08 Haziran 2022

Belediye başkanlarının cumhurbaşkanı adaylığı

Belediye başkanlarının cumhurbaşkanı adaylığına hukuk ne diyor?

Muhalefetin potansiyel cumhurbaşkanı adayları içinde en yüksek seçilme şansı olanların İstanbul ve Ankara büyükşehir başkanları olduğu çok açık ve net.

Bu ikisinin diğer potansiyel adaylara göre oy potansiyellerinin çok daha fazla olduğu ve seçilme olasılıklarının çok fazla olduğu birazcık halk ile bağlantıda olanların kolaylıkla görebildiği çok bariz bir olgu.

Muhalefetin adayının ise seçilme şansı en yüksek olan aday olması gerektiği çok aşikar.

Çünkü ülkenin en kısa sürede siyaset, yönetim, ekonomi ve hukukta büyük bir değişime ve normalleşmeye ihtiyacı var.

Hukukun, ekonominin ve yönetim sisteminin raylarının çok acilen yerli yerine oturtulması şart.

Bunun da artık mevcut siyaset ve yönetim paradigması ile yapılma olasılığı sıfır.

Muhalefetin adayı kazanırsa her şey bir anda güllük gülistanlık olmayacak.

Ama demokratik bir iktidar değişimi dışında normalleşmeye geçmenin başka yolu da yok.

Bu yüzden kimsenin muhalefetin cumhurbaşkanı adayında "armudun sapı, üzümün çöpü" tarzı işi eveleme geveleme lüksü olmamalı. 

En çok oyu kim alacaksa aday o olmalı.

Nokta.

Belediye başkanlarının cumhurbaşkanı adaylığına hukuk ne diyor?

Peki, belediye başkanlarının cumhurbaşkanı adaylığı için hukuksal sorun var mı?

İstanbul veya Ankara büyükşehir belediye başkanlarının cumhurbaşkanı adayı olmasına karşı çıkılan 3 nokta bulunuyor.

Üçü de Ankara ve İstanbul’da büyükşehir belediye meclislerinde çoğunluğun iktidar bloğunda olmasından kaynaklı sorunlar.

İlk sorun, aday olan büyükşehir belediye başkanının seçim hazırlık/propaganda döneminde başkanlıkta kalamaması ve yerine belediye meclisince iktidar bloğundan seçilecek başkan vekilinin seçim döneminde iktidar bloğuna ciddi avantaj sağlayacağı düşüncesi.

Nitekim kanuna göre cumhurbaşkanı "aday listesi kesinleştiği" ve YSK tarafından resmen ilan edildiği anda belediye başkanı "görevden ayrılmış sayılıyor". Seçim propagandası döneminde görevinde kalamıyor.

Ancak cumhurbaşkanı, milletvekilleri, bakanlar, siyasi parti genel başkanları, Cumhurbaşkanı adaylıkları resmen kesinleştiğinde de aynı görevlerine devam edebiliyorlar.

Kanun burada belediye başkanları aleyhine eşitliğe aykırı davranmasına karşın AYM bu düzenlemeyi iptal etmemiş.

Yine de bir-iki ayla sınırlı geçici bir sorun olduğu için bence fazla önemli bir sorun değil.

İkinci sorun, belediye başkanı cumhurbaşkanı adayı olup seçilemezse ve tekrar eski başkanlık görevine dönemezse, önemli bir süre için (1-1,5 yıl) İstanbul veya Ankara’nın büyükşehir belediye başkanlığının karşı tarafa "ikram" edilmiş olunacağı.

Bun noktada cumhurbaşkanlığı seçimi kanunu m.11 hükmü ilk fıkrasında belediye başkanlarını da açıkça sayarak, birtakım kamu görevlilerinin ve seçilmiş görevlere gelen kişilerin Cumhurbaşkanı adayı olmaları halinde görevden ayrılmış sayılacaklarını öngörmüş. Aynı maddenin 2. Fıkrasında ise bunlardan (yargıçlar ve askeri personel hariç) "devlet memurları ve diğer kamu görevlilerinin" aday olamamaları veya seçilememeleri durumunda eski görevlerine 1 ay içinde dönebileceklerini öngörmüş. Burada eski göreve dönüş otomatik. Yani "bağlı yetki". Takdir içermiyor.

Bu noktadaki teknik hukuki tartışma, 2. Fıkradaki bu "devlet memurları ve diğer kamu görevlileri" kapsamına belediye başkanlarının girip girmeyeceği.

Zira ilk fıkrada belediye başkanları açıkça sayılmışken, 2. Fıkrada açıkça sayılmamış. Genel bir ifade ile yetinilmiş.

Danıştay 8. Dairesi 1988 yılındaki eski bir kararında, milletvekili seçilmek için aday olup seçilemeyen bir belediye başkanını bu kapsamda görmemiş. Bu yüzden tekrar eski görevine döndürmemiş. Ancak o dönemde yürürlükteki kanun, ilk fıkrada da belediye başkanlarını açıkça zikretmemiş. Milletvekili adaylığında belediye başkanlarının açıkça sayılması kanuna 1995 yılında girmiş. Yani mevzuat şimdiki ile aynı değil. Ayrıca o karar milletvekili seçilme ile ilgili. Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili değil.

