16 Mayıs 2021

Çöp; karanlık, utanç verici sır!

Devasa çöp yığınlarını gözümün önüne getirdikçe dehşete düşmekte haksız değildim. Sürekliliği olan bir şeyden bahsediliyordu; başka ülkelerin çöpleri yaşadığımız ülkeye yığılmaya devam edecekti

Okuduğu bir haberden dolayı büyük şaşkınlık yaşayanlar, -benim gibi- ilk girdikleri ortamda bunu paylaşıp, hezeyanlı bir şekilde söylenirler mi!? Ya hiç tepki almayıp, hayret ve şaşkınlıkları yankısını bulamazsa!.. İnsan bir şeyden etkilenip, bunu mimikleri ve sözleriyle dile getirdiğinde karşı tarafta da aynı etkiyi görmek ister (hadi, etkiyi de geçip, ilgi diyelim). Bu karşılığı alamayınca da kendisini etkileyen -aslında herkesi ilgilendiren- olayla arasına mesafe koyar. Ben aylar önce okuduğum bir haberden dolayı bunun aynısını yaşamış, etkilendiğim olayı yok saymasam da geri çekilmiştim.

Peki, bu haber neyle ilgiliydi?

Avrupa'dan çöp ithal ediyorduk, daha ne olsun!

Gıda, çeşitli endüstri malzemeleri vb. değil, bildiğiniz çöp!

Bu çöplerin "ülkeye ekonomik katkısıyla birlikte, geri dönüşüm özellikleri vardı da onun için mi?" türünden sorular kafamdan geçmedi değil. Öte yandan, en saçma şeylerin bile üstünde durulup, orasından burasından çekiştirildiğinde başlangıçtaki absürtlüklerinden sıyrılıp, akla uygun hale geleceğini bildiğimden bu tuzağa düşmek istemedim. Bildiğimiz çöptü işte, adıyla müsemma.

Ayrıca, devasa çöp yığınlarını gözümün önüne getirdikçe dehşete düşmekte haksız değildim. Sürekliliği olan bir şeyden bahsediliyordu; başka ülkelerin çöpleri yaşadığımız ülkeye yığılmaya devam edecekti.

Önemli bir gazeteci de (Faruk Bildirici) bu günlerde olayın vahametine dikkat çekince kuşkum kalmadı. Bir ülke çöp tenekesine dönüşerek arka sokaklar haline gelebiliyordu demek.

Bazen metaforlar çok acımasız ama çok acımasız olabiliyor!

İthalat ve ona içkin nesne yan yana geldiğinde nesnenin niteliğinden öte, yapılan eylem ön plana çıktığından olsa gerek, çöpün de çöplüğünden sıyrılıp iyi, yararlı bir şey haline geldiği yanılsaması yaşanabilir...

Bazen de gözden çıkarılmak zorunda kalınan aşklardan arta kalan ziynet eşyalarının çöp tenekelerine atılması sizi yanıltmasın! Taraflarlardan biri intikam almak için ortak edinilen en değerli nesneleri çöp tenekesine atabilir; bu tamamıyla diğer tarafı aşağılamak içindir. Yani bu, değerli eşyaların atıldığı yeri değerli kılmaz. Kaldı ki, çöp yerlerine giden değerli şeyler bile oraya ulaştıkları anda, değerlerinden çok şey kaybederler.

Ya, üç yıldır İngiltere ve AB ülkelerinden yaşadığımız ülkeye gönderilen çöpler?

Dönüştürülme özellikleri olmaması bir yana, çürümemize hizmet ediyor olabilirler mi!?

Bildirici'nin araştırma haberinin satır aralarında ise bu çürümenin görüntüsü var: "Türkiye son üç yıldır Avrupa'nın çöplüğü. Adına 'plastik ithalatı" deseler de 'plastiğin geri dönüşümü ne yazık ki koca bir yalandan ibaret.' İthal edilenin plastik atık değil çöp olduğu Adana'da "araziye dökülen çöplerde İngiltere'nin ünlü süpermarket zinciri Sainsbury's ve Fransa'nın donmuş gıda perakendecisi Picard'ın plastik paketleri' olmasından da belli... 2016 yılında aylık ortalama 4 bin ton olan atık ithalatı, 2019'da 583 bin tona ulaştı. Kimi firmalar bu işten para kazanıyor ama Türkiye'de sadece Adana'da değil, giderek daha çok bölgede Avrupa'dan ithal edilmiş çöp yığınları görülüyor..."

Ticari-ekonomik içerikli uluslararası literatürün, hırsızlık, dolandırıcılık, yağmacılık... gibi daha da sıralanabilecek gaspın çeşitli hallerini nasıl kavramsallaştırdığı konusu bir yana, ithalat-ihracat denilince akan sular duruluyor ya; çöpler de ıskarta hayatlara karşılılık gelerek yitip gitmeyi, değersizliğin en saf halini temsil ediyorlar.

Zygmunt Bauman, Iskarta Hayatlar Modernite ve Safraları'nda, atığı "tüm üretimlerin karanlık, utanç verici sırrı" olarak nitelendirirken, bunun sır olarak kalmasının niye tercih edildiği üzerinde duruyor. Ki, küresel sermayenin bu tercihin ardında da, her türden küresel sömürü formatları bulunuyor.

Çöpleri de sadece atık olarak görmemek gerekiyor. Çöpler aynı zamanda, "normal ile patolojik, sağlık ile hastalık, sevimli ile itici, benimsenen ile dışlanan, insan evreninin içi ile dışı arasındaki sınır çizgisini yeniden" çizerek belirginleştiriyor.

Bünyemize yığılan çöplerle, "ne denli çabalasak da, 'kullanışlı ürün'ü 'atık'tan ayıran hudut -tanımsızlığın, belirsizliğin ve tehlikenin hâkim olduğu- bir gri" bölgeye itildiğimizi bilmemiz gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Edebiyat sosyetesi, baskıcı iktidar(lar) ve arzunun halleri…

Arzunun ta kendisinin kitap halindeki tasarımcılarıyla karşı karşıyayız. Ve onlar büyümüş bir kibirle nesnelerini piyasaya sürerken "iktidarsız öfke"leri körükleyip, celladıyla kurbanı arasındaki ilişki misali, çift taraflı ulaşılamazlık yanılsaması yaratıyorlar

Trajik kötülük varsa, Thomas Sankara da var!

İçimizden birkaç Thomas Sankara çıksaydı bütün bunları yaşar mıydık?

Gayya Kuyusu’ndaki Gregor Samsa…

Düşman olarak görülenlerin de hakları olduğunu unutmamakta yarar var; öyle ki, düşmanın bile olsa kara çalamazsın, iftira atamazsın!