05 Mayıs 2021

Bazı yaralar sanatla da iyileşmiyor

Bir an duruyorum ve Van doğumlu ünlü bir ressamı, Arshile Gorky adını neden şimdiye kadar hiç duymadığımı düşünüyorum, neden?

Arshile Gorky ile ilk karşılaşmam "1940'tan Günümüze Sanat" adlı hayli kapsamlı bir kitabın sayfalarını rasgele çevirirken gördüğüm bir resmin beni durdurmasıyla oldu. Biraz yarım kalmış gibiydi resim, fakat öyle göründüğü için durmadım ben. Beni durduran başka şeydi. Sandalyede oturan bir kadın ve yanında ayakta duran bir erkek çocuk vardı resimde. Kadının ve çocuğun duruşu, bakışları, hepsi çok tanıdıktı. Çocukluğumda evde fotoğraf albümlerinde çok gördüğüm, fotoğrafçının önünde, çoğu zaman onun konumlandırmasıyla çekilmiş fotoğraflara benziyordu. Hatta çok iyi anımsadığım, annemle babasının da vardı böyle bir fotoğrafı, ilk o geldi gözümün önüne. Dedem sandalyede oturuyor annem yanında ayakta, başında iki yandan açık ince tülbent, boynunda bir dizi yuvarlak altın sıralanmış kolyesi, ayağında terlikler. Bu fotoğraflarda oturan kişinin elleri bir türlü yerini bulamaz, nerede duracaklar, yanlarda mı, dizin üstünde mi, açık mı duracaklar yoksa kapalı mı?

Bu resim de tıpkı böyle bir fotoğraftan yapılmış. Tuval üzerine yağlıboya. Resmin adı: "Sanatçı ve Annesi" Ressam: Arshile Gorky Yapım tarihi: 1926-42 New York, Whitney American Art Museum

Resmin üzerinde 16 yıl çalışılmış yine de bitmemiş gibi, belki de bitirilememiş ya da sanatçı öyle bırakmayı tercih etmiş. Okumaya başlıyorum, adı da ilginç zaten, hiç duymamıştım. Hem Arshile tanıdık hem Gorky, ama başka başka yerlerden, Arshile Gorky ilginç bir birleşim.

Biraz daha okuyunca resmin neden tanıdık geldiğini anlıyorum. Ressam bizim oralı çünkü (Muş, Bulanık'ta doğup büyüdüm). Arshile Gorky aslında Van'ın Gevaş ilçesinin Van Gölü kıyısında Horkum (şimdi Dilkaya) köyünden Manug Adoyan. 1902 de doğmuş ve 1915 yılına kadar bu köyde yaşamış.

Baba Setrak Adoyan, 1908 yılında Gorky daha küçükken çalışmak üzere Amerika'ya gitmiş bir daha da dönememiştir. Anne Şuşan Adoyan, beni durduran bu fotoğrafı Amerika'daki kocasına göndermek üzere çektirir. Manug, kendi çocukluğu ve annesinden kalan bu tek fotoğrafta sekiz yaşındadır. Yıllar sonra Amerika'da bu fotoğrafı ablasında bulan Manug, Gorky olduktan sonraki ressamlık hayatında bu fotoğraf üzerinde uzun yılların çalışmasıyla "Sanatçı ve Annesi" adlı ünlü tablosunu yapar. Tabloda annesinin elleri bir türlü yapılamaz, resim öylece kalır.

After Khorkum,1942, Arshile Gorky

Bazı yaralar sanatla da iyileşmiyor. Bir an duruyorum ve Van doğumlu ünlü bir ressamı, Arshile Gorky adını neden şimdiye kadar hiç duymadığımı düşünüyorum, neden? Anadolulu Ermeni bir ressam olmasından dolayı mı? Bütün dünyanın tanıdığı bildiği bu ressamı bizden özenle gizlemiş olmalılar. O, Vosdanig Manug Adoyan ve onun sanatını, hayatını, hatta ölümünü belirleyen şey belki de tam da Vanlı bir Ermeni olması. Bir zamanlar bu topraklarda yaşayan ve 1915'ten itibaren sistematik bir biçimde sürülen ve yok edilen bir halka ait olması. Bu insanlık suçunu "sözde" diyerek yok sayan zihniyet Arshile Gorky'nin Manug Adoyan olduğunun da bilinmesini istemiyor. Anısına 2015 yılında köyünde yaptırılmış bir çeşmenin kayyım belediye başkanı tarafından suyunun kurutulması, bilgi levhalarının sökülmesi taze bir haber, belli ki değişen bir şey de olmamış bu topraklarda. Dolayısıyla Manug'u yeni tanımıyor olmamız da normal.

