29 Kasım 2024 08:01
Güncelleme: 29 Kasım 2024 19:26
T24 Haber Merkezi
Kamuoyunda "Yenidoğan Çetesi" olarak bilinen, özel hastanelerde yaşanan bebek ölümlerine sebebiyet verdikleri ve haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle suçlanan sanıkların yargılanmasına devam edilidi. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından başlatılan yeni soruşturma kapsamında, 26 şirket ve kişinin mal varlığına el konuldu, 12 hastaneye de kayyım atanmasına karar verildi. Mahkeme Başkanı “dedemin fişi” tapesiyle ilgili “Espiriydi” diyen sanık Bahar Kanık’a ''Orada bir bebek can çekişiyor, doktor-hemşire şakalaşıyor. Bu size normal geliyor mu?'' dedi. Çete lideri Fırat Sarı'nın el konulan mal varlığı ortaya çıktı.
Türkiye'nin günlerce konuştuğu İstanbul’da bebekleri anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve bebeklerin ölümlerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davada 10. güne girildi. Dava tutuksuz sanıkların ifadeleriyle devam etti. Bugüne kadar 22’si tutuklu, 18’i tutuksuz toplam 40 sanığın yargılandığı davada, savunmasını yapacak 3 tutuksuz sanık kaldı.
TIKLAYIN - Yenidoğan çetesi sanıkları ve Medisense Şirketi'nin tüm mal varlıklarına tedbir konuldu
Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
İlk olarak 81 yaşındaki Reyap Hastanesi Başhekimi Hıdır Yüksel savunma yaptı.
Çalıştığı yerde hiçbir usulsüzlüğe yer vermediğini anlatan Yüksel, iddiaları reddederek şunları aktardı:
"55 senelik hekimim. Devlet hastanesinde başhekimlik yaptım. Çorlu Reyap Hastanesinde başhekimlik yaptım ardından İstanbul Reyap Hastanesinde mesul müdür oldum. Yurtdışında kadın doğum iktisadisi yaptım. Yolsuzluğa usulsüzlüğe sebep vermedim. Çalıştığım yerde böyle birşey olması imkansız. Reyap Hastanesinde resul müdür olduğum için yenidoğan sorumlu hekim ve orada çalışanları ismen tanırım. Esenyurt Reyap Hastanesinde müdürken, Fırat Sarı, Cansu hemşire, Mehtap hemşire vardı tanıdığım. Hastanede işletme gibi birşey yok. Kurumsal bir hastaneyiz. Yenidoğan servisimiz 25 yataklı olduğu için bazen kendi hastalarımızı bile karşılayamadığımız için, kapasitesi büyük olduğu için dışarıdan hasta geldiğini tahmin etmiyorum. İdari anlamda kurumsal bir hastane, başhekim, servis sorumlusu, genel müdür, insan kaynakları olur. Genel Müdür Özgür Tosunel’di yönetimle ilgilenirdi, hasta şikayeti, hasta memnuniyetiyle heryeri dolaşıp, yenidoğanda ise steril bir alan olduğu için bunları sorardık."
Yüksel, "Anne babadan gelmiş herhangi bir şikayet yok. Yenidoğan denetlenir, hastane denetlenir bu konuda herhangi bir hatamız yok. Hastanemiz çok yoğun, son teknolojiyle donatılmış bir hastanedir. İlker Gönen’i tanımam söylediğim 3 kişi dışında kimseyi tanımıyorum. Yenidoğanda kaç küvez var takibi konusunda, sorumlu hemşire var Fırat Sarı'ya sorarız bir sorun, bir sıkıntı var mı diye. Mehtap Sayar sorumlu hemşireydi. Hakan Doğukan Taşçı, Hasan Basri Gök’ü, Renginar Molla’yı tanımam. Reyap Hastanesinde yüzde 5 yüzde 10 gibi cüzi bir ortaklığım var. Çorlu ve İstanbul Reyap Hastanesi ortaktır kardeşler çalıştırıyor." dedi.
Mahkeme başkanının, 'Reyap Hastanesi doktoru Çorlu Reyap hastanesinde doktorluk yapabilir mi? ' sorusuna cevap veren sanık, "Sağlık müdürlüğü gönderirse olur. Fırat Sarı maaşını nasıl alır ben bilemem, bu konuları bilmem imkansız. Şirketler hakkında bilgim yok kardeşler çalıştırıyor. Özel hastanelerde Sağlık Bakanlığı'nın verdiği çalışmalar dahilinde, çalışma belgesi alınmadan çalışmak imkansız. Çalışma izni gelir o şekilde çalışmaya başlar" dedi.
