16 Temmuz 2020

Varakpârelere kötü bir haberim var; T24 bu gezegende kimseden para almadı, kişisel mal varlığımı da artık şuraya koyayım

Bağımsız gazeteciliğin karşısına, yalana sarılmadan çıkamayanların acıklı hâllerini yılmadan göstermek için buradayız

Kedi yavrusunu yemek için fareye benzetirmiş!
T24'ün yaklaşık 11 yıllık serüveninin bana sık sık hatırlattığı bir sözdür bu. Bu seferki vesile de aynı, bir kez daha "T24'ün de yurt dışı kaynaklarla fonlandığı" iddiası "haber" oldu. Diyebilirsiniz ki, neden uğraşıyorsunuz bunlarla? Haklı da olabilirsiniz. Ancak küçük şeyleri görmezden gelirseniz, zamanla hiçbir şeyi görmez olursunuz.

"T24'ün de yurt dışından fonlandığını" iddia eden "haberler"i özetleyen spotlar şöyle:

"ABD'nin ünlü düşünce kuruluşu Center for American Progress'ın 'Türkiye'nin Değişen Medya Ortamı' ismiyle yayımladığı raporda, T24, Gazete Duvar, Medyascope, ve Bianet gibi haber sitelerinin yurt dışı kaynaklı fonlandığı belirtildi."

Varakpâre, son olarak Prof. Dr. Mehmet Altan'ın tedavüle soktuğu Arapça/Farsça bir sözcük. Arapça "varak" ile Farsça "pâre"den türetilmiş, "kâğıt parçası" demek. Yukarıdaki alıntı, "gazete" demeye dilim varmıyor, birçok varakpârede, onların internet sitelerinde çıktı. Yanaşma, devşirme yanaşma, besleme artık ne diyorsanız deyin, bu fasıldaki bütün yayınlar, aynı lisanda yazılmış bu "haber"i yayımladı.

Ben girişteki alıntıyı "ABD'de çarpıcı rapor! Türkiye'de fonlanan gazeteler açıklandı" başlığını kullanan, ocak ayında kâğıt baskısına son veren, ancak internetteki künyesinde kendisini "gazete" olarak niteleyen Star'dan aldım. "Raporlara ilk kez açıkça yansıdı: ABD Türkiye'deki muhalif basını fonluyor" başlığını kullanan Akşam gazetesi de dâhil, birçok internet sitesinde de benzer bir metin var.

Gazetecilik, gazeteciliği hangi finansal kaynaklarla yaptığınızı açıklayarak başlayabileceğiniz bir meslek. Gazeteciliği hangi kaynaklarla yaptığınızı açıklayamıyorsanız, bu konuda şeffaf davranamıyorsanız, habercilik yolunda ilk adımınız "yalan"la başlıyor demektir. Gazetecilik, şüphelenecek bir şey olmadığında bile şüphelenmenin de mesleği olduğuna göre, önce kendisinden başlamalıdır. Bu nedenle, birer itibar kurumu olmaları beklenen gazetecilik / habercilik mecralarının finansal/mali kaynaklarının sorgulanması daima meşrudur. Fonlanan basının öncelikle "muhalif" değil "muvafık" basın olması, "muvafık gazeteciliğin" nedeninin "fonlanma" olması da, bu gerçeği değiştirmez.

Bu nedenle, yaklaşık 11 yıl önce, 1 Eylül 2009'da yayına başlayan T24 için bu açıklamayı, onlarca kez yaptık. Bugün bir kez daha bu açıklamayı yineleyecek, ancak T24'ün kurucusu ve sahibi olarak kişisel mal varlığımı da paylaşacağım. Son olarak, varakpârelerin alıntı yaptıkları raporu nasıl çarpıtarak yalan söylediklerini göstereceğim.

Soruşturma ve davalarda da incelenen T24'ün durumu

Bir kez daha T24'ün durumuyla başlayayım:

- T24, kurulduğundan bugüne kadar geçen yaklaşık 11 yılda; hiçbir şirket, kurum, kuruluş, kişi, dernek, vakıf, örgüt, oluşum, hareket ve yerli ya da yabancı herhangi bir fondan tek kuruş almadı, tek kuruş kabul etmedi.

