13 Haziran 2022

Bizi unutmayın!

Gazeteci, öğretmen Mehmet Şahin. Sesi hep kulaklarımdaydı, hiç gitmedi: “Gidiyorsunuz ama unutmayın bizi!” demişti

"Bizi unutmayın!"

Ayrılırken böyle demişti Diyarbakırlı Mehmet.

Ateşin, barutun, hoyratlığın coğrafyasında yaşıyordu.

Gözleri, masum bir çocuğunki gibi ışıl ışıldı. Üzerinde geleneksel giysileriyle vedalaşırken, yüzüne vuran yüreğindeki o sıcak sevecenlikle böyle demişti:

“Gidiyorsunuz ama bizi unutmayın!”

Gerçeğin peşinde gazeteciler Şubat 2016, Diyarbakır.

Tarihimize “hendek çatışmaları” diye geçen kara günlerdi. Türkiye’nin batı illerinden gazetecilerin, çatışmalı alanlarda baskı altında çalışan meslektaşlarıyla dayanışmak amacıyla başlattığı Haber Nöbeti kapsamında Diyarbakır’daydık.

Şiddetin, zorun, meşakkatin günleriydi.

Diyarbakır’a, Sur’a, Bağlar’a kulak vermiş, insanın ve tarihinin moloz yığınlarına karışarak Dicle’nin suları ile buluşmasın tanıklık etmiştik.

Sokak başlarında siperleri, yıkılmış sokakları, harap olmuş evleri görmüş; yasağa boğulmuş semtlerde halkla sohbet etmiş, taziye evlerini ziyaret etmiştik.

Bütün bu ateşin, acının ve hoyratlığın içerisinde gerçeğin peşinde koşan birçok gazeteciyi tanımıştık.

Bunlardan biri de, üç çocuk babası, 22 yıllık öğretmen; gazeteci Mehmet Şahin’di.

Bir yandan öğrencilerine Türkçe okuma yazmayı öğretirken; okul çıkışlarında bölgesel bir televizyon kanalı olan Gün TV’ye gidiyor, geleneksel Kürt giysileri içinde Kürt kültürüne ilişkin programlar yapıyordu.

Onu, yöresel halı ve kilimlerden oluşan stüdyoda, rengârenk giysileri içinde govendler ve stranlar eşliğinde görmek bir hoştu.

Bizi ağırlamaktan o sorumluydu. Görünce hemen yanımıza geliyor, yüzünde eksik olmayan o masum sevecenlikle gülümsüyor, bizi nasıl ağırlayacağının telaşında ne yapacağını bilemiyordu.

Bir haftalık Haber Nöbeti’nin ardından Diyarbakırlı gazetecileri, devam eden bir kasırganın ortasında bırakarak ayrıldık.

*  *  *

Temmuz 2016, darbe günleri.

AKP-Cemaat çekişmesi açık bir kavgaya dönmüş, bir kesim işi darbe yapmaya kadar götürmüştü.

Darbe girişimi, AKP’ye bulunmaz bir fırsat daha sunmuştu. Bütün sol, sosyalist ve Kürt medyası da ateş altındaydı. Kürt illerinde faaliyet gösteren bağımsız ve özgür yayın yapan tüm medya organları kapatılmıştı.

Başlatılan cadı avında, ilk işten çıkarılan KHK’lılar arasında Diyarbakırlı Mehmet Şahin de vardı.

Geleneksel Kürt giysileri içinde govend başında, stran söyleyip program yaparken tanıdığım; gülünce gözleriyle gülen; yüzü, masum bir çocuğunki gibi sevecen, üç çocuk babası Mehmet, 22 yıllık öğretmenlik mesleğinden men edilmekle kalmamış, gözaltına alınmıştı…

Çoğu kez gerçek bakılmayan taraftaydı

Haziran 2022.

Haberler kötücül, haberler hoyrat, haberler ışık hızında akıyordu. Gazetelere kanun hükmünde tehditler, televizyonlara sansür, kelimelere para cezası gırla gitmekte.

Konserler yasaklanıyor, meydanlar şarkı sözlerine dar ediliyor, sesler ve sözler prangalanmak isteniyordu.

