18 Ağustos 2022

'Gerektiğinde devletçililik', 'beşli müteahhit' sözleşmeleri için bilgi vereceklere 'tanık koruma', kamu bankalarını zarara uğratan bürokratlara soruşturma; İYİ Parti'nin ekonomi programında neler var?

Prof. Bilge Yılmaz: "İdeolojik yaklaşmaktansa Türkiye'de doğru neyse onu yapmaktan yanayım. Eğer bazı sektörlerde devletin büyük bir rol alması gerekiyorsa alır. Mesela tarımda devletin önemli rolü olması lazım…"

Memleketin en yakıcı sorunlarının başında ekonomi geliyor. Son bir yılda, aslında kimsenin inanmadığı TÜİK'in açıkladığı istatistiklere göre bile yüzde 80'lere gelen enflasyon, başta özel sektör olmak üzere enflasyonun çok gerisinde kalan ücretler, işsizlik-özellikle genç işsizliği, emeklinin, çalışanların yoksulluğu, ev kiralarının geldiği nokta-barınma sorunu, patlayan (patlatılan) kurlarla enerji fiyatlarında yaşanan yükselişle ulaşım başta olmak üzere her alanda yağan zamlar, çiftçinin mazota, gübreye ulaşamaması, esnafın siftah sorunu, Merkez Bankası'nın güvenilirliğinin kalmaması, CDS'lerin 700 puan seviyelerinden gezinmesi, kredi derecelendirme kuruluşlarının azalttığı notlarla düşülen lig… Artık hemen herkesin, hatta iktidar seçmeninin bile ortaklaştığı bir nokta var: Ekonomi yönetilemiyor, üstelik yönetilebileceğine dair işaret de yok. O zaman gözler muhalefete dönüyor. Peki oradaki durum ne? İki veri… Biri MetroPoll'den. Prof. Dr. Özer Sencar'a göre "Ekonomik sorunları muhalefet çözer" diyenler yüzde 42, "Çözemez" diyenler yüzde 54. "Erdoğan çözebilir mi sorusuna" ise yüzde 59 "Hayır" yanıtı veriliyor.

Bir diğer araştırma Yöneylem'den. "Ekonomiyi en iyi kim yönetir" sorusuna "İktidar" diyenler yüzde 35, "Muhalefet" diyenler yüzde 46.

Muhalefete ekonomi konusundaki henüz oluşmamış güven ortamı, seçim sürecinde daha netleşir mi? Ya da Erdoğan 'dışarıdan bulduğu muhtemelen ülkenin geleceğini daha da riske atacak parayla' geçici bir rahatlama sağlayıp seçimlerde başarı sağlar mı?

Ekonomide Kurtuluş Planı toplantısında İYİ Parti, ekonomi programına dair yol haritasını paylaştı.

Kafamda bu sorularla gittim İYİ Parti'nin 'Ekonomide Kurtuluş Planı' toplantısına. Bu toplantıda partiyi ekonomi konusunda iddialı yapan önemli isimlerden Prof. Dr. Bilge Yılmaz'ı dinlemek, çözüm önerilerini not almak ufuk açıcı olacaktı. Tabii memleketin dört bir yanını durmaksızın gezen, halkın nabzını en iyi tutan liderlerden Meral Akşener'in ekleyecekleri de önemli idi. Ve toplantı, özellikle seçimlere az bir süre kala ekonomi konusunda programlarını resmi olarak açıklamış partiler (DEVA ve Gelecek) ile sözel anlamda çerçeveyi çizen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun anlattıklarıyla karşılaştırmaya imkân verecekti.

Sabah erken bir saatte gittim toplantının yapılacağı salona. Karşılama alanının yanında sevimli bir köpek duruyordu. İYİ Partili gençlerin sokakta yaşayan dostlara daha olumlu koşullar hazırlamak için kurduğu İYİ Pati organizasyonunu tanıtmak için oradaydı. Açıkçası toplantıya güzel bir başlangıç yaptım. Ardından sandalyelere bırakılan 'Ekonomik İstikrar ve Kapsayıcı Büyüme İçin Eylem Planı' raporunun 40 sayfalık sunumunu altını çizerek okudum. Salonda partinin yöneticileri, milletvekilleri, iş insanları ve akademisyenler de vardı. Ağırlık gazetecilerdeydi. İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale, İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Prof. Dr. Bahadır Erdem, İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu da salonda idi.

