28 Temmuz 2022

ODTÜ Rektörü'nün arkasında bırakacağı miras

ODTÜ’nün dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasından düşmesi Rektör Prof. Dr. Verşan Kök’ün siciline yazıldı. Üstüne bir de böyle insafsızlık abidesi bir mirasla hatırlanmayı tercih etmemesi beklenir. Tarihe ODTÜ’nün en önemli geleneklerinden birini engelleyen rektör olarak geçmenin gurur duyulacak bir yanı yok

İlkokula giderken avukat olmaya karar verdim. Çünkü TRT'de Petroçelli dizisini izlemiştim ve jüri önünde savunma yapma fikri hoşuma gitmişti. Kısa bir süre sonra Türkiye'de jüri sisteminin bulunmadığını öğrenince, avukat olmaktan vazgeçtim. 

Yıllar sonra bunu Ferhat Boratav'a söylediğimde, "Sen yine erken farkına varmışsın, benim üniversitedeki bazı öğrencilerim Türkiye'de jüri sistemi var sanıyorlardı" deyince çok şaşırmıştım.

Ortaokulda gazeteci olmaya karar verdim. Ve o kararımdan üniversiteye kadar milim sapmadım. 

Aslında basın yayına girmeyi planlıyordum. Ancak ailemin çok doğru yönlendirmesiyle uluslararası ilişkiler bölümünü yazdım. "Mezuniyetten sonra gazetecilikten vazgeçersen, seçeneklerin daha geniş olur" dediler. Önce Gazi Üniversitesi'ni kazandım, bir yıl sonra da ODTÜ'ye geçiş yaptım.

1990'da üniversitede son yıla girerken Milliyet'e gidip gelmeye başladım. 1991'de mezuniyet töreninde kepi fırlattıktan sonra tam zamanlı çalışmak üzere soluğu Milliyet'te aldım. Tam da istediğim gibi diplomasi alanında çalışacaktım.

Soğuk Savaş bitmiş, uluslararası ilişkilerde tam bir öforik dönem yaşanıyordu. Türkiye'nin önünde de pek çok fırsat penceresi açılıyordu.

Haliyle ben de heyecanlı ve iyimserdim. Hem dünya hem Türkiye daha iyiye gidecekti ve ben de buna katkıda bulunacaktım.

Mezuniyetten 30 yıl sonra gelinen nokta

30 yıl sonra, yeniden soğuk savaş ortamına döneceğimizi tahmin edemezdim. İki ileri bir geri giden Türk demokrasisinin, 30 yıl sonra tam anlamıyla geri vitese takacağını tabii ki tahmin edemezdim. Pandemi nedeniyle ertelendiği için bu yaz 30. yıl madalyamı alacağım mezunlar gününde, yeni mezunların mezuniyet töreninin Devrim Stadyumu'nda yapılmasının engelleneceğini hiç ama hiç tahmin edemezdim. Son dönemlerde 30 yıl boşuna mı çaba harcadık diye sıkça bunalıma giriyorum.

ODTÜ Rektörlüğü, bu aybaşında yıllardır kampüsteki Devrim Stadyumu'nda düzenlenen mezuniyet törenini iptal edip, her bölümün mezuniyet törenini kendi binasının önünde yapması kararını aldı. 

Gelen tepkiler üzerine ise 25 Temmuz'da bu kararda ısrarlı olacağını gösteren bir açıklama yaptı. Açıklamadaki unsurların hiçbiri inandırıcı, tatmin edici değil.

  • "Son yıllardaki gerek diploma törenleri gerekse yürüyüşler, toplantılar ve törenler, büyük ölçüde bazı derneklerin ve örgütlerin organize ettiği, yasa dışı örgütlerin flama ve pankartlarının açılması ve örgüt militanlarının resimlerinin taşınması gibi olaylar sebebiyle büyük yara almıştır."

Diploma törenlerinin yara aldığı görüşüne katılmak mümkün değil. Tersine, ben kıskanarak ve takdir ederek izliyordum. Benim dönemimde hem nalına hem mıhına vuran, öğrencilerin elbet sistemi eleştirdiği ama kendileriyle de dalga geçen pankartlar taşımayı akıl etmemiştik. 

Açıklamaya göre Mayıs ayındaki bahar şenliğinde yaşanan olaylar sırasında gözaltına alınan 16 kişiden çoğu silahlı terör örgütü üyesi imiş ve 16 bin kişinin katılması beklenen bu yılkı diploma töreninde "benzer eylemlerin daha büyük boyutlu olarak gerçekleştirileceğine yönelik bilgiler" ODTÜ yönetimine ulaşmış.