- T24, bugüne kadar kendisinin üretmediği hiçbir kaynağı tüketmedi. Dünyanın belli başlı fon ve vakıflarının destek / kaynak tekliflerinin hepsini reddetti.

- T24'ün bugüne kadar geçirdiği çok sayıda dava, soruşturma, inceleme vesilesiyle didik didik incelenen mali kayıtları ve banka hesaplarında "bağımsızlığımızı / bağlantısızlığımızı" gölgeleyecek tek bir veriye rastlanmadı. Söz konusu soruşturma ve davalarda bu konularda herhangi bir kuşkuya dair tek bir soruya muhatap olmadık.

- T24; geliri, çalışanların ücret/vergi/SGK primleri, hosting/yazılım/kira ve diğer ofis giderlerine ancak yeten, bu giderleri karşılamakta da zorlanan, yazarlarına ve çizerlerine hiçbir düzenli ödeme yapamayan bir yoklukla mücadele ederek habercilik yapmaya çalışan bir mecra.

Evet, yıllar içinde T24'e çok sayıda fon desteği teklif edildi. Gazetecilik yaygın bir saldırı karşısındayken fon kullanan mecraları yargılamıyorum, onlar kendi açıklamalarını yaparlar. Ancak biz, gazeteciliğin "finansal" olarak da "ideolojik takıntılardan" da bağımsız olması gerektiğine inandığımız için bugüne kadar T24'e dışardan tek kuruş kabul etmedik. Habercilikte hiçbir ideolojinin takipçisi, hiçbir mahallenin yayını değiliz. Yayın politikamızın temelini, "gazeteciler için hiçbir görüş ve inancın gazetecilikten daha kıymetli olamayacağı" düşüncesi oluşturuyor.
Elbette hatalarımız, eksiklerimiz oluyor; olmaması düşünülemez ama durum bu.

Çizgi: Tan Oral

Kişisel mal varlığı beyanım

Bugüne kadar söz konusu etmeye değecek bir toplamı olmadığı için gündeme getirmeye gerek görmediğim kişisel mal varlığıma gelince... T24'ün kurucusu ve sahibi olarak, tamamını aşağıda paylaşıyorum. 

- Ankara'da iki adet kooperatif evi. (İkisini toplam 400 bin liraya satmakta zorlanıyorum, talibi varsa daha altında bir fiyata devredebilirim).

- İstanbul Başakşehir'de bir kooperatif evi, kiracısı yok. 

- İstanbul Taksim'de 70 metrekarelik bir evin üçte iki hissesi. Aylık kira geliri 1.800 TL.

- İstanbul/Silivri/ Çanta köyündeki 'Cumhuriyet Mahallesi' kooperatifinde, Cumhuriyet gazetesinde çalıştığım yıllarda alınmış, üzerine konut yapılamamış 544 metrekarelik bir arsa.

- Yıllardır kullanmadığım, 1999 model Opel marka otomobil.

- Günlük ihtiyaçlar dışında döviz/TL cinsinde nakit veya kıymetli maden vs. türünde herhangi bir varlığım bulunmuyor.

- Hiçbir kişi, şirket, kurum, kuruluş ve bankaya ya da herhangi bir yere borcum yok. T24'ün de herhangi bir vergi ve/veya prim, kredi vs. borcu bulunmuyor.

Yıllardır T24'e aktardıklarım olmasaydı, daha uzun bir liste paylaşabilirdim biliyorum. Ama Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdiğim 1987 yılında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda başladığım, yönetici olarak Milliyet gazetesi ve Doğan Burda Dergi Grubu'ndan geçen, 11 yıldır da T24'te süren 33 yıllık gazeteciliğin sonunda bütün varlığım, müteveffa anne ve babamızdan kalanlar da eklendiğinde, bu kadar.

'T24 fonlanıyor raporu' öyle mi?

Varakpârelerin "ABD'de çarpıcı rapor! Türkiye'de fonlanan gazeteler ilk kez açıklandı" başlığını atarak altına T24'ü de yerleştirdikleri "haberler"e gelince...

Sözü edilen rapor (orijinali şurada), "Center For American Progress/CFAD (Amerikan Gelişim Merkezi) adlı kuruluşun haziran ayında "Turkeys Changing Media Landscape / Türkiye’nin Değişen Medya Manzarası" başlığıyla yayımlandı. Raporda T24'ün adı, biri "kaynakça" olmak üzere iki kez geçiyor. Metinde T24'ün adının geçtiği tek yerin çevirisini paylaşıyorum:

"Fon programları daha çok köşe yazarlığı yerine muhabirliğe fon sağlayarak kaynaklarını daha efektif olarak kullanabilir. T24 gibi birçok bağımsız yayın organı, çok fazla yorum üretiyor, çünkü yarı zamanlı köşe yazarı çalıştırmak, tam zamanlı profesyonel muhabirler çalıştırmaya kıyasla daha ucuz ve yasal olarak daha kolay. Türkiye medyasının aslında ihtiyacı olan ise muhabirler. Fonlar özellikle Kürt sorunu üzerine yapılacak tarafsız çalışmaları desteklemeli ve yerel muhabirleri de kullanmalı. Bunun için fon sağlayan kurumlar uygunluk kriterlerini gazetecilerin maaşlarını ödeyebilecek ve STK olmayan medya kuruluşlarını destekleyecek biçimde değiştirmeyi düşünebilir..."

Evet, raporda T24'ün geçtiği bölüm aynen böyle. T24'ün adı sadece "bağımsız yayın organları"na örnek olarak geçiriliyor. Ancak raporda "T24'ün yurt dışı kaynaklarla fonlandığı" yolunda bir ifade yok. Olamaz da zaten.

Raporun; Türkiye'de hükümetin gazetecilik üzerindeki baskıları ve iktidarın medyaya nasıl nüfuz ettiğine ilişkin bölümleri, varakpârelerde haber olmamış. Olamaz da zaten. Türkiye'de sermaye medyası da, medya elitleri de gazetecilik ve ifade özgürlüğünün önündeki başlıca engellerden biri olarak durmaksızın yalan üretiyor. Dünden bugüne tarihimiz; kendilerini her türlü iktidara ödünç veren, emredilen her nefretin dili olan medya elitleriyle dolu. Gazetecilik, "düşünmeyen kalabalıklar"a yalan üreten varakpârelere döndürüldü bu ülkede.

İnsanları, kurumları zaaflarıyla da yönetirsiniz. Kendilerini kirleten her zaafı, yalanlarla T24'e bulaştırmaya çalışmalarına elbette pabuç bırakmayız. Henüz göremediklerimizin, gördüklerimizden çok daha kirli olduğunu biliyoruz. Bırakın mal varlıklarını, başta kamu kurumları olmak üzere hak etmeden tırtıkladıkları imkânları, kendilerini ödünç verdikleri bordrolarını bile açıklayamayacak kadar zavallı yanaşmalardan korkmayız.

Yokluk bizim için sadece "sorun" değil. Evet, Türkiye'nin dünyada da izlenen etkili, saygın yazarları ve çizerlerinin T24'ten neredeyse hiçbir karşılık alamamaları gibi, yeterince muhabir ve editörle çalışamamak gibi, arzu ettiğimiz düzeyde ücret verememek gibi bir bedeli olmakla birlikte, yokluğun gücüyle de yapmaya çalışıyoruz T24'ü. 

Kimselerden korkumuz yok.
Gazetecilik, sadece yanlışlarını onaylatmak isteyen muktedirlere selam duran yanaşmaların mesleği olamaz, onun için buradayız.
Bağımsız gazeteciliğin karşısına, yalana sarılmadan çıkamayanların acıklı hâllerini yılmadan göstermek için buradayız.
Bugün gazeteciliği yalanlarla ödeyemeyeceği bir borç altına sokanları, yarın kendilerini nelerin karşılığında ödünç vererek bunu yaptıklarını yazmak için buradayız.
Gazetelerden televizyonlara ve internete uzanan her düzeydeki "haber" mecrasının, hangi fonlarla, hangi kamusal imkânlarla yalan makinelerine dönüştürüldüğünü göstermek için buradayız.
Üretmedikleri imkânları tüketme iştahıyla, hedef aldıkları masum insanların en temel haklarını çiğneyen tetikçi yalanlarıyla berbat ettikleri gazeteciliği temizlemek için, ellerimizde kovalarla buradayız.

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?