Arshile Gorky 1932

Kitaptan okuyalım biraz Gorky'yi :

"Üç bin yıllık Van kentindeki değerli el yazmaları, mimari, heykel ve taş işçiliği, sanata karşı erkenden ilgisini uyandırmış ve belleğini, annesine ve doğduğu bölgenin görkemli dekoruna olan duygusal bağlılığı ile harmanlamıştır. Sonraki yaşamının ve sanatının ana teması, Doğu Anadolu'da Van gölü kıyılarında ve Horkum köyü çevresinde geçen çocukluğunun ve ailesinin canlı bir animistik yeniden yaratılmasıydı. Uzun süre, Müslüman Türklerin dini mezaliminin kurbanı olan Ermeniler, Birinci Dünya savaşı boyunca, sistematik bir soykırıma uğramışlardır. Çocuk yaşındaki Gorky, annesi ve kız kardeşleriyle Van'daki evlerini terk ederek 1915'te yaya olarak, Kafkasya'nın Ermenistan bölgesine doğru ünlü "ölüm yürüyüşüne" koyulur. Geride kalanlar katledilir, aynı yılın sonunda bir buçuk milyon Ermeni yok edilmiştir. Gorky'nin ailesi temmuzda Ermenistan'a varır. Ablası ve üvey kız kardeşi Gorky'i annesi ve en küçük kız kardeşi Vartoosh ile bırakarak, Birleşik Devletler'e göç ederler. Koşullar mülteciler için korkunçtur ve Mart 1919'da Gorky'nin annesi, kelimenin tam anlamıyla açlıktan tükenmiş halde, oğlunun kollarında can verir. Manug, 26 Şubat 1920'de 16 yaşında ve perişan bir halde Vartoosh ile birlikte , New York'a, Ellis Adasına varır."(1)

Manug Adoyan, 1921'de Boston'daki Güzel Sanatlar ve Tasarım Okulu'na kaydolurken adını Arshile Gorky olarak değiştirir. Manug, Gorky soyadını hayranı olduğu Rus yazar Maksim Gorki'den almıştır, Arshile ismi ise mitolojik kahraman Akhilleus adının Ermeniceyle harmanlanmasıdır bir bakıma. Manug sadece ismini değiştirmekle kalmaz kendine sahte bir geçmiş de yaratarak sanat çevrelerine girer. Herkes onu Rusya'dan kaçmış bir Gürcü, yazar Maksim Gorki'nin uzak akrabası olarak tanır. Gorky, Modern Sanatlar Müzesi'ne verdiği özgeçmişinde Nizhni Novgorod'da doğduğunu, üç ay Rus ressam Wassily Kandinsky'nin yanında çalıştığını yazar. Bütün bunları onun travmatik geçmişinden kurtulup kendine yeni bir sayfa açma isteği olarak görebiliriz. Fakat gerçekte bunu başarabildiği söylenemez. Kısa sürede resimleri aracılığıyla doğduğu yerin hatıralarının peşine düşer. Birçok önemli resminin ana temasını doğduğu yer ve oradan gelen anıları oluşturur.

Arshile Gorky, Ciğer Horozun İbiğidir

"Annemin İşlemeli Önlüğü Nasıl da Hayatıma Açılıyor" (1944) adlı resmi için şöyle yazar ressam:

"Ben resim yaparken genellikle, kendi kendime gözlerimi kapayıp, çocukluğumda annemin anlattığı çocukluk hikâyelerini düşünürüm. Annemi uzun önlüğü içinde hayal eder, önlüğünün üzerindeki nakışları aklıma getiririm. Şaşırdınız. Onun nakışları benim hafızama kazınmıştır ve onun öyküleri benim resimlerimde çözülür. Benim bütün hayatım bu." (2)

Yaşarken resimleri başta Modern Sanatlar Müzesi olmak üzere birçok müze tarafından satın alınıp sergilenen Amerika'nın en önemli ressamlarından biri olarak kabul edilen Gorky, çocukluğundan başlayarak yaşadığı derin acıların psikolojik dışavurumunu resimleriyle yansıtabilmiş fakat kendi hayatını bir türlü açık ve olduğu gibi yaşayamamıştır. Andre Breton'un ifadesi ile: "Gorky'nin, 'melez' formları, efsanevi bir şekilde karakteriyle ilgilidir. Bu formlarda, Freud tabanlı Sürrealizm vardır."

Gorky, sanatının doruğundayken üst üste gelen talihsiz olaylar yaşar, atölyesinde yangın çıkar, üstüne kanser tedavisi görür, karısı Agnes Magruder onu en yakın arkadaşıyla aldatır ve çocuklarını da alarak evi terk eder, üstüne bir de arkadaşlarıyla geçirdiği trafik kazasında boynundan yaralanır ve bir süre sağ eli tutmaz olur. 22 Temmuz 1948'de "Hoşça kalın sevdiklerim" diye bir not bırakarak intihar eder.  

Bazı yaralar ne zamanla ne sanatla ne de başka bir şeyle iyileşiyor.



Not: Arshile Gorky'nin biyografisi "Kara Melek"Nouritza Matossian, Aras Yayıncılık, 

(1) "1940'tan Günümüze Sanat", Jonathan Fineberg, Karakalem Kitabevi Yayınları

(2) "Arshile Gorky ve Soyut Dışavurumculuktaki Yeri" Nesrin Altunay

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti