02 Aralık 2021

Burada orman kanunları geçer!

Orman kanununda bir değişiklik yapılıp, ormanlarda, "kamu yararı" ve "zaruret" görülmesi gerekçesine dayandırılarak yapılaşmanın önü açılmış

Ormanlar kutsal mıdır? Kutsal olan her şey gibi de dokunanı da çarpar mı? (Keşke...)

Ama (ormanlar gibi) kıymeti tartışılmayacak şeyler vardı. Varlığıyla "kamu yararı"na olan bir şeyden ikinci kez kamu yararı nasıl oluşur? diye sormakta fayda var. Ya da varlığıyla kamu yararı sağlayan bir şeye yapılan müdahale yarar mı, yararsızlık mı getirir?

Bu soruların pekala da felsefi bağlamları olabilir. Mesela, Herakleitos'un "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz!" sözünden hareketle, bir ormanın da varlığından ikinci bir "kamu yararı" oluşturulmaz diyebiliriz.

Yani orman ormandır. Bir orman bünyesinde, demir, çimento, bina, motorlu araçlar vb. bulundurmaz. Bulundurursa da orman olmaz.

Ormanlar bir ülkenin endüstriyel varlığından önce gelir. Hatta her türden hizmet, endüstri ve teknoloji de bir ülke de ormanlar varsa vardır. Yani, yaşam varsa vardır.

Serbest çağrışımlı soru(lar) bunlar(?) Aslında çok serbest çağrışımlı olduğunu söyleyemeyiz; orman imgesinin dirimsel özgürlüğünden yola çıksak da yapılaşma gibi sınırlı bir duvara çarpıyoruz.  

Olan şu ki, alabildiğine tuhaf bir ironiyle karşı karşıyayız.

Çünkü orman kanununda bir değişiklik yapılıp, ormanlarda, "kamu yararı" ve "zaruret" görülmesi gerekçesine dayandırılarak yapılaşmanın önü açılmış.

Ve karar bir-iki gün önce de (30 Kasım) Resmi Gazete'de yayımlanmış:

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan yönetmeliğe göre, ormanlık alanlarda kamu yararı ve zaruret bulunması halinde; liman geri hizmet alanı, havaalanı, demiryolu, teleferik hattı, tünel gibi ulaşım tesislerine; savunma ve güvenlik tesislerine; enerji üretim santralleri, radyo-televizyon verici istasyonu ve antenleri, baz istasyonları, petrol ve doğalgaz boru hattı; ruhsata dayalı petrol ve doğalgaz arama, işletilme ve yeraltı doğalgaz depolanmasına ilişkin tesislere; aile sağlığı merkezi, hastane gibi sağlık tesislerine; ilk, orta, lise ve dini eğitim tesisi ile dini eğitim tesisine bağlı uygulama maksatlı ibadethane tesisi gibi eğitim tesislerine; ceza infaz kurumu tesislerine ve bunlarla ilgili yer, bina ve tesislere izin verilebilecek...

Aslında, epeydir orman kanunlarıyla yönetildiğimiz için söz konusu düzenleme bu kadar kafamızı meşgul etmemeliydi.

Üstelik aynı kanunlar bedenlerimizi zihnimizi de betonlaştırmış bulunuyor. Maalesef bedenlerimiz ve ruhumuz -resmi gazetede yayımlanmasa da (tarih önemli değil)- epeydir her türden yapılaşma/yapaylaşmaya açılmış bulunuyor.

Zira mantığını çözemediğimiz, hiç anlamadığımızdan dolayı da içinde debelenip durduğumuz süreç ve olaylar bu betonlaşmanın bir parçası.

Yakınımızda olduğu halde gidemediğimiz hastane(ler) gibi daha nice "hizmet" kuruluşlarının, orada masumca duran orman(lar)ın içine inşa edilmesi için alınan kararlarla bedenlerimiz arasında bir ilişki var.

Hem "Kamu yararı" denildiğinde de akan sular durmuyor.

Ama insanın içinde -yine de- kuşkulu bir soru dolaşıyor; sahiden de "kamu yararına" hizmet binaları mı yapılacak ("gerekli görülürse") ormanlara?

Yani sahiden de "Kamu yararına, hizmet..."

Lüks otel-motel, dinlenme tesisleri, eğlence mekanları olmasın sakın(!?)

Ne tür bir yapılaşma olacağı konusu değil aslında mesele. Dirimsel alanlara bir kez demir/beton, motorlu araçlar yerleşmeye görsün, bu yerleşimin kimin yararına olduğunun da bir önemi kalmıyor.

İşte bu yüzden "orman kanunları" demiş kitapsız bilgeler.  

Ama sakın yanlış anlaşılmasın; orman kanunlarının karşısında ormanın bir suçu yok!  

Zaten orman kanunları da orman(lar)ın bittiği yerde başlıyor. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Edebiyat sosyetesi, baskıcı iktidar(lar) ve arzunun halleri…

Arzunun ta kendisinin kitap halindeki tasarımcılarıyla karşı karşıyayız. Ve onlar büyümüş bir kibirle nesnelerini piyasaya sürerken "iktidarsız öfke"leri körükleyip, celladıyla kurbanı arasındaki ilişki misali, çift taraflı ulaşılamazlık yanılsaması yaratıyorlar

Trajik kötülük varsa, Thomas Sankara da var!

İçimizden birkaç Thomas Sankara çıksaydı bütün bunları yaşar mıydık?

Gayya Kuyusu’ndaki Gregor Samsa…

Düşman olarak görülenlerin de hakları olduğunu unutmamakta yarar var; öyle ki, düşmanın bile olsa kara çalamazsın, iftira atamazsın!