Okmeydanı yoksullarının kent dışına sürülmesi haberden bile değildi. Marmaris Kızılbük Koyu’nda talan, ASOS’da tarih kırımı; İstanbul Çekmeköy’de, İzmir Çiğli/Maltepe’de demir ve beton yeşile hükmediyor, gözü dönmüş bir yağmadır almış başını gidiyordu.

Başka bir haber, aynı ışık hızında, bu sefer Diyarbakır’dandı. Gerçeğin acı dilini kullanarak haber yapmaya tam teşebbüsten 21 Kürt gazeteci gözaltındaydı.

Ne de olsa ateşin, barutun, acının kavurduğu bir coğrafyaydı.

Bir kısım gazeteci ateşten bir gömleği sırtlarına giyinmiş, önlerine döşenmiş kızgın korların üzerine çırılçıplak ayaklarıyla basa basa yürüyorlardı.

Kalemleri sert, dilleri acı; haberleri ise öfke topluyordu.

Gerçeği eğip bükmeden vermeye çalışıyor, kendileri de eğilip bükülmüyorlardı.

Çoğu kez gerçek, bakılmayan taraftaydı. Ve o tarafa bakmak tehlikeliydi. Onlarsa, her daim görünmez olana bakıyor, gerçeğin karanlık suratına ayna tutuyorlardı.

Sosyal medyadaki resimlere şöyle bir baktım.

Erkeği kadını, genci yaşlısı, toyu ağırbaşlısı; tam 21 gazeteci arasında tanıdım onu!

Mehmet’ti o!

Gözlerinde ışık, yüzünde sevecenlik; gülünce gözleriyle gülen, dost görünce çocuk gibi sevinen Mehmet’ti!

Diyarbakırlı, üç çocuk babası, KHK’lı olmasaydı eğer 28 yıllık öğretmen; govend başı, stranların, kılamları araştırıcısı Mehmet Şahin bir kez daha gözaltındaydı.

Önümdeki resimlere göz gezdirdim. Adları Serdar’dı, Safiye’ydi, Gülşen’di; Aziz’di adı; Lezgin’di, Zeynel’di, Elif’ti. Ne fark ederdi ki, hepsi birden Mehmet’ti.

Bakınca anlıyordum; her biri Mehmet gibi dost, onun gibi civanmert, onun kadar sevecendi; her biri kalemi dik, cesur gazeteci, gerçeğin peşinde, gözü pek serüvenciydi.

 

*  *  *

Gazeteci, öğretmen Mehmet Şahin.

Sesi hep kulaklarımdaydı, hiç gitmedi:

“Gidiyorsunuz ama unutmayın bizi!” demişti.

Biz gittikten sonra, o demirden kasırga fütursuzca esmeye devam etmişti. Birlikte zehirlenmişti iklimlerimiz; hep beraber kararmıştı ortak gökyüzümüz.

Lâkin bunca zaman geçti, yine de azalmadı sevincimiz.

Ayrımsız, hep insandan yana olmak güzeldi. En az onun kadar ağaçtan, börtüden, ve böcekten yana; dağlardan, derelerden, tepelerden…

Sömürünün, bastırmanın, savaşların ve silahların olmadığı bir dünyadan yana.

Bu yüzden bir an olsun kaybetmedik neşemizi.

O çocuk masumiyeti halâ gözlerimin önünde.

Gittik ama unutmadık sizi!

Yazarın Diğer Yazıları

Masumluğumuzun yüzü şehirler

Liseli yıllarımın, masumluğumuzun yüzü Ardahan'dan, 45 yıl sonra masumluğunu yitirmiş bir ülkeye...

Kikuyu dilinde imza

İnsan evrimine adanan bir ömür...

Emeklinin ölüm yılı

Nasıl olsa örgütsüzler, üretim dışı kalmışlar; nasıl olsa din sosuna batırılmış vaatlerle çoktan dumura uğratılmış düşleri, kolayca gözden çıkarılabilirler. Nasıl olsa vicdanı yok sayıların, istatistikler iki dudak arasına sıkışmışlar