İYİ Parti'nin 'Ekonomide Kurtuluş Planı' toplantısında İYİ Pati standı açıldı.

Akşener'in vizyonu ve Altılı Masa'ya mesajı

Önce Meral Akşener çıktı kürsüye. Konuşmasının geniş bir kısmını T24'ün haber sayfalarında bulabilirsiniz. Benim önemsediğim ve not defterime kaydettiğim kısımları paylaşmak istiyorum. Akşener; 21 Ağustos'taki Altılı Masa toplantısı öncesi diğer partilere şu mesajı verdi:

"İYİ Parti kurulmamış olsaydı bugün muhalefet kavramı içerisinde biz neyi konuşuyor olacaktık? Bu hakkın, bu hukukun, bu saygının İYİ Partililere gösterilmesi gerektiğine inanıyorum."

Ardından ekledi:

"Bir umut bir heyecan varsa, 'Biz yapabiliriz-olabilir' diyorsak, bunun birinci kilometre taşı İYİ Parti'nin kuruluşudur. Eğer bunu görmezden gelip bir bakış açısı ortaya konulursa, bu İYİ Parti'nin o dönemdeki çok acı çekmiş, büyük irade göstermiş mensuplarına, arkadaşlarımıza çok büyük bir haksızlık olur."

Akşener bu söylemi bir süredir sürdürüyor. Bunu CHP'nin kimi yöneticilerinin 'muhalefette ağırlık ekseni tarifi yapan' bazı söylemlerine tepki olarak dillendirdiği belirtiliyor.

Akşener'in partisinin ekonomi siyaseti ile ilgili de şu vizyonu ortaya koyuyor:

"Atatürk'ün ekonomiye, iktisada ve insana dair vizyonunun takipçisi olmaya gayret gösteren bir siyasi parti olduklarını" belirten Akşener, "Ne demek istiyorum? Bireysel kalkınma değil bu dediğim. Bireyin kalkınma meselesini yıllar evvel ortaya koyan rahmetli Atatürk'tür. O yıllarda birey diye bir kavram yok. O yıllarda henüz sanayi devriminin sonuçlarının oluşturduğu değer setleri 'Ver talimatı al tekmili' şeklinde. 'Müşteri' denilen kavram odakta değil. Habire savaş olmuş. İnsanlar hayatta kalmaya çalışıyor ama o günün şartlarında Anadolu'dan bir siyasi lider çıkıyor, bireyin kalkınmasına dair bir vizyon ortaya koyuyor."

İYİ Parti 'devletçi' politikaları mı önceleyecek?

Akşener konuşurken aklıma 1923 İzmir İktisat Kongresi'nde özel sektörü önceleyen bir programı benimseyen, ancak ilerleyen yıllarda dünyanın da içinde bulunduğu durum sebebiyle (1929 buhranı) 'devletçi' politikalara yönelen genç cumhuriyet geliyor. İYİ Parti devletçi politikaları mı önceleyecek? Aklıma bu geliyor, mutlaka sor diye not alıyorum.

Meral Akşener

Bilge Yılmaz sunumu yapmak üzere sahneye geliyor. Daha başlarken partisinin ve kendisinin çizgisini ortaya koyuyor: "Bugünkü ekonomik yıkımın faturasını dar gelirlilere çıkarmayacağız." Ve başlıyor ekonomi politikalarında 1 ayda, 3-6 ayda, 12-18 ayda yapacaklarını anlatmaya:

Para politikasında şunları öngörüyor:

"Politika faiz oranı ülkenin olağanüstü şartları dikkate alınarak fiyat istikrarına uyumlu hale gelecek. Para politikası araçlarının kullanılmasında genel kabul görmüş uluslararası standartlar göz önüne alınarak sadeleşmeye gidilecek. Merkez Bankası iletişimi daha şeffaf hale getirilecek."

