10 Haziran 2022

Hey Tarhan Abi, bizi niye bırakıp gittin?..

Ben ona Tarhan Abi derdim, o da bana Hasan Bey... Seni çok özleyeceğim Tarhan Abi...

İçimi hüzün basmış durumda...
Bilgisayarın başına oturdum,
yazı bir türlü gelmek bilmiyor.
Ben ona Tarhan Abi derdim,
o da bana Hasan Bey...
Aramızdaki yaş farkı nedeniyle 
beni rahatsız eden 
bu hitap tarzını hiç değiştirmedi.


Ben onu 1970'li yıllarda,
Ankara'da Cumhuriyet gazetesinin
temsilcisi olarak "Ankara gazeteciliği"ne 
başlarken Necdet Uğur Bey'le 
birlikte tanımıştım
İkisi de derin Halk Partili'ydi. 
Tarhan Abi'de CHP deyince 
İsmet İnönü çizgisi ağır basardı.
Türkiye'nin çok partili demokrasi 
macerasında herkesten çok
İsmet Paşa'yı önemserdi.
Ecevit'e dönük bakışındaysa 
olumsuzluk fazlasıyla ağır basardı.
Tarhan Abi yıllar içinde 
klasik Halk Partisi 
çizgisinden uzaklaştı.
CHP'nin geçmişindeki yanlışlarla 
hesaplaşmaya yöneldi.
Kürt sorunu, laiklik, asker ve siyaset, 
parti-içi demokrasi gibi Türkiye'de 
demokrasinin rayına oturmasını engellemiş 
temel sorunlara daha çok eğilmeye başladı.
Bir başka deyişle:
Kemalist-milliyetçi CHP'nin 
gerçek sosyal demokrat çizgiye 
nasıl geçeceği konusunda 
sistemli biçimde kafa yormaya yöneldi.
Ama sonra bunun mümkün olamayacağına inandı 
ve yeni parti fikrini savunmaya başladı.
Tarhan Abi'nin gözünde parti-içi demokrasi 
en öncelikli konuydu.
Hep şöyle derdi:

Hasan Bey,
parti-içi demokrasi olmadan
demokrasi olmaz.
Bizdeki partilerin hiçbirinde
parti-içi demokrasi yok, olmadı.
Hep lider hegemonyası ağır bastı
bizim partilerde...
Bu yüzden de demokrasimiz olmadı.

Tarhan Abi, "6'lı Muhalefet"in şubat ayındaki 
ortak demokrasi bildirisini 
genel olarak olumlu karşılarken,
açıklamayı parti-içi demokrasi, 
yerel yönetimler ve laiklik 
noktalarında eleştirmişti.
Bu arada, son zamanlardaki 
telefon sohbetlerimizde 
Tarhan Erdem'in Kemal Kılıçdaroğlu'yla 
6'lı Muhalefet hakkında epeyce olumlu
konuştuğunu belirtmek isterim.
Çok iyi bir araştırmacıydı.
Kurucusu olduğu KONDA'yı yıllar yılı 
-Bekir Ağırdır'la birlikte- başarıyla yönetti.
2007 yılı Temmuz ayında seçim gecesini
hiç unutmam, Tarhan Abi'nin gözyaşlarını 
nasıl tutamadığına tanık olmuştum.
Milliyet'teki 25 Temmuz 2007 tarihli
yazısında Taha Akyol şöyle anlatır:

KONDA'nın Radikal'de yayımlanan 
kamuoyu araştırmasında 
AKP yüzde 44-48 arasındaydı. 
Bundan dolayı Tarhan Erdem satılmış,
yalaka
diye bir yığın hakarete uğramıştı!
Bir de şimdi sandıktan onu mahcup
edecek bir sonuç çıkarsa 
Tarhan Erdem'i boğarlardı alimallah!
Seçimlerin geneli hakkındaki tahmini de 
seçim gecesi CNN Türk'te yayımlanacaktı.
Yine, ya ters bir sonuç çıkarsa?!
Sonra, sandıklardan gelen sonuçlar, 
Erdem'in bulgu ve açıklamalarını, 
artı ve eksi hata payları içinde doğruladı! 
CNN Türk'ün stüdyosunda Erol Tuncer, 
Hasan Cemal, Ferhat Boratav, ben,
diğer arkadaşlar
Tarhan Erdem'i kutladık!
Ve Tarhan Ağabey gözyaşlarını tutamadı!
Ağlıyordu! 
'Metot' fikrinden yoksun 
ideologların hücumları karşısında Erdem, 
'saha araştırması' denilen bir sosyal bilim
dalının bulunduğunu da ispatlamış oluyordu!
Elbette bunun da haklı sevincini yaşıyor, 
sevinç gözyaşları döküyordu.

Sevgili Tarhan Abi,
Siyaset konusunda senden çok şey öğrendim.
Çok teşekkür ederim.
Uzun telefon sohbetlerimizi, 
KONDA'daki öğle yemeklerimizi
ve seni çok özleyeceğim.
Huzur içinde yat Tarhan Abi.
Hiç merak etme, bu memleketteki 
Tek Adam rejimini, 
Saray Düzeni'ni
bu millet seçim sandığında 
tarihe gömecek.

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu.
Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1981 yılına kadar Ankara Temsilciliği yaptığı Cumhuriyet gazetesini 1981-1992 yılları arasında Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986’da Sedat Simavi Ödülü’nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı.

Türkiye medyasının en etkili ve kıdemöli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013’ten itibaren T24’te yazıyor.

Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi’nde “Medya ve Politika” dersleri veren Hasan Cemal’in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle:

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2004)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor