18 Ağustos 2022

Döviz alımları, net hata-noksan ve döviz rezervi

2022 Temmuz ayında ve özellikle Ağustos başında görülen döviz rezervi artışı da döviz bürosundan gelen dövizin sonucu mudur?

Önümde bazı sorular var. Birisi, Ağustos 2022'nin döviz rezervi bilgileri ile ilgili. Bir diğeri net hata-noksan konusunda; bu köşenin okuyucusu olan bir meslektaşımdan geliyor. Soruları tartışmak için yaklaşık üç hafta önce gelen bir bilgiyi paylaşayım.

Kamu bankaları TCMB için piyasadan döviz mi alıyor?

Bu bilgiye göre, A Holding'in döviz bürosu aylardır kamu bankaları (özellikle birisi) için piyasadan döviz alıyor. Toplanan bu döviz önce kamu bankasına, sonra da TCMB'ye döviz rezervini desteklemek üzere gidiyor.

Bu gelişmeyi ben bile duyduğuma göre doğru ve bilinen bir olgudur varsayımı yaptım. Üstelik birkaç kez de teyit ettim. Moody's'in Türkiye'nin kredi notunu B2'den B3'e düşürdüğü 12 Ağustos 2022 tarihli raporundaki bazı ifadeler de bu konuyu aklıma getirdi. Moody's raporu şöyle diyor:

"Türkiye'de giderek daha sık ve daha ortodoks olmayan (aslında alışılmadık demek daha doğru) önlemler açıklanıyor. Bu önlemler şimdiye kadar bir başarı göstermedi, parayı/dövizi daha istikrarlı yapmadı, TCMB döviz rezervlerini yükseltmedi."

Rapor, TCMB döviz rezervinde 5 Ağustos 2022'de gözlenen yükselmenin "büyük bir enerji yatırımı ile ilgili olduğunu" söylüyor. (Büyük olasılıkla Akkuyu ima ediliyor.) Eğer böyle ise, bu döviz girişi Ağustos ayının ödemeler bilançosunun "doğrudan yatırım" kalemi içinde görülmesi gerekir.

Rapor devam ediyor:

"Giderek daha karmaşık hale gelen düzenlemelerin ve makro-ihtiyati önlemlerin makroekonomik istikrarı ve sürdürülebilirliği sağlamada ve enflasyonu düşürmede etkili olmayacağı görüşündeyiz." Moody's (12 Ağustos 2022).

Moody's, not düşürmesinin bir gerekçesi olarak bu alışılmadık politikaları ifade ediyor. Bunlarla birlikte cari açıkta, bütçe açığında ve enflasyonda kötüleşme beklentisini de gerekçeleri arasında belirtiyor.

Türkiye'nin kredi notunu, 8 Temmuz 2022'de yayınladığı raporla, Fitch de B+'dan B'ye düşürmüştü. Fitch'in açıklamaları da Moody's'inkine benziyordu.

İlk soru şu; kamu bankaları neden bir döviz bürosundan döviz alıyor? Artık kazanılmış dövizler (mal ihracatı, turizm gibi hizmet ihracatı) yetmiyor, ihtiyacı karşılamıyor mu? Yerlilerin döviz mevduatları da çözülmediği için mi? 

Olabilir. Ancak, örneğin TCMB doğrudan döviz ihalesi ile döviz alımı yapabilir. Neden kamu bankasının döviz bürosundan aldığı dövize yönelsin?

Net hata-noksan ve döviz rezervi buradan da mı destekleniyor?

Bir yanıt şu olabilir; TCMB ihale yapmak gibi açık yollardan döviz toplamak istemiyordur. Çünkü bu yollarla oluşturduğu döviz talebinin kur üzerinde önemli yükseltici etki yapacağını düşünebilir.

Peki, dövizin bu şekilde toplanması döviz kurunu yükseltmez mi? Toplanan dövizin miktarına bağlı. Makul miktarlarda döviz alınırsa etkisi sınırlı olur. Daha önemlisi şudur; alınan döviz zaten banka dışı yollarla ülkeye girmişse, yani arz talebi karşılıyorsa, kur çok etkilenmeyebilir.  

Ülkeye banka dışı yollarla giren döviz, gelir kaynağı bilinmeyen, ödemeler bilançosunun "net hata-noksan" kalemine yansıyan dövizdir. Acaba, net hata-noksan kaleminin son aylarda ve özellikle Haziran 2022'de yüksek artı değerlerde olması döviz bürosu yoluyla toplanıp banka sistemine giren döviz ile mi sağlanıyor?