İYİ Parti'nin Merkez Bankası'nın bağımsızlığını sağlayacak önerileri ile dünyada eşi benzeri olmayan politikalarının değişmesi gerektiğini anlattığı gün, politika faizinde 1 puanlık indirim daha yapıldı, ABD Doları TL karşısında bir kez daha değer kazanarak 18 TL'nin üstüne çıktı.

Bilge Yılmaz'ın sunumundaki, bankacılık sektörü ile ilgili önerilerde şu bölümler önemli:

"BDDK, SPK, TMSF bağımsızlığı sağlanacak. Uygulanacak dezenflasyon programının şirketler ve bankacılık sistemleri üzerindeki etkilerini analiz edecek stres testleri yapılacak. Gerekirse bankacılık sisteminin yeniden sermayelendirilmesi için plan açıklanacak.

Eskiden olduğu gibi Halk Bankası KOBİ odaklı, Ziraat Bankası tarımın desteklenmesi ile ilgili konularda çalışacak.

Kamu bankalarında tespit edilen zararlara sebep olan kamu yöneticileri hakkında ivedilikle soruşturma açılacak."

Bilge Yılmaz

Kamu zararlarını tespit birimi

Kamu Özel İşbirliği süreci ile ilgili de şöyle bir yol haritası öngörülmüş:

Hazine ve Maliye Bakanlığı içinde özel çalışma birimi kurularak kamu zararı tespit edilecek:

- Kamu Özel İşbirliği projeleri. (Köprü, otoyollar, şehir hastaneleri)

- Hazine ve kamu bankaları üzerinden döviz rezervlerinin eritilmesi.

- Kamu bankalarının kuruluş amacı dışındaki sektörlere kredi vermesi (başta medya)…

Proje ve sözleşmelerle ilgili bilgi verenlere koruma

Bu yapılırken söz konusu projelerin hazırlık ve sözleşme süreçleriyle ilgili elinde bilgi ve belge olanlardan tanıklık- görgü tanıklığı yapmak isteyenler için yasal koruma sağlayan düzenlemeler yapmayı öngörüyor. Bir nevi tanık koruma programı.

Ayrıca bu projelerde kamu zararı varsa projelerin yeniden müzakeresi veya iptali için harekete geçilecek.

Vergi gelirlerinde artış öngörülüyor. "Bu yapılırken dolaylı vergilerin payı azaltılacak" deniyor. Burada 'servet vergisi' tarzı bir tahsilat olup olmayacağı tam net değil, ancak gelir/kurumlar vergisi gelirlerinin, toplam vergi hasılatı içindeki payının artırılacağı, vergi tabanının genişletileceği vurgusu var.

Benim önemsediğim yerler böyle…

Ekonomi konusunda diğer partilerden; DEVA Partisi 119 maddelik bir program açıklamıştı. Ve öne çıkan başlıklar şöyle idi: Ücretliler üzerindeki vergi yükü azaltılacak, Varlık Fonu ve Cumhurbaşkanlığı'na bağlı politika kurulları kapatılacak, tüm harcamalar bütçeye taşınacak, KÖİ projeleri denetlenecek, mali kural uygulanacak, kamu ihale kanunu AB standartlarına göre yazılacak.

Gelecek Partisi 61 maddelik ekonomide yıkımdan çıkış programı açıklamış, 7 başlıklı yol haritasında "Siyasetin güdümüne girmiş olan TCMB yönetimi derhal görevden alınmalı, 128 milyar dolarla ilgili soruşturma başlatılmalı" önerisini sunulmuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu uzun süredir neoliberal politikalara karşı bir dil kullanıyor, özellikle 'beşli çete' olarak nitelendirdiği kişilerin yaptığı köprü-yol gibi yerlerin, 'haksızlık-yolsuzluk' ile alındığını söyleyerek kamulaştırmadan bahsediyor.