Birinci Hastanesi'nin sahibi Dr. Ali Aksu savunma yapmaya başladı. Aksu, Opara bebek hakkında uzman görüşünün eksik ve hatalı olduğunu savunarak; "Opara, 6 aylık olmasına rağmen 5 kilo ağırlığında. Normalde 7,5-8 kilo olması beklenir. Yani ciddi bir gelişim geriliği var. Keşke Opara bebeğe otopsi yapılsaydı. Biz otopsi yapılmasını talep ediyoruz" dedi.
Aksu, "Bu dava, Türkiye tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının iş birliği yaparak yeni doğmuş bebeklerin ölümünden sorumlu tutulduğu ve basın eliyle yargısız infaz yapıldığı ilk davadır" ifadelerini kullandı.
Serdarova bebek hakkında konuşan Aksu, ameliyatta başarı şansının düşük olması, ücretin pahalı olması nedeniyle ailenin bebeği ameliyat ettiremediğini dile getirip "Ben durumu bilseydim kendi imkanlarımla ameliyat ettirirdim" dedi.
Aksu savunmasının devamında, "Opara bebek, Nijerya uyruklu 6 aylık bebekti. Beylikdüzü Medilife hastanesine öksürük şikayetiyle başvurdu. Muayene edilip reçete verildikten sonra taburcu ediliyor. Durumu kötüleşen hasta 16 Ocak'ta tekrar hastaneye müracaat ediyor. Servise yatırılıp oksijen ve antibiyotik tedavisi yapılıyor. Kalp durması gelişiyor. İki kez canlandırma işlemi yapılıyor. Yenidoğan yoğun bakım küvezde tedavi ediliyor. Hasta yenidoğan yoğun bakıma alındıktan sonra 6 aylık olması nedeniyle 112 ile irtibata geçiliyor 112 aranmasına rağmen olumlu dönüş olmuyor. Nedeni ise yoğun bakım yataklarının az olması olabilir. Opara’nın annesi CNN Türk’e verdiği röportajda 'Birinci Hastanesi'ne gittiğinde durumu kötüydü neredeyse hayatı fonksiyonları durmuş' demektedir. Acil olarak geldiği için yerimiz yok diye reddedilme mümkün değil. Uzman görüşü eksik ve hatalarla dolu. İlk başvurduğu hastane bile yanlış yazılmıştır. Beylikdüzü Medilife hastanesi yazması gerekirken, Bağcılar Medilife hastanesi yazmıştır. Opara bebek 6 aylık olmasına rağmen 5 kilodur. Normalde 7,5 kilo olması lazım. Ciddi bir gelişim geriliği vardı. Tüm tedavilere cevap vermeyip, bebeğin doğuştan kalp hastalıkları olabileceği unutulmamalıdır. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsinin yapılmamış olmasıdır. Adli Tıp incelemeleri eksik kalacaktır. Opara bebek için otopsi talep ediyorum. Opara bebeğin ölüm saatinde resmi belgede sahtecilik yaptığım iddiası var, hastanın vefatıyla ilgili ölüm bildirim sistemiyle kimseye bir talimatım olmamıştır" dedi.
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan yeni soruşturma kapsamında Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği 27 Kasım'da verdiği kararda dava dosyasında yer alan şüphelilerin kara para aklama eyleminde olup olmadığına dair inceleme yapılması talebi üzerine yeniden soruşturmaya başlandığı belirtildi.
MASAK raporunda, şüpheliler ve malen sorumluların suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu, sonuç kısmında ise şüphelilerin ve birkaç malen sorumlu şirketin taşınır, taşınmaz, hak ve alacaklarına el konulması istendi.
Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla şirketlerin ve kişilerin mal varlıklarına el koydu. Ayrıca hastanelerin çalışma ruhsatlarının Sağlık Bakanlığı tarafından iptal edildiği, bu nedenle bu hastanelerin faaliyetlerine son verilerek içinde bulunan hastaların başkaca hastanelere nakledildiği, hastanelere ait ilaç gibi tıbbi tedavide kullanılan materyallerin bozulma riskinin ortaya çıktığı, bu nedenlerle gerek kamunun zarara uğradığı gerekse de vatandaşların mağduriyetine neden olunma riskinin ortaya çıktığı aktarıldı.
