17 Haziran 2022

ABD Merkez Bankası kararı: Al sana bedava ders

Her şey o kadar ortada ki, artık en köklü AKP'liler, hatta kurucuları dahil, ülkenin yönetilmediğinin, her türlü ekonomik ve sosyal krizin farkında

19 Haziran 2018...

Cumhurbaşkanlığı seçiminden beş gün önce Tayyip Erdoğan'ın halka verdiği o ünlü sözü bugün yeniden hatırlamanın zamanı:

"Bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz."

Ne demek bu?..

"Enflasyon düşecek, milli gelir yükselecek, halkın refahı artacak, dış borçlar azalacak, işsiz sayısı düşecek, Türk Lirası dolar karşısında değer kaybetmeyecek...

Gıda ürünlerine ulaşmak sorun olmayacak...

Her Allah'ın günü zamlar birbirini izlemeyecek."  

24 Haziran seçimlerinde yetkiyi alıyor, seçildikten sonra ilk gün, 25 Haziran'da Erdoğan:

"Milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için önümüzde artık hiç bir bahane, hiç bir engel kalmadı."

Engel ve bahane kalmadığına  göre:

"Ne dış güçler, ne faiz lobisi, ne diğer ülkelerdeki çok yüksek enflasyon ki, bu doğru değil, ne de bir başka gerekçe, nurlu ufuklara ulaşmakta bize engel olamaz."  

Aynı gün ekonomik göstergeler

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilerek, ‘akla gelebilecek her türlü siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel açıdan tek adam rejimine'  geçildiği, hatta yargı bağımsızlığına son verildiğini de ekleyerek, Haziran 2018'te bazı temel göstergeler şöyle:

"-Dolar 4.81 TL,

-Enflasyon yüzde 15.39,

-Kişi başına düşen gelir 12.614 dolar,

-Merkez Bankası döviz rezervi 84.7 milyar dolar,

-Benzinin litresi 6 lira 24 kuruş,

-Mazotun fiyatı 5 lira 65 kuruş."

Bugün, tam dört yıl sonra bu rakamlar refahtaki düşüşün, yoksulluğun, pahalılığın, kısaca her alanda ekonomik facianın göstergesine dönüşüyor. Tarihin görmediği derin bir kriz. 

Zamsız geçen gün yok. Zam, zam, zam...

Benzin ve mazota zam, o olmazsa tren biletleri, o olmazsa şeker, o olmazsa  içki ve sigara, o olmazsa et, süt ve diğer gıda ürünleri, o olmazsa otobüs biletleri, o olmazsa elektrik, o olmazsa doğalgaz zamları, hem de yüksek oranlarda.

"Kardeşinize yetkiyi verdikten” sonra, bugün:

"Dolar 17.32 TL, enflasyon yüzde 73, kişi başına düşen gelir 8.400 dolar,  benzin 27 lira 49 kuruş, motorin 29 lira 32 kuruş, Merkez Bankası döviz rezervi eksi 50 milyar dolar dolayında.

Olumlu tek bir ekonomik gösterge yok."

Dış borç, iç borç, cari açık, işsizlik, geçim sıkıntısı ve devlette alabildiğine israf...

Aklınıza ne gelirse, dört yılda hepsi çok kötüleşiyor.  

Ve iflas riski

Bu verilere bir de, "iflas riskini” eklemek gerek. Ne demek bu?..

"Bir ülkenin ya da uluslararası finans kuruluşlarının bir başka ülkeye vereceği borcun, geri ödenmemesi olasılığına karşı ortaya çıkan risk, iflas riski olarak tanımlanıyor."

Bu risk ölçülüyor. O sayı ne kadar yüksek ise, o ülkenin borç bulması o ölçüde güçleşiyor.

Ya da iflasa süreklenmekte olduğu değerlendiriliyor.

"2018 Haziran ayında, yani tek adam rejimine geçildiği tarihte 289, geçen yıl Haziran'da 410 olan bu risk, bugün 836'ya yükselmiş bulunuyor." 

Ekonominin her geçen gün daha kötü yönetildiğinin temel göstergelerinden biri.