"Gerekiyorsa devlet rol alır"

Aralarında farklar var ama İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz'ın deyimiyle bunlar 'halledilebilecek' konular. Ne yazık ki sunumdan sonra soru-cevap yapamadığımız için ben Bilge Bey'e sorularımı ayak üstü sormak zorunda kaldım. Onu da aşağıda yazıyorum:

- Konuşmanızın bir bölümünde 2001 benzeri bir ekonomik program uygulanmasından bahsettiniz. O programın faturasını Türkiye'nin yoksulları ödemişti?..

Sadece enflasyonla mücadele konusu anlamında söyledim. Bakın ben olduğum müddetçe Türkiye'de yoksul kesimin aleyhine bir kemer sıkma programı olmayacak.

- Partinizin Genel Başkanı Meral Akşener konuşmasında Atatürk dönemindeki ekonomik anlayıştan bahsetti. Devletçi bir perspektifiniz mi olacak?

Türkiye'de bu mevzular çok yanlış anlaşılıyor, tartışılıyor. Ben ideolojik yaklaşmaktansa Türkiye'de doğru neyse onu yapmaktan yanayım. Eğer bazı sektörlerde devletin büyük bir rol alması gerekiyorsa alır. Mesela tarımda devletin önemli rolü olması lazım. Doğru toprakta, doğru ürünün ekilmesini, doğru gübrenin kullanılmasını sağlayamıyoruz. Devlet orada düzenleyici, destekleyici, denetleyici olmak zorunda. Mesela tohum meselesinde devletin genetik olarak kendi ürününü geliştirmesi lazım. Ben bunu devletçi ya da liberal tartışması olarak okumuyorum. Doğrusu olduğu için yapılmalı diyorum.

- Ben biraz da politik perspektif anlamında soruyorum.

Politik görüş olarak söylenecek şey milli gelirin nasıl dağıtılacağıdır. Politik karardır bu. Ve bu konuda benim bir kırmızı çizgim var. Türkiye'de ekonomide fatura dar gelirliye çıkartılacaksa ben bunun içinde olmam.

Altılı Masa'da Suriye politikası farklılığı

- Muhalefetteki partiler ayrı ayrı ekonomi programı açıklıyor. Ama önümüzdeki seçimlerde en az birkaç sene seçilen cumhurbaşkanı yönetecek ülkeyi. Beraber bir proje ortaya koymak seçmen açısından daha olumlu olmaz mı?

Bu konudaki çalışmalar, konuşmalar genel başkanlar seviyesinde yapılıyor. Ama şunu söyleyeyim ekonomi politikalarındaki uyuşmazlık çok küçük olacaktır. Ancak partimizle diğer partiler arasında Suriye politikasında çok ciddi farklılıklar var. Sayın Ahmet Davutoğlu ile Sayın Ali Babacan Suriye politikası ile CHP'nin söyledikleri çok çok farklı. Ekonomide problem her yere, her mevkiye, liyakatlı insanların gelmesinin sağlanması. Benim Bilge Yılmaz olarak herhangi bir göreve gelmek gibi bir amacım yok. DEVA'dan da Gelecek'ten de arkadaşlar her pozisyon için olur, yeter ki liyakatlı olsunlar.

 

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Selahattin Demirtaş, nasılsın?

Seçimin son düzlüğünde gözler üzerinde…

Erdoğan İstanbul seçimini kendi eliyle, kendisi için referanduma çevirdi, 2028 fragmanı izlenecek

2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin fragmanını yaşayacak gibiyiz. Erdoğan ile İmamoğlu erken bir final oynayacak

Alkışlar arasında tercüme edilmeyen acı reçete: İşsizlik ve artacak yoksulluk…

Yoksulluğun her şeklinin yaşandığı bir ülke artık burası… Derin yoksulluk, yatay yoksulluk, insani yoksulluk, kadın yoksulluğu, kentsel yoksulluk, kırsal yoksulluk…