Mal varlıklarına el konulan kişiler, Fırat Sarı, İlker Gönen, Dursun Eryılmaz, Sümeyye Nur Taşçı, Hüseyin Günerhan, Hasan Basri Gök, Mehtap Sayar, Cansu Akyıldırım, Çağla Durmuş, Deniz Korkmaz, Hakan Doğukan Taşçı, Damla Atak, Renas Kılıç, Ceren Hatice Kırım, Mehmet Halis Başlı, Murat Mantuş, Anıl Çakır Gönen, Melike Özdemir, Adnan Sarı, Aydın Sarı, Ayfer Sarı, Metin Sarı, Serhad Sarı olarak belirtilirken, şirketler ise GMZ Sağlık Hizmetleri İnşaat ve Turizm Ltd. Şti, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi, Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş olduğu aktarıldı.
Kayyım atanma kararı verilen şirketler (hastane) ise şunlar:
''Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Avcılar Hospital Hastanesi, Doğamed Sağlık Hizmetleri San.ve Tic. A.Ş, bünyesinde faaliyet gösteren Özel Doğa Hospital Hastanesi, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel TRG Hospitalist Hastanesi ile Silivri Kolan Hastanesi, Güney Hastanesi Sağlık Hiz Ltd Şti, bünyesinde faaliyet gösteren Esenler Güney Hastanesi, Beymed Sağlık İnş. San. ve Tic. Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel Birinci Hastanesi ve Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri, Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel Avrupa Şafak Hastanesi ile Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren Özel Bağcılar Şafak Hastanesi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, bünyesinde faaliyet gösteren Özel Reyap İstanbul Hastanesi ile Çorlu Reyap Hastanesi, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi ve Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece Özel Bağcılar Medilife Hastanesi ile Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Medisense Sağlık Hizmetleri şirketinin tamamı, Gmz Sağlık Hizmetleri İnş. Ve Tur. Lim. Şti. şirketinin tamamı, Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş şirketinin tamamı.''
Aksu’nun hastane ile Fırat Sarı arasında yapılan anlaşmaya ilişkin bilgisinin olmadığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı, ''Mahkeme heyetinin önüne gelene kadar sormadınız mı bu anlaşmayı Fırat Sarı ile kim yaptı diye? Basın bize yargısız infaz yaptı diyorsunuz ama buraya gelene kadar kendiniz bir araştırma yapmadınız mı ?” dedi. Sanık Aksu,''Fırat Sarı’ya yapılan ödeme aylık 60-70 bin TL gibi bir rakam görünüyor bu rakamlar bize ulaşmaz” yanıtını verdi.
Tutuksuz yargılanan sanık hemşire Bahar Kanık da savunmasında, “Hakkımda yapılan hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. 2022’nin sonunda Çorlu Reyap hastanesinde çalıştım. Öncelikle şu prim konusunu açıklamak istiyorum gerçekten hastane çok yoğundu şikayetçiydik sonra sorumlumuz yanımıza geldi ve Fırat Sarı tarafından hesabımıza para yatırılıyordu" dedi.
Bahar Kanık, ''Halime'' bebek ile ilgili şunları söyledi:
''Halime bebek 2 aydır hastanede yatan gerçekten kötü bir bebekti daha sonra zaten bebeğe müdahale yapıldı. Sonra Fırat Sarı’yı aradım ve 'erken gelmesini' istedim. Bize İstanbul’da kötü bir bebek ile ilgilendiğini o yüzden geç kalabileceğini söyledi. Bebeğin durumunu Fırat Sarı’ya bildirdim. Solunum çok sıkıntılıydı bebeğin. En son saçını kazıyarak damar yolu açtım adrenalin gönderdim ama dopamin gönderemedim. Daha sonra bebek ölüyor. Fırat Sarı da müdahaleyi bırakın demiş. Bebek monitöre bağlı şekilde o şekilde beklemişler.''
Mahkeme Başkanı, “dedemin fişi tapesi” tapesini sordu. Sanık Kanık, “Orada tamamen daha önce izlediğimiz bir filmle ilgili şaka yapıyoruz. Kesinlikle bebek ile ilgili değil” dedi.
Mahkeme Başkanı'nın, “Orada küçücük bir bebek var. Ben doktor değilim hakimim ama orada bir bebek can çekişiyor doktor hemşire şakalaşıyor. Bu size normal geliyor mu? Çocuğunuz var mı?” sorusuna sanık Bahar, ''Evet kızım var'' yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanı, ''Siz kendinizi bu bebeğin annesinin yerine koyun sizin çocuğunuz can çekişiyor ve gülüşülüyor siz olsanız ne hissederdiniz?” diye sordu. Sanık Kanık, ''Çok üzgünüm o ifadeler için gerçekten üzgünüm'' dedi.
Savcı, “Parayı hemşirelere ne diyip dağıtıyordun?” sorusu üzerine Bahar Kanık, “Motivasyon adı altında prim olarak, Fırat Sarı’nın gönderdiğini biliyorlardı” diye konuştu.
Tutuksuz yargılanan sanık hemşire Ceylan Çetin, ilaç satışıyla ilgili şunları söyledi:
''Temmuz ayında danışmanlık hizmetleri adı altında anlaşma yapıldı. Bundan haberdarım. Ama aynı şekilde devam etti. Ben orta alanda ilaç hazırlıyordum. İlaçları takip ettiğim için curosurf ilacını ben takip ediyordum. Hasan Basri'yi doktorun asistanı sanıyordum. Bir gün bu ilaç mevzusu açıldı. Bizden ilacı istedi. 'Madem bunu istiyorsun Fırat'ın haberi olması lazım' dedim. Sonradan tekrar konu açıldı, 'Bundan Fırat Sarı’nın ya da genel müdürün haberi olması lazım’ dedim. ‘Biz bunu diğer hastanedeki bebeklere götürüyoruz’ dedi. Bu ilaç elzem bir ilaç. Bir gün geldim 5 ilaç eksikti. İlacı sordum Hasan Basri’ye, 'aldığını' söyledi. Üstüne düşmedim. Çünkü bundan herkesin haberdar olduğunu söylemişti. Daha önce bir ilaç lazım olduğunda ondan isteyebileceğimi söylemişlerdi istemiştim getirdi. Sonra baya bir eksik gördüm ilaçlarda bunu sorduğumda bana kızdılar. Ben yönetimin bildiğini sanıyordum. Ben aralık ayında işten ayrıldım. Nezaretteyken öğrendim ilaç sattığını."
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma kapsamında, Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliğinin kararı doğrultusunda, Fırat Sarı'nın Bakırköy'de bir konut, Bingöl'de 3 tarla ve bir bahçe ile tek sahibi olduğu Medisense şirketine ve yüzde 60 hisse sahibi olduğu Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş şirketine de el konulmasına ve kayyım atanmasına karar verildi.
Dün neler yaşandı?Dünkü duruşmada sağlık sisteminin bir "ticarethane" gibi işlediğini gösteren çok sayıda konuşma yapıldı. Mahkeme başkanı ve savcı ile sanıklar ve sanık avukatları arasında tartışmalar yaşandı. Hemşire Renginar Molla, kendisine solunumu olan bebek için "Oksijen almıyor" diye yaz dediklerini ve bu talimatı sorgulamadığını söyledi. Basamakları Fırat Sarı'nın belirlediğini aktaran Molla, nefes alan bir bebeği "almıyormuş gibi" yazmasının istendiğini söyledi. Savcının, Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan'a yönelttiği "Ölebilecek bir bebeğin mal gibi para karşılığı alınıp satılması seni rahatsız etmedi mi?" sorusuna sanık avukatları itiraz etti ve sözlerin dışarıda yanlış anlaşılacağını savundu. Savcı da "Kendisi söyledi para karşılığı bebeklerin alındığını. Beni ilgilendirmiyor dışarıda nasıl anlatıldığı" dedi. Duruşma savcısının, Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz'a soru sorduğu sırada çıkan tartışmada, Yavuz'un avukatı savcıya, "Müvekkile had bildiremezsiniz, sınırlarınızı bilin" dedi. Sanık hemşire yardımcısı Batuhan Çetin, Dr. Rıza Bey'in durumu ağır bir bebek için "Boşver zaten bu bebek yaşamaz, zaten Şeyhmus Çelik'in üzerine kayıtlı bebek. Uğraşma, 500 gram bebek mi olur kalp masajı yap dönmezse çek fişi gitsin" dediğini söyledi. |
Ne olmuştu?İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var?İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı. TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildiRaporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybettiRaporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtlarıİddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Aileler anlattıHazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. "Bebeğimizi kaybettik"Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. "Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi. Ne kadar ceza isteniyor?İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmiştiBüyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|
© Tüm hakları saklıdır.