Babacan'ın ve ekonomistlerin kaygısı

İflas riskini gösteren oranın 836'ya yükselmesi karşısında DEVA Partisi lideri Ali Babacan alarm veriyor:

"Kaygılıyım, ülkemizin iflas riski bugüne kadar görmediğimiz seviyeye ulaşmış durumda. Çocuklarımızın, gençlerin yarınları tehdit altında. Şu andaki  iktidar tam bir vurdumduymazlıkla bütün bu olan, biteni görmezlikten geliyor.

836 rakamı yaklaşan felaketi gösteriyor."

Dünyanın önemli ekonomistleri aynı kaygıyı paylaşıyor:

"Türk Lirası'nın değer kaybı Türkiye'nin düşük faiz politikasına bağlı. Ekonominin temel bir yasası yok sayılıyor.

Risk primi tehlikeli biçimde yükseliyor."

Türkiye'nin en değerli iktisatçıları arasında yer alan, Hazine eski Müsteşarı Mahfi Eğilmez'in yorumu şöyle:

"İflas riskinin yükselmesinde Corona salgını, Rusya - Ukrayna savaşı ve yükselen enerji fiyatları gibi dış etkenlerin yanı sıra, içerde enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir.

Dış nedenlerde yapılacak olanlar sınırlı olsa da, iç nedenleri yönetmek mümkündür. Bu sayede dış nedenlerin etkileri de azaltılabilir." 

Ekonominin temel yasası

Her geçen gün daha kötüye giden, zamlarla bunalan, geçim sıkıntısıyla daralan bir ülkede yerli ve yabancı iktisatçılar aynı noktayı vurguluyor:

"Ekonominin temel yasaları yok sayılıyor."

Düşük politika faizinde ısrar, "faiz sebep enflasyon sonuç” gibi, hiç bir ekonomi kitabında olmayan bir söylem bugünkü derin krizin en önde gelen nedeni.

75 baz puan yükseltti

Bakın Amerika'ya...

Enflasyon yüzde 8'i geçtiği anda, tamamen bağımsız Amerikan Merkez Bankası, enflasyonu frenlemek için Başkana filan sormadan:

"28 yılın en yüksek faiz artışını gerçekleştiriyor, politika faizini 75 baz puan arttırarak, yüzde 1.50 - 1.75 aralığına yükseltiyor."

Bu örnek de mi, Türkiye'ye hiç ders vermiyor?..

Amerikan Merkez Bankası doların faizini yükseltince, bizde 17 lira 18 kuruş dolayında seyreden dolar dün bu satırlar yazılırken, 17 lira 32 kuruşa çıkıyor.

Dolar daha da yükselirse, yeni zamlara hazır olun!..

Kral çıplak

Böyle bir ortamda gerçekçi ve cesur sözlerden biri, AKP'nin 2002'de üç önde gelen kurucusundan biri olan, bir ara AKP'nin Meclis Başkanı, bir ara AKP'nin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a ait. Arınç dün:

"Kral çıplak demenin zamanıdır."

Her şey o kadar ortada ki, artık en köklü AKP'liler, hatta kurucuları dahil, ülkenin yönetilmediğinin, her türlü ekonomik ve sosyal krizin farkında.

Daha ne desin!..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesini, 1969da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyette ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyette önce Yayın Koordinatörü, 1999da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003te Hürriyet Gazetesinde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyetiin çeşitli ödülleri yanında, 2014te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TVnin Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Steinmeier’in sıra dışı ziyareti: Döner ve ötesi

Gezi “resmi gezi” ancak, Tayyip Erdoğan’la görüşmesi gezinin son gününde

"Boykota" göz yaşartıcı destek!..

Şimdi aniden balıklama destek!.. Çünkü, ekonomik felakette suçu lokantaların üstüne atıyor. İris Hanım!.. Neden yaptınız bu çağrıyı?..

"Three Who Made A Revolution": Devrim Yapan Üç Adam

İktidarla ve diğer partilerle günlük siyasi polemiklerin ötesinde, bu "üçlünün" devrim hedefi belli: Her alanda Cumhuriyet'in yüz yıllık fabrika ayarlarına dönüş!..