarını sordu.
- Sektördeki “kanaat önderi abiler”in söz konusu gençler olduğunda neden ses çıkarmaları gerektiği düşünülüyor?
Çünkü bu insanlar öğrencilere mentorluk veriyorlar. Paylaşımı yapan arkadaşımız da, bugün tutuklu olan öğrenciye yarın nasıl mentorluk vereceksiniz veya nasıl bir daha yüzüne bakabileceksiniz bu insanların deyip aslında bu insanları utandırmaya başladı.
- Etiketlenenler arasında hem kişiler hem de topluluklar var. Teknoloji alanında toplulukların önemi nedir? Topluluklarda yer almak gençler için ne anlama geliyor?
Bizim alanımızda kadınların inisiyatif alarak kurduğu kadın toplulukları maalesef çok az. Alanı domine eden toplulukların da erkeklerin kurucuları olduğu, erkek ağırlıklı topluluklar olduğunu söyleyebiliriz. Toplulukların faaliyetlerine örnek olarak mentorluk programları, konferanslar ve seminerleri verebiliriz. Tabii topluluklar özellikle yeni mezunlar için network’e dahil olma imkanı anlamına da geliyor.
- Neden sektördeki eşitsizlikler söz konusu olduğunda işaret edilen sorumlular şirketler değil de kişiler ve topluluklar?
Kişiler, şirketleri de domine etmiş durumda. Mesela başında kadın düşmanı söylemleriyle bilinen CEO’su olan bir şirkette çalışmaya başlayan erkekler hızla sektörde ünlenmeye başlıyorlar. Sektörde adını duyuran bu erkekler toplulukların düzenlediği konferanslara da konuşmacı olarak çağrılıyor. Bu insanlar görünür oldukça iş teklifleri de onlara geliyor. Karar verici pozisyonlarda erkeklerin yer aldığı topluluklar ve şirketler diğer erkekleri parlatıyor.
- X’te başlayan ve sektördeki kadınlarının yaşadıklarını anlatmaya başladığı sürece dönecek olursak, “Tüm haksızlıkları konuşalım” diyen paylaşıma gelen ilk tepkiler neydi?
Sektörden bir kadın arkadaşımız sektördeki çoğu kişinin abicilik yaptığını söyleyerek kendi başından geçen bir olayı paylaştı. Bu olay MultiGroup isimli bir topluluğun geçen yıl Kasım ayında düzenlediği konferansın konuşmacı listesi ile alakalı.
Topluluğun etkinliği için konuşma teklifi ilk bana gelmişti, müsait olmadığımdan bir kadın arkadaşıma yönlendirmiştim topluluğu. O da toplulukla iletişimleri esnasında konferansta başka kimlerin konuşmacı olarak yer alacağını soruyor. Sektördeki bir grup kadın için kimlerle yan yana duracaklarını bilmek önemli. Çünkü şiddet faileriyle, tacizcilerle, kadın düşmanlarıyla veya homofobik sektör liderleriyle bir arada olmak istemiyoruz.
Bu kadın arkadaşım, konuşmacıların arasında zamanında kadınların pozitif ayrımcılık olmasa STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanlarında işsiz kalacağını iddia etmiş ve daha sonra da özür olmayan bir özür dilemiş bir beyefendinin adını görünce topluluğa itirazını iletiyor. Günün sonunda topluluk, kadın düşmanı söylemleriyle bilinen bu kişiye konuşmacı olarak yer veriyor ve itirazını dile getiren kadın arkadaşımızla iletişimi kesiyor. Bu konu gündeme taşındı geçtiğimiz haftalarda bu haksızlık paylaşımına yanıt olarak.
- Topluluklar ve topluluk liderleri bir nevi eşik bekçiliği mi yapıyorlar?
Özellikle erkek ağırlıklı bu toplulukların liderleri, kendi mikro iktidarlarını kurmuş haldeler. Düzenledikleri etkinliklere sponsor alıkları için topluluk liderlerinin bir network’ü oluyor. Bu durum topluluğa katılan kişilere staj ve iş imkanı yaratıyor. Ancak kimi topluluk liderleri kendi fikirlerinin aksini söyleyen biri olduğunda o kişiyi topluluktan dışlıyor. O yüzden küçük iktidar diyorum. Düzenledikleri konferanslara fahiş fiyatlara bilet satıp üstüne bütçe dostu, öğrenci dostu olduğunu söyleyen topluluklar var.
- Siz bu X tartışmasına nasıl dahil oldunuz?
Sektörde böylesi olayların çok fazla yaşandığını ve bunlara sessiz kalanlara ve bile bile bu kişi ve toplulukları destekleyenlere dair öfkemi paylaştım. MultiGroup’un topluluk lideri konuşmacı listesiyle alakalı yaşananlardan haberdar olmadığını belirterek alıntıma toplantı talebiyle cevap verdi. Ancak alıntıma gelen başka bir yanıt da, zamanında bu toplulukta görev alan bir kadın arkadaşımızdandı ve bu liderin süreçten haberdar olduğunu detaylarıyla anlatıyordu. Bu sebeple topluluk liderinin toplantı talebini reddettim. Bu esnada hem paylaşımıma hem de gelen kutuma sektörde çalışan kadınlardan cevap ve mesajlar gelmeye başladı.
- Size gelen yanıtlarda ve mesajlarda sektörde çalışan kadınlar nelere maruz kaldıklarını anlatıyorlardı?
Topluluklardan dışlanma süreçlerinden, toksik çalışma ortamlarına; “sektörde barındırmam” tehditlerinden çok çeşitli mobbing’lere yaşadıklarını yazdılar. Baktım böyle özelden çok fazla bana yazan kişi var, X’te bir yayın açmaya karar verdim.