Mevcut kanunun m.11/2 hükmünü bence 2. Fıkrada açıkça istisna tutulanlar hariç (yargıçlar ve askerler) ilk fıkrada sayılan herkesin seçilemezse eski görevine döneceği şeklinde anlamak ve yorumlamak gerekir. Aksi yorum anayasal bir temel hak olan "seçilme hakkına" olağanüstü bir sınırlama anlamına gelir.

Kaldı ki belediye başkanlarının geniş anlamda "kamu görevlisi" konumunda (Anayasa m.128’deki "diğer kamu görevlileri") oldukları da kuşkusuz.

Yani kanaatimce hukuken (büyükşehir) belediye başkanları cumhurbaşkanı adayı olup da seçilemezse, 1 ay içinde eski başkanlık görevlerine geri dönerler.

Dolayısıyla belediye başkanlarının adaylıkları bu noktadan da sakınca taşımıyor.

3. Sorun, İstanbul veya Ankara büyükşehir başkanlarından biri aday olup Cumhurbaşkanı seçildiğinde, kendi şehrinin büyükşehir belediye başkanlığını diğer ittifaka (AKP-MHP) kaptırmanın mantıksız olacağı düşüncesi. 

Çünkü mevcut kanuna göre belediye başkanı herhangi bir nedenle görevini bıraktığında yerine belediye meclisi dönem sonuna kadar görev yapmak üzere bir başkan vekili seçiyor.

İstanbul ve Ankara’da meclis çoğunluğu Cumhur ittifakında olduğundan, bu durumda belediye başkanlığı onlara geçecek.

Hazır büyük uğraşlarla kazanılmış belediye başkanlığından niçin vazgeçilsin deniyor.

Bence bu sorun da biraz fazla abartılan bir potansiyel sorun.

İki nedenle o kadar da trajik bir sorun değil.

İlki, zaten CB seçimi sonrasında belediye seçimlerine 1 yıl civarında bir süre kalmış olacak.

Dolayısıyla zaten fazla uzun bir süre kalmayacak.

Kaldı ki zaten tüm ülkede iktidar değişirse İstanbul veya Ankaradaki meclis çoğunluğunu elinde bulunduran ittifakın da kendi içinde stabil kalması, kendi içinde çatlaklar oluşmaması ve iktidar aleyhtarı bir tutum takınması çok düşük bir ihtimal.

Diğer yandan Muhalefet Cumhurbaşkanlığı ile birlikte TBMM’de çoğunluğu da alabilirse (en azından HDP ile de bu noktada anlaşarak), belediye kanununda seçim sonrasında hemen yapılacak bir maddelik bir değişiklikle bu işi zaten hemen çözebilir.

Nasıl mı?

Görevden ayrılan seçilmiş belediye başkanı yerine belediye başkanlığı için ya o belediye sınırları içinde yeniden seçim yapılması; ya da görevden ayrılan başkana seçim dönemi sonuna kadar vekalet edecek meclis üyesinin seçilen başkanın meclis grubu tarafından seçilmesi öngörülebilir.

Zaten kanundaki mevcut hükmün Anayasaya uygunluğu çok kuşkulu.

Çünkü Anayasaya göre belediyelerin karar organlarının halk tarafından seçilmesi zorunlu. Başkan da belediyede önemli bir karar organı. Yerine seçilen meclis üyesi ise başkan olarak değil meclis üyesi olarak seçildiği için Anayasanın öngördüğü kural yerine getirilmemiş oluyor aslında.

Bu itibarla seçim sonrası yapılacak kanun değişikliği ile belediye seçimlerine 1 yıldan az kalması durumunda başkanlıktan ayrılan başkan yerine vekilinin seçilmiş başkanın meclis grubunca seçilmesi; 1 yıldan fazla kaldıysa doğrudan halk tarafından seçilmesi kuralı getirilmesi hem hukuksal hem de yerindelik açısından daha isabetli olur.

Hatta bu değişiklikle birlikte seçilmiş yerel yönetim organlarının açık ve somut kesinleşmiş yargı kararı olmadan İçişleri Bakanınca görevden el çektirilmesi yetkisine de son verilebilir. Bu konuda Anayasa değişikliği yapılamasa bile keyfi uygulamalara kanunla çok ciddi sınırlama getirilebilir.

Sonuçta belediye başkanlarının cumhurbaşkanlığı adaylığında ciddi bir hukuki veya siyasi engel bulunmuyor.

Kimse gereksiz bahanelere saklanmasın.

Yazarın Diğer Yazıları

23 Nisan ve "okuyup büyük adam olmak" hayali

Çocuklarda ve gençlerde artık "okuyup büyük adam olma" hayali kalmadı

YÖK'ün yeni yurt dışı denklik düzenlemesi: Doğrular ve yanlışlar

Yeni yurt dışı diploma denkliği kuralları açısından usuli yönden hukuksal risk almamak adına, eğer yurt dışında üniversite lisans eğitimi yapmak istiyorsanız ya da çocuğunuzu yönlendirmek istiyorsanız, size tavsiyem, dünya sıralamasında ilk 400'e giren üniversitelere gitmeniz. Denklik açısından hiç hukuksal risk taşımayan seçenek bu

Merkez sağ nasıl dirilir?

Olası bir yarışta Mansur Yavaş'ın arkasında duracak bir merkez sağ partinin oluşması ideal siyasi çözüm için çok önemli