Türkiye'de baskı ortamının benim 30 yıl önce tahmin edemeyeceğim boyutlarda arttığı, iktidarın ODTÜ, Boğaziçi gibi üniversiteleri özel olarak hedef alıp, zapt-ı rapt altına almaya çalıştığı bir dönemde, törenlerle ilgili kararın ardında öğrencilerin protesto pankartları olmadığına kamuoyunun ikna olması mümkün değil.

Gerçekten yasadışı örgütlerce yapılacağına dair bir takım eylemlere dair istihbarat varsa; güvenlik önlemlerini arttırırsınız. Kaldı ki, stadyumdaki mezunlar ve aileleri de, üniversitenin akademik ve idari personeli de, pandemi sonrası bu ilk fiziksel törenin, ilişkilerinin olmadığı, desteklemedikleri, istenmeyen unsurlar tarafından rehin alınmasına mahal vermezler. Zaten, rektörlüğün bu kararına üniversitedeki hiçbir bölüm destek vermiyor. ODTÜ'de bulunan 38 bölümün tamamı, mezuniyetin Devrim Stadyumu'nda gerçekleştirilmesi yönünde çağrı yaptı. Sivil toplum kuruluşlarından da Rektörlüğün tutumuyla ilgili çok ciddi tepkiler var.

Öğrenciler ve aileleri mezunlar gününde yani 30 Temmuz'da saat 10.00'da Rektörlük önünde toplanarak toplu mezuniyet töreninin bir hafta sonra 6 Ağustos'ta Devrim Stadyumu'nda düzenlenmesi çağrısında bulunacaklar. Eski mezunlar da yeni mezunların bu çağrısına destek vermek üzere orada olacak.

Ancak Murat Yetkin'in de yazısında vurguladığı gibi, 30 Temmuz'da polis müdahalesi endişesi var. 

2022 mezunlarına pandemiden sonra bir de rektörlük darbesi

Ben dünyayı ve Türkiye'yi daha iyiye götürme hedefiyle (naif bulabilirsiniz ama evet öyle bir idealim vardı) büyük umutlarla mezun olduğum 1991'deki iyimserliğimi çok zor da olsa korumak istiyorum.

Rektör Prof. Dr. Verşan Kök'ün 30 Temmuz'da polisi kampüse çağırmadan, soğukkanlılıkla çağrılara kulak vermesini, mezuniyet törenlerinin stadyumda yapılmasını engellememesini umut ediyorum.

2022 mezunları zaten pandemi nedeniyle eğitim süreçlerinde çok büyük sıkıntılar çektiler. Pandemi sonrasındaki bu ilk yüz yüze diploma törenini, Türkiye'nin her yanından gelen aileleriyle birlikte her sene gelenek olduğu üzere stadyumda büyük bir coşkuyla yapamayacak olmaları, onlara ek bir darbe olacaktır. Bunu görmemek; anlamamak çok büyük vicdansızlık olur. 

Kendisi rektörlüğe geldikten sonra ODTÜ'nün dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasından düşmesi zaten siciline yazıldı. Üstüne bir de böyle insafsızlık abidesi bir mirasla hatırlanmayı tercih etmemesi beklenir. Tarihe ODTÜ'nün en önemli geleneklerinden birini engelleyen rektör olarak geçmenin gurur duyulacak bir yanı yok.

 

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'de itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Gazze savaşının gölgesinde Alman liderden üç günlük ziyaret

Gazze savaşında iki ülke birbirine tam zıt noktalarda duruyor. Almanya orantısız derecede İsrail'i, Türkiye de orantısız derecede Hamas'ı destekliyor. İktidar Hamas'ın tutumunu yumuşatması için çaba gösterirken, Berlin'in Netanyahu hükümetine desteğinin ne kadar İsrail halkının yararına olduğu sorgulanabilir

Yeni dönemde CHP'nin dış politikası nasıl şekillenecek?

Seçim sonuçları Türk kamuoyu kadar kadar dünya için de sürpriz oldu. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, CHP'ye ayrı bir gözle bakmaya başladı bile. Yani CHP'nin uluslararası ilişkiler ve dış politikaya eskisinden çok daha fazla önem vermesi kaçınılmaz

Seçimler bitti, Bakü'yle İsrail sendromu da bitmeli

Ankara, Ermenistan liderinin AB ve ABD ile yaptığı üçlü toplantıya tepki gösterdi. Bakü'nün dayatmasına teslim olan iktidar, Kafkaslar'da barış için gerekli adımları atamıyor. Azerbaycan'ın korkusuna inisiyatif alamayınca boşluğu başka aktörler dolduruyor