#MeToo, kadınların cinsel şiddete uğradıklarını ifşa ettikleri bir hareket olarak 2006'da Tarana Burke tarafından başlatıldı, ancak 2017’de Hollywood yapımcı Harvey Weinstein’a yönelik suçlamaların artmasıyla küresel bir toplumsal hareket haline geldi. Sosyal medya üzerinden yayılan #MeToo hareketi, kadınların ve diğer maruz kalanların deneyimlerini paylaşarak cinsel şiddet, cinsiyet eşitsizliği ve güç dinamiklerine dikkat çekerek toplumsal farkındalık oluşturmaya ve bu sorunların yaygınlığını gözler önüne sermeye devam ediyor. |
- 1 Nisan akşamı X Spaces’deki da #metoo adını verdiğiniz ve yaklaşık 1500 kişinin katıldığı yayında neler konuşuldu?
Kadınlar işe girişlerde, topluluklara katılırken, üniversitede okurken yaşadıkları ayrımcılıklardan bahsetmeye başladılar. Mühendis bir kadın işe girdiğinde erkek bir meslektaşından daha az maaş aldığını fark edebiliyor. Eşit işe eşit ücret yok. Kadınlar gelişim sürecinde de sürekli örseleniyor ya da geri planla bırakılıyor. Başörtülü bir arkadaşımız sektörde başörtüsünden dolayı yaşadığı ayrımcılıkları anlattı mesela. Şirket kültürüne uyum sağlayamayacağı düşünüldüğünden mülakat süreçlerinde elendiği olmuş bu arkadaşımızın. Sektörde ön plana çıkabilen kadınların bazıları da güzel oldukları için onlara bu fırsatların tanındığı ithamlarına maruz kalmışlar. Kadınların bu sektörde başarılı olmayacağına dair büyük bir inanç ve önyargı var.
Konferanslarda neden temsil edilmediğimizi de konuştuk. Konferanslar kapsayıcı değil, erişilebilir değil, eşitlikçi değil. Yani kadın olmak ayrı bir şey, sektörde bir de homofobik bir kitle var.
- Siz bu konuda bir savunuculuk yapıyorsunuz aslında. Diva Konferans örneği var..
Evet, farklı komünitelerle ya da bireysel olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konuşuyorum ama bunu sürekli kadınlara anlatıyorum ve kadınlar bunları biliyor. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliği sadece bir kadın sorunu değil ki.
- Bu yayında eşitsizlik ve ayrımcılıklarla nasıl mücadele edebileceğinize dair bi yol haritası çıkarma imkanınız oldu mu?
Çeşitlilik ve kapsayıcılık şirketin kâr marjını da pozitif etkileyen bir şey. Çalıştığımız şirketlerde, okuduğumuz okullarda değişiklik taleplerimizi kolektif bir biçimde yükseltmemiz gerektiğinin altını çizdik. Sektörde sendikalaşma eksikliği olduğu aşikar. Sendikasızlık ve kolektif bir bilinçlenmenin olmayışı bizi gerçekten mahvediyor.
Bir hayli dertleştik ama bunun bir çıktıya da varması lazım. Konferanslarda konuşmacı olarak yer almak isteyen kadınların bir listesini yapıp dahil olduğumuz ağ ve toplulukları bu listeye yönlendirebileceğimizi konuştuk. Kapsayıcı etkinlik listesi, ‘checklist’ oluşturmak. Mesela biz bunu Diva Konferansı’nda yapmıştık.
- #metoo adını verdiğiniz yayının yarattığı etkiye dair neler söyleyebilirsiniz?
Bence insanlara cesaret verdi. İnsanlar yazmaya devam ediyor. Yeniden bir yayın yapmamızı isteyenler var.
- Yapmayı düşünüyor musunuz yeni bir yayın?
Daha planlı bir versiyonunu yapmayı düşünüyorum. Konularımızı belirledik aslında. Yaşadıklarımızı tanımlamakla alakalı danışmanlık ve topluluk önünde konuşma konusunda destek almamız önemli. Hem uzmanların konuştuğu hem de yaşadıklarını paylaşmak isteyen insanların söz alabildiği bir etkinlik olmalı.
- Sektördeki ayrımcılıklar, özellikle de cinsiyetçiliğe dair kadın topluluklarıyla iletişime geçiyor musunuz?
Geçiyorum ancak bu topluluklardaki kadınlar da benim yolumdan geçip yalnızlaştırılmış ve bıkmış insanlar. Bana kendimi yıprattığımı, hedef tahtası haline geldiğimi söyleyerek korkularını dile getiriyorlar. Zamanında bu mücadeleleri verdiği için tehdit edilmiş, taciz edilmiş kişiler bunlar. O sebeple farkında olmadan birbirimizi de korkutuyor ve güvende kalmak için sindiriyoruz. Bizim için yaşamak zaten başlı başına mücadele. Böyle bir atmosferde kadın topluluklarının daha yüksek ses çıkarmasını veya çıkaranları desteklemesini bekliyorum.
- Konuşmaya cesaret ettiğiniz için karşılaştığınız riskler neler?
Mesela daha önce bu eşitsizlikleri konuştuğum için tehdit ve hakaret mailleri aldım. Adresime kadar bulmaya, aileme ulaşmaya çalışanlar oldu. Çalıştığım şirkete ulaşıp beni işimden etmek istediler. Dolayısıyla bu konuları dert edinmek mayın tarlasında yürümek gibi.
© Tüm hakları saklıdır.