25 Kasım 2023

Arjantin seçmeni denenmiş sağ ve sol partilere kırmızı kart gösterdi

Dünyanın birçok ülkesinde, geleneksel siyasi partilerin sorunları çözemediği koşullarda, kötümserliğin iyice yerleştiği ortamlarda, özellikle yolsuzlukların iç siyasetleri sarstığı dönemlerde, yerleşik siyasi partiler ve politikacılar inişe geçerler

Arjantin'de geçtiğimiz hafta sonu ikinci turu yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini aşırı sağ aday Javier Milei'nin kazanması tüm dünyada dikkat çekti. Yerli yabancı televizyon kanalları, aşırı politikacının, seçim kampanyası süresinde sıraladığı ütopik, medyatik, çarpıcı vaatlerini ekrana getirerek "baķın Arjantin seçmeni bu deliyi ülkenin başına getirdi" mesajını verdiler. Öte yandan Milei'in lakabı hakikaten "deli" (el loco). Tango diyarını 10 Aralık tarihinden itibaren 4 yıl boyunca siyasi tecrübesi olmayan bir çılgın yönetecek. 

Arjantin seçmeni niye aşırı ve uçuk lidere rağbet etti? 

Demokrasi deneyimine sahip, Latin Amerika'nın itibarlı ülkelerinden 45 milyon nüfuslu Arjantin'de, seçmen, yerine getirilemeyecek sözler veren, gayri ciddi, aykırı, tanınmamış bir siyasetçiye niye teveccüh gösterdi. Seçmenin bu cüretkâr oy tercihini anlamak bakımından, ülkenin ne tür sorunlar ile boğuştuğuna, bunların niye senelerdir çözülemediğine ve usanmış seçmenin psikolojisine göz atmak gerekir. 

Arjantin denince Türkiye'de insanların aklına önce Messi ve Maradona gelir, mürekkep yalamışlarımızın aklına ise tango düşer, karı-koca Peron'lar hatırlanır. Amma, ülkeyi daha yakından tanıyanlar açısından, Arjantin, iktisadi buhran, hiperenflasyon, dış borç batağı, dolara karşı sürekli kaybeden Peso, IMF reçeteleri, IMF'den usandığı için meydanları dolduran kızgın kitleler ve nihayet bir krizden diğerine koşan ülke demektir. Öte yandan bu ülke Latin Amerika'nın üçüncü büyük ekonomisidir, G-20 ülkesidir, Brezilya ve Meksika'nın ardından bölgede onun sözü geçer.

Seçmen ülkeyi senelerdir yöneten iki ana akım parti ve türevlerinden usandı

Arjantin seçmeni ülkeyi yıllardır münavebeyle yöneten iki siyasi gelenekten bıkmıştır. Zira bu iki geleneğin temsilcileri sayesinde ülke fakirleşmiş, her 10-15 senede bir ekonomik buhran yaşamış, dış borçlarını ödeyemez hale gelmiş, dünya medyasına horgörü konusu olmuştur. Seçmen bu defa iki turlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tepki oyu kullanarak ilk turda neoliberal aday Patricia Bull'u devreden çıkarmış, ikinci turda ise peronist aday Sergio Massa'yı kenara itmiştir. Bu şekilde, bilinmeyen, denenmemiş, biraz kaçık, ancak sosyal medya sayesinde seçmenin dikkatini çekmeye muvaffak olan Javier Milei'yi en üst makama oturtmuştur. Milei'nin rakibi Massa'ya yüzde 12 gibi büyük bir fark atması seçmendeki değişim ve protesto dürtüsünün kuvvetinin kanıtı sayılmalıdır.

Kötümserliğin hakim olduğu seçimlerde aşırı uçlar kazanır

Dünyanın birçok ülkesinde, geleneksel siyasi partilerin sorunları çözemediği koşullarda, kötümserliğin iyice yerleştiği ortamlarda, özellikle yolsuzlukların iç siyasetleri sarstığı dönemlerde, yerleşik siyasi partiler ve politikacılar inişe geçerler. Bu sarsıntı döneminde, sistemin değiştirilmesi, çürümüş unsurların devre dışı bırakılması sloganlarıyla ortaya çıkan yeni renkli çarpıcı simalar boşluktan yararlanarak yükselirler. Javier Milei kasım 2023 seçimleriyle bu fırsatçı ve kurnaz isimlere dahil olmuştur. Berlusconi, Zelensky, Trump, Bolsonaro, Slavi Trifonov (Bulgaristan) aklıma ilk gelen siyasi kumarbaz örnekleridir. 

Merkez sağın (neoliberal cephe) desteğiyle aşırı sağ iktidarda

22 Ekim tarihinde düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimleri birinci turunda peronist Sergio Massa'nın yüzde 37, aşırı sağcı Milei'nin yüzde 30, neoliberal Patricia Bullrich'in ise yüzde 24 oy topladıklarını not edelim (Diğer adaylar kalan yüzde 10). İlk turun akabinde elenen P. Bulrich'in, üç günlük bir sessizlikten sonra, Milei'ye destek vereceğini duyurması ile, seçimlerin kaderinin değiştiğini, ne yapacağı bilinmeyen aşırı sağın zafere taşındığını görüyoruz. Siyasi alanda aşırı kutuplaşmış durumdaki Arjantin'de, merkez sağ seçmenin, "yozlaşmış, mafyalaşmış, çöpe atılması zamanı gelmiş" olarak değerlendirdiği peronist partiye oy vermekten ise, bilinmeyen ama değişimi temsil eden adaya oy vermeye yönelmesiyle, ülke tarihinin en ilginç seçim sonuçları ile karşılaşılmıştır diyebiliriz. Öte yandan peronist partilerin ortak aday olarak, son 4 yıl içinde yoksulluk oranını yüzde 40'a yükselten, enflasyonu yüzde 50'den yüzde 140'a çıkaran, başarısızlığı tescilli mevcut hükümetin ekonomi bakanını tercih etmeleri, tarihi yenilginin diğer etkeni olmuştur.

Ülkenin yüzde 56'sı Christina Fernandez Kirchner'i çöplüğe attı 

Seçmen geleneksel partilerden nasıl usandı sorusunu kısaca özetlersek... Peronist partilerin (popülist sol) son 75 yılın neredeyse 40 senesinde iktidar koltuğunda oturduğunu not edelim. 1998-2002 iktisadi buhranı ertesinde, 2003 ila 2019 yıllarında yapılan beş seçimin dördünü peronist partiler kazandılar. Peronizmin ikon ismi konumundaki Christina Fernandez Kirchner, bir kez first lady, iki dönem cumhurbaşkanı, son kez de cumhurbaşkanı yardımcısı sıfatıyla bu makam koltuğunda yada civarında bulundu. Bu konumuyla ülkenin en çok nefret edilen siyasiler listesinde bir numaraya yerleşti ve 2023 seçim bozgununa kapıyı araladı. 2015-2019 parantezi hariç, toplam 16 yıl süren iktidarlarından geriye, yoksulluk, enflasyon, Peso'da değer kaybı, artan dış borçlar ve mafya/yolsuzluk iddiaları kaldı.

Neoliberal lider Mauricio Macri sunulan fırsatı değerlendiremedi

Öteyandan, merkez sağ neoliberal partinin karnesi de farklı değil. Eski Buenos Aires Belediye Başkanı, başarılı işadamı Mauricio Macri önderliğindeki koalisyon 2015 seçimlerini kazanınca, batılı finans çevrelerinin (IMF, Dünya Bankası vs.) pek mutlu olduklarını hatırlıyorum. Ancak Macri hükümeti de ülke ekonomisini düzlüğe çıkaramadı, adıgeçenin "Arjantin'de krizler bitecek taahhüdü" havada asılı kaldı. 2018 yılında Arjantin'in bir kez daha İMF'nin kapısını çalması (50 milyar dolar kredi tedarik edilmiştir) Macri hükümetinin itibarını daha da sarstı. Neoliberal cephe 2019 seçimlerini IMF ile özdeşleşerek kaybetti.

