02 Temmuz 2022

Kaymakam'ı kim öldürdü?

Derik Kaymakamı Safitürk cinayeti, Türkiye'nin dört bir yanında olan, üzerine kapatılmaya çalışılan, sonuca bağlanmış gibi gösterilen dosyalardan biri. Tıpkı çözüm sürecinin bitmesine gerekçe gösterilen Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesi dosyası gibi

Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk, milliyetçi, muhafazakâr bir ailenin çocuğuydu.

Derik'e atandıktan kısa süre sonra, Derik Belediye Başkanlığı'na da kayyım tayin edildi. 

İlçede iki kez "hendek" operasyonu olmuştu. 

Göç alan bir ilçeydi ve hem çatışmalar hem de göç dalgası nedeniyle olağan dışı bir para akışı söz konusuydu.

Safitürk, bu para akışının ve garip trafiğin farkındaydı.

Özellikle de Derik'te kurulan çadır kent için aktarılan ancak göç dalgasının umulduğu gibi gerçekleşmemesi nedeniyle harcanmayan 273 milyon liranın.

Paralarla ilgili çok sayıda iddia vardı.

Safitürk, iddiaya göre, dönemin Mardin Valisi Mustafa Yaman ile bu konuda birden çok tartışma yaşadı.

Bankada bulunması gereken paranın zamanla buharlaşması nedeniyle dönemin AKP il ve ilçe yöneticilerinin yargılandığı bir dava da söz konusuydu.

Safitürk, böyle bir ortamda, makamında uğradığı bombalı saldırı sonucunda öldürüldü.

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, geçen hafta bu cinayetle ilgili çarpıcı iddialarda bulundu. Gergerlioğlu, iddialarının Safitürk ailesi tarafından da paylaşıldığını aktardı.

* * *

Safitürk'ün 11 Eylül 2016'da, Derik'teki makamında uzaktan kumandalı bomba ile öldürülmesinin ardından 71 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 15'i tutuklandı. Ancak daha sonra sadece Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu ceza aldı. 

İki kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilen Mesutoğlu, duruşmalar sırasında, SEGBİS ile katıldığı duruşmada kendini yakmaya çalıştı. Adaletsizliğe uğradığını göstermek için açlık grevi yaptı.

Safitürk'ün ağabeyi Ali Haydar Safitürk de Mesutoğlu'nun katil olduğuna inanmıyor. 

Safitürk, cinayeti sorduğunuzda, "Dosya kapatılıyor" yanıtını veriyor net biçimde.

Kardeşinin ölümüyle ilgili çarpıcı iddialarda bulunuyor. Belgelendiremediği bazı iddialarda bulunduğunu, bu yüzden bunları şimdilik aktarmayacağını söylüyor:

"Biz her şeyi mahkeme sürecinde öğrendik. Bu işi PKK'nın yaptığına inandık ama mahkemeye gittik baktık ki PKK diye bir şey yok olayda. Savcının önyargılı oluşunu iddianamenin hazırlanma sürecinde gördük. Ben olaydan 10 gün önce rahmetlinin 10 gün yanında kaldım. Herkes şehit olacağını, öldürüleceğini konuşuyordu. Göz göre göre yapılan bir katliam. Düşünebiliyor musunuz kaymakam çocuklara top dağıtıyor, çocuklar bile diyor ki 'Bu kaymakamı mı öldürecekler.' Memurların tamamı konuşuyordu. 

Vali beyin bile kaymakama bir gün önce 'Yarın sana bombalı saldırı yapılacak, tedbirini al' diye gönderdiği mesaj var. 

Ben suç duyurusunda bulundum bununla ilgili mahkeme yapılmadı.

* * *

Burada 9 aylık bir kayıp çadırkent parası var. Boşaltılmış bir kamp burası. Harcanmayan ödenek hesaptaydı. Bu para hesaptaydı. Burada iktidar partisine yakın isimler var. AKP Derik İlçe Başkanı hapisteydi. Bunlar beraat etti. Birkaç banka memuru ceza aldı.

Emniyet amiri var olayın içinde. 

İki polisin ifadesi var kapıda nöbetçi olan. 

Ambulansla makamdan alınan kaymakam, Derik Hastanesi'nden Kızıltepe'ye götürülüyor bu sırada emniyet amiri koşup odayı temizletiyor. Olay yeri incelemesi ise bir gün sonra yapılıyor.

Emniyet amirinin talimatıyla işçiler ne varsa alıp götürüyor. Kaymakamlık binası da 10 gün sonra yıkılıyor. Sorunsuz çalışan kameralar söktürülmüş. Emniyet amirinin başrol oynadığı, olayı kapatmak, olayı saklamakla ilgili üstün bir çabası var. 

* * *

Valinin talimatıyla doktorlar tartaklanıyor. Derik'ten Kızıltepe'ye, oradan Gaziantep'e gönderiliyor kaymakam.

Gaziantep'teki doktorlar Kızıltepe'de beyin kanaması geçirdiği ifadesini verip, oradaki doktorları suçluyor ama böyle bir bulgunun olmadığı çıktı ortaya. Tomografi ve filmler kaybolmuş onlara göre. Oysa Kızıltepe'deki doktorlar, hayati tehlike olmadığını, ameliyatın gereksiz olduğunu, hatta üst hastane gerekiyorsa GATA'nın haberdar edildiğini, daha kolay olacaksa Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nin hazır olduğunu anlatıyor. 

Vali sorumlu bunlardan. 

* * *

Bunlar hep soruşturma süreçlerinden gördüğümüz. İddianamedeki iddiaların tamamı gerçek dışı çıktı. Uzaktan kumandalı bombayla bir katliam yapılmış ama fail yok.

Emniyet amiri ile ilgili kamu davası açılmış, kendisine rütbe verilmiş yargılama sürerken. Bu davada 12 ay hapis cezası vermişler. Kasıt ve kusuru bulunduğundan dolayı verilmiş bu ceza. İyi halden iki aya indirilmiş. Bu yargılama sürerken de iki defa rütbe verildi bu adama.

* * *

Kardeşim, kaymakamken 'bizim buradan çıkışımız yok' diyordu. Hendek operasyonunu yaşadıktan sonra hanımını Konya'ya yerleştirdi. Bari çocuğumu kurtarmış olayım diyor. Vali ile kavga edip duruyordu. 

* * *

273 milyon lira gibi bir para söz konusu çadırkent yolsuzluğunda. Zaten bunun yüzünden vali beyle arası açılmış. Susturulan bir eş var. Ne hikmetse öğretmen bir insan başka yerde değil İçişleri Bakanlığı'nda görevlendiriliyor. 

Bize gelen tehditler var. 'Babana ikinci şehit namazını kıldırtırım', 'Şehitliğini kaldırtırım' diyen siyasi var mesela. Ama mühim değil. Yeter ki ne varsa açığa çıksın."

* * *

Derik Kaymakamı Safitürk cinayeti, Türkiye'nin dört bir yanında olan, üzerine kapatılmaya çalışılan, sonuca bağlanmış gibi gösterilen dosyalardan biri.

Tıpkı çözüm sürecinin bitmesine gerekçe gösterilen Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesi dosyası gibi.

Tıpkı terör, terör denilerek üzerine kapatılan diğer soruşturmalar, davalar gibi.

Adalet sloganla gelmiyor.

Safitürk ailesi, adalet istiyor.

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997’den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. 

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. 

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş’la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. 

İlk romanı Mühür, 2018de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Dink ailesinin isyanı, DEM Parti’deki derin çatlak ve Erdoğan’ın kapattığı kapılar

Uzun bir zamandır kulislerde, DEM Parti’ye yakın kimi isimlerle AKP’de aktif görevi olmayan ancak AKP içinde etkili kimi isimlerin görüşmeler yaptıkları konuşuluyor. Öncelikle iktidarın havasının bu olmadığının, dahası MHP’nin iktidar ortağı olduğu müddetçe böyle bir sürecin başlayamayacağının altını çizmekte fayda var. Ancak buna rağmen DEM Parti’nin içerisinde, yürütülen en küçük temastan “çözüm süreci” çıkabileceğini düşünen bir kesim de mevcut

Geriye kalan sadece kemik ve bez parçaları

Giden gelmiyor ama insanların verilecek bir yanıta, adaletin kırıntısına ihtiyacı vardı. Bağışlamak için küçücük bir neden… Ama olmadı…

Tahrik indirimi, tahrik olma hakkı bulunmayanlar ve tahrik olmamayı öğrenmek

Kendi takımı, kendi partisi, kendi yakınları benzer bir muameleye maruz kalsa bugün söylediklerinin tam aksini söyleyecek koca koca insanlar, olta hareketinden gülümsemeye, saha içinde eğlenmekten koşarak soyunma odasına girmemeye kadar bin bir tane mazeret bulup savunmaya çalışıyor.