Zamansız bir aşk hikâyesi: Şima

Şima

Şima

HASAN ÖZKILIÇ

Everest Yayınları Nisan 2022 300 s.

"Behram, birdenbire ortadan kaybolan (ki bunun nedensiz olmadığını okuduğumuzda anlıyoruz) karısını aramak, aklındaki soruların yanıtlarını bulmak için Ağrı Dağı’nın gölgesinde bir yolculuğa çıkar. Bu hem gerçek hem de içsel bir yolculuktur..."

TACİM ÇİÇEK

Geçmiş Ceyhan’da Çocukluktu adlı biyografik kitabımda hayat hikâyemi anlattım. Yazıyla tanışıklığım, okumaya ve yazmaya olan delice tutkumu anlatırken gazete satıcılığımdan uzun uzun söz ettiğimi okuyan anımsar. Koltuğumun altına aldığım gazeteleri abonem olan kıraathanelerin dip köşelerinde önce kendim okurdum, Fikret Otyam’ın röportajlarını, Metin And’ın yazılarını ve de gazetelerin kendilerinde ve eklerinde bulunan çizgi romanları, resimli fotoromanları... O vakitler 15/16 yaşlarındaydım. Hürriyet’in Kelebek ekinde adı Semo ile Zeyno olan bir fotoroman öyküsü vardı. Yazarı Hasan Özkılıç’tı. Yarışma birincisi olduğu için Menderes Samancılar da 1. oyuncu olarak başroldeydi. Birinci seçilen kız da bu fotoromandan sonra bir daha bu alanda görülmedi. O fotoroman beni öylesine etkilemişti ki… Nice sonra bu hayranı olduğum fotoromanın yazarı Hasan Özkılıç’la tanışıp arkadaş, dost olacağımı, hele hele İzmir’de 1996’da şahsen tanışacağımı, 2000’li yıllarda da birlikte Agora dergisini çıkaracağımı hiç mi hiç bilmiyordum. Bunlar oldu ve ben detayını da Hatıralar Manavkuyu adlı kitabımda anlattım. Meraklısı bulup öğrenebilir.

Hasan, Kuşboranı’ndan bu yana yazdığı hikâyeleri, romanı adeta burnunun direğini sızlattığı için yeniden yaşayarak ve yine bir söz büyücüsü olarak güzelleyen biridir. Çok az yazarın elinde kalem bir sihirli değnektir. Hasan da onlardan biri. Ve ayrıca ister hikâye yazsın, ister film olacak güzellikte roman yazsın, has bir hikâye anlatıcısıdır. İşte bugüne kadar altısı hikâye, biri roman olarak yedi kitabı yayımlanmış olan dostumun aldığı ödüller de, filmlere (Gece, Vicdan, Moto Guzzi, Gül Ali) konu olan hikâyeleri de bende onun iyi bir hikâye anlatıcısı/yazıcısı olduğu düşüncesini uyandırmıştır. Moto Guzzi adlı kısa filme konu olan “Adı Kargalarda Saklı” öyküsünde anlatılanlardan biriyim. Çünkü özel hayatında bir yola girmeye karar verdiğinde ben yanındaydım bir etkinlik (Evrensel Kültür Merkezi’nde Şiir ve İdeoloji) için ve birlikte birkaç güzel gün geçirmiştik.

Hasan Özkılıç

Hasan, Gece filmine konu olan Zahit’te yakın döneme yazarlık merceğini tutmuş ve bir ailenin parçalanışı üzerinden 12 Eylül faşizminin kılcal damarlarımıza kadar nüfuz edişini iç yakan bir dille anlatıp romanlaştırmıştı. Hasan’ın birçok yazardan ayrıldığı noktalardan en belirgini de onun kılı kırk yarması ve bir film yapımcısı, yönetmeni gibi kafasında olgunlaşan konuyu daha sahici, daha anlamlı ve daha etkili kılmak için mekân aramasıdır. En kısa bir hikâyeden en son romanına kadar bu mekân, zemin ve zaman arayışı onda olmazsa olmazlarıdır. Bunun için de iki coğrafyayı seçer. Biri içine doğduğu ve üzerinde geliştiği Iğdır ile çevresi olan coğrafya, diğeri de yaşamını sürdürmekte olduğu Turgutlu merkezli Ege Bölgesi, dolayısıyla bütüncül bir Türkiye’dir demek abartı olmaz. Yani Yaşar Kemal için Çukurova neyse, Hasan için de bu iki coğrafya odur. Son romanı Şima’da adı geçen yollara, şehirlere, mekânlara, ezgilere dair görüntülere ve ses kayıtlarına ulaşmamız için ilgili yerlerde yer alan QR kodlarını demek istediğimin kanıtı olarak da görebilirsiniz.

Behram, birdenbire ortadan kaybolan (ki bunun nedensiz olmadığını okuduğumuzda anlıyoruz) karısını aramak, aklındaki soruların yanıtlarını bulmak için Ağrı Dağı’nın gölgesinde bir yolculuğa çıkar. Bu hem gerçek hem de içsel bir yolculuktur. Bu yolculukta hem umut hem de hayal kırıklığı yaratan ipuçlarına ulaşır ve adeta bir arayış labirentinin içine düşer. İç yolculuğunda karısının kendisinden gidişine nelerin neden olduğunu bulmaya çalışır. Bu, eski güzel aşk dolu anlara dönmeleri için neler yapacağına yardımcı olacaktır belki de. Bu arayış labirentinin ucundaki ışık ise onun tek yumurta ikizi gibi benzeri olan Melike’dir sanki. Bir eski zaman aşk hikâyesi gibi anlatılan arayış içinde şairlerin, yakın ve komşu ülkelerin yan hikâyeleriyle büyülü bir anlatıya dönüşen romanda anlatılan şairler de, hayatlar da, kişiler de birbirinden ilginçtir. Oysa Behram için en inanılmaz olanı, bu çeşitli yan hikâyelerle harmanlanan masalsı yolculukta istemediği bir karede, yani hayata karşı dururken, savaşırken kalbindeki iki kadına karşı hissettikleridir. Çünkü kalbinde iki kadın olması demek gerçekte bir seçim yapmak demektir. Bu yüzden kalbinde iki kadın, ama aklında bir tek soru olarak arayışını sürdüren Behram nasıl bir sonla karşılaşacaktır: İnsanlar mı yoksa aşklar mı ikizdir? Siz okur olarak bu büyülü aşk ve anlatıyı merak ediyorsanız Behram’la arayışa çıkmalı ve en başından en sonuna, bu satırların da yazarını aradan çıkararak ona yoldaşlık yapmalısınız. Çünkü ben yaptım, pişman olmadım; sonunda elem duyduğum bir gerçekle yüzleşsem de… Kim bilir, siz benim dışımda bir şeyler duyumsar ve beni rahatlatmak için en azından kulağıma fısıldarsınız…