01 Mayıs 2024

"Zarar"ın kıyısında dolaşmak

Olağanüstü dönemlerde merkez bankalarının zarar açıklamasının "geçici ve istisnai" olduğunu kabul etsek bile bu tez ve bu tablodaki inandırıcılık, kaçınılmaz olarak, zararın ardındaki politikanın kimler için ve hangi talimatla üretildiği sorusunda düğümlenmektedir

Merkez Bankası'nın 2023 yılı için zarar açıklayacağı biraz daha önce; bu zarar tutarınınsa 818,2 milyar TL olacağı da geçtiğimiz haftalarda yayımlandı, duyuruldu. Konu kamuoyunda etraflıca tartışıldı. Bugün için Banka zararının önemli bir kısmının, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına ödenen kur farklarından kaynaklandığı en azından, konuyla ilgili çevrelerde bilinmekte.

Gelgelelim bu gerekçe ile söz konusu devasa tutar, öyle bir iki kez konuşulup geçiştirilecek bir konu değil. Çünkü KKM bir vak'adır. Kur'an'ı Kerim'i, "Nas"ı referans gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanlış faiz politikasındaki ısrarı ve bu ısrar doğrultusunda ekonomi yönetimini de baskı altına almasının bir bedelidir. Nasıl bir "bedel" denildiğinde, son derece kendine özgü olduğunu söylemek zorunlu. Hâlihazırda varlıklı olan gerçek ve tüzel kişiler için bedel değil, olsa olsa nimetten bahsedebiliriz. Hesapları büyüdü çünkü.

Ama milyonlarca yoksul ve ülke ekonomisinin tamamı için bir bedel niteliği taşıyan politikadır KKM.

İşte bu eleştiriyi yapmadan, uydurulmuş bir politik tercih olan KKM'nin yanlışlığını vurgulamadan bu müthiş (!) buluşa hiç dokunmadan yapılan para politikası değerlendirmeleri de eksiktir, sorunludur.

Merkez'in günlüğü makalesi

Bu yanlışı bugün bu yazıda vurgulamamın nedeni de Merkez Bankası'nın dün yaptığı genel kurul ile zamanlaması örtüşen bir makale. Merkez Bankası bünyesindeki araştırmacı ve uzmanların analizlerine yer veren Merkezin Güncesi adlı blog sitesinde "Merkez Bankası Faaliyetlerinde Kar Zarar Olgusu" başlıklı bir makale yayımlandı. Pandeminin sadece kişiler ve hane halkları değil merkez bankaları için zorlayıcı bir deneyim olduğu kaydediliyor. Pandemi döneminde genişleyici parasal politikaların pek çok ülke Merkez Bankalarında zarara yol açtığının altı çiziliyor.

Merkez Bankası'nın 818,2 milyar TL'lik zararında KKM'nin payının olduğunu belirtilmekle birlikte şu ifade dikkat çekiyor:

"Kur Korumalı Mevduat giderleri hariç tutulduğunda da artan faiz oranlarının, faiz giderleri ve menkul kıymet değer azalışları yoluyla, kârı azalttığı görülmüştür."

KKM kamu yararına aykırıdır

Yani KKM olmasa da Banka kârını azaltan faktörler bulunduğu vurgulanıyor. Merkez Bankası zararını başka ülkelerin merkez bankası bilançolarına bakarak, pandeminin bıraktığı hasarı referans alarak izah etmek büsbütün yanlış olmayabilir belki. Ama eksiklik barındırdığı kesin. Hele ki aynı makalenin hemen başında; Merkez Bankalarının, ticari bankalardan farklı bir biçimde kamu yararını gözeten bir çerçevede faaliyet gösterdiği tezi savunuluyorsa, KKM politikalarının kamu yararını hiç gözetmediği, tersine bölüşümü bozduğu için kamu yararını ihlal ettiği konusuna girilmesi gerekiyordu. KKM ile kamu yararı ilişkisine girmeden yapılan analiz eksiktir.

Dolayısıyla olağanüstü dönemlerde merkez bankalarının zarar açıklamasının "geçici ve istisnai" olduğunu kabul etsek bile bu tez ve bu tablodaki inandırıcılık, kaçınılmaz olarak, zararın ardındaki politikanın kimler için ve hangi talimatla üretildiği sorusunda düğümlenmektedir.

* * *

1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Yazarın Diğer Yazıları

Bir "kaçış rampası" olarak Dışişleri Vakfı

Şimdiden "Paralel Dışişleri" diye nitelenmeye başlanan Vakıf girişiminin, üç yıllık tasarruf genelgesinden bir kaçış olduğu açık

Şimşek'e kimler soru sorabilir?

Tasarruf tedbirleri konusunda "dostlar alışverişte görsün" mahiyetindeki toplantının biz gazetecileri ilgilendiren en önemli boyutu; güya bu kadar önem atfedilen, haftalar öncesinden davul çalar gibi anons edilen bu toplantının bitiminde soru alınmamasıydı

TÜİK kimin tarafında duruyor?

TÜİK; DİSK’in zorunlu olarak Bilgi Edinme Kurulu’nun bağlı olduğu Adalet Bakanlığı’na açtığı davada çıkan karara itiraz etmiş. Madem taraf değilseniz bu itiraz ne? Bitmedi: TÜİK, bir de Adalet Bakanlığı aleyhine dava açıyor. Yetmiyor, Danıştay Başsavcılığı’na TÜİK olarak “Bu kararları bozun” diyor