Şu soru da akla geliyor: 2022 Temmuz ayında ve özellikle Ağustos başında görülen döviz rezervi artışı da döviz bürosundan gelen dövizin sonucu mudur?

Son 10 yıldaki yüksek cari açık dönemlerinde, açığın önemli bölümlerinin net hata ve noksan ile kapatıldığını görüyoruz. Tablo 1'de 6 aylık dönemler için cari açık ve net hata-noksan değerleri yer alıyor. Net hata-noksan kalemi 2022'nin ilk 6 ayında hep artıdır ve cari açığın yüzde 54'ünü kapatmaktadır.

Tablo 1 Cari Açık ve Net Hata-Noksan ile Finansmanı, 6 Aylık Dönemler, % Kaynak: TCMB

Net hata-noksan kalemi, ülkeye giren ve çıkan dövizlerin kayıtlarında hatalar ve noksanlar olabileceğini gösteriyor. Ortalama değerinin makul bir sürede sıfır olması gerekir. Ancak bu kalemde kayıt dışı giriş ve çıkışlar da vardır. Net hata-noksanın yüksek olması, kayıt dışılığa ve bilgi eksikliğine işaret ediyor.

FATF unsuru

Bu hata ve noksanlar ve kayıt bilgileri eksikliği her ülkede olabilir. Ancak aylarca artıda (veya ekside) olması ve cari açığın önemli bölümünü kapatması dikkat çekicidir. Bilmek gerekir ki, OECD bünyesinde 1989'da kurulan Mali Eylem Görev Gücü (FATF), bu gibi kayıt ve bilgi eksikliğine olumsuz ve önyargılı yaklaşıyor.

FATF'da 1990'lar sonunda "aklanan kara para miktarını tahmin etmeyi amaçlayan" bir çalışma grubu oluşturulmuştu. Bu grubun OECD'de FATF üyeleri ile yaptığı toplantılara 1990'lar sonu 2000'ler başında birkaç kez katıldım.

Biliyorum ki, Türkiye'nin önemli değerlere ulaşan net hata-noksan gibi kayıt eksikliği veya bilgi eksikliği gösteren kalemleri varsa, "kara para aklama" imaları yapılıyor.

Türkiye yaklaşık bir yıldır FATF'ın gri listesindedir. Bu durum ülkeye sermaye girişini, borçlanma maliyetini ve değerlendirmeleri olumsuz etkileyebilir. Yeri geldi belirteyim. Katıldığım bir FATF toplantısında İsveç temsilcisi Türkiye'ye ve özellikle insanlarına kara para ile ilgili ithamlar yöneltti. Kendisine ırkçılık yaptığını söyledim. ABD'li oturum başkanı ise kayıtsız kaldı.

Bir iktisat kuralıdır, ders kitaplarında önemli yer tutar; doğru ve zamanlı bilgi ekonomik işleyişi her zaman daha etkin ve daha sağlıklı yapar. Bilgi konusunda özensizlik ve hele bilgiyi saklamak, tahrif etmek sonunda ekonomiye her anlamda zarar verir. Bilgi önceliği kişilere veya belli gruplara verilmiyorsa, öncelik ülke ekonomisi ve insanları ise, bu kurala uymak gerekir.

Metin Çulhaoğlu için...

Üniversiteden dönem arkadaşım Metin Çulhaoğlunun vefatını büyük üzüntüyle öğrendim.
Sevenlerinin büyük acısını paylaşır başsağlığı dilerim.



Kaynakça

- Moody's (12 Ağustos 2022) "Rating Action: Moody's downgrades Turkiye's ratings to B3, changes outlook to stable"

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1960'ların ikinci yarısında ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan dört kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

Yazarın Diğer Yazıları

“Beklenmedik” faizler, Türkiye ve Arjantin 

Enflasyona yalnızca bir para politikası konusu olarak bakmak da yanıltıcıdır...

Oppenheimer, Klein, McCarthy ve üniversite meselesi

Klein ve Oppenheimer’ı, örgüsü çok benzer olaylar etrafında buluşturan ABD’li senatör Joseph McCarthy veya onun adıyla anılan McCarthy’cilik

Enflasyon yine saydırıyor: Enflasyon şokları ve bazı çözüm önerileri

Cumhurbaşkanlığı kabinesi toplantısında enflasyon ve "fahiş fiyat artışları" da konuşulmuş. Ne güzel. TCMB dün, "ilave sıkılaşma adımları" attı ve bankaların kredi büyüme hızlarını düşürmelerini istiyor. Geç değil mi? Bu soruyla birlikte, aklıma, enflasyonu düşürmek için önerilen ve bazıları da uygulanan alışılmışın dışındaki birkaç önlem geldi