Ekonomi yönetiminde Türkiye Arjantin'i sollar 

Arjantin'de yıllardır yaşanan ekonomik sıkıntıları en iyi anlayacak ülkelerin başında biz varız diye düşünmeden edemiyorum. Ekonomisi kötü yönetilen ülkeler listesinde yan yanayız. Bizim sıkıntımızın özü, zorunlu enerji ithalatımızın sebep olduğu cari açık. Arjantin'in böyle bir faturası yok, zira petrolü ve doğalgazı var. Velhasıl dış ticaret açığı sorunu mevcut değil (2022 ihracat: 88, ithalat: 81 milyar dolar). Bütçeleri açık verdiği için borçlanıyorlar.

Deli başkan çöküşe karşı çözüm arıyorsa kuzeye baksın

Arjantin bir çok açıdan (doğal kaynaklar, güçlü tarımsal ihracat, gelişmiş sanayi vs.) Brezilya ile benzeştiğinden bu kuzey komşusu ile mukayese daha uygun düşer. Brezilya'da son 30 yıldan bu yana, ekonomi, siyasilerden bağımsız, mali disiplin içinde, işin kurallarına uygun biçimde yönetildiğinden, enflasyon, bütçe açığı, cari açık, dış borç yükü gibi sorunlar yaşanmıyor. Kamu iktisadi teşebbüsleri üzerinden siyasilerin dahil olduğu yolsuzluklar bağımsız savcılar tarafından ortaya çıkarılıyor (Operation Car Wash 2014, Oderbrecht rüşvet skandalı vs.), adları yolsuzluklara karışan bakanlar, cumhurbaşkanları adalet karşısında hesap veriyor, hatta hapse giriyor. Velhasıl Arjantin'in yeni medyatik devlet başkanı, ülkesini enflasyon, borç batağı ve yolsuzluk dosyalarından kurtarmak istiyorsa, yapacağı şey büyük komşusunun yolunu izlemektir.

Çözüm dolarda değil "Sur"da 

Milei'nin kampanya döneminde bol keseden uçurduğu Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Merkez Bankası vs. gibi temel kurum ve kuruluşların kapatılması vaatlerinin Arjantin'de sadece kaosa yol açacağından şüphe edilmemelidir. Pezo'yu iptal ile dolara geçilmesi, iktisadi ve hatta siyasi egemenliğin kısıtlanması manasında ret olunmalıdır (Latin Amerika ülkelerinden Ekvator'un 2000 yılında dolara geçerek enflasyonu dizginlemesi ayrı bir hikâyedir). Öte yandan 257 sandalyeli Parlamentoda 37, 72 koltuklu Senatoda sadece 7 üyesi bulunan La Libertad Avanza'nın (Milei'nin partisi) yukarıdaki radikal değişiklikleri yapabilecek yasal çoğunluğa ulaşabilmesi hayli müşküldür. Bir hatırlatmayla nokta koyayım: Brezilya ve Arjantin'de, liderlerin aynı dünya görüşünü paylaştıkları tarihlerde, doların bölgedeki hakimiyetiyle mücadele saikiyle, iki ülkenin tek para birimi (önceleri Gaucho son defa Sur) kullanmaları istikametinde görüş alışverişinde bulundukları biliniyor. Sakıncalı ve onur kırıcı dolara geçiş önerisi yerine, bölgesel entegrasyonu güçlendirecek böylesi bir tercih, şüphesiz daha makul ve akla daha yatkın durmaktadır.

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da ordular savaşı bir yılını doldurdu; uluslararası toplum ilgisiz ve sessiz

Son bir yıldır ülkede yaşanan vahşet ve insani dram maalesef uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçıyor. Afrika Boynuzu bölgesinde Kızıldeniz’e kıyısı bulunan, stratejik açıdan önem arz eden bu ülkeye karşı genel bir sessizlik ve ilgisizlik dikkati çekiyor...

2023 yılında Latin Amerika'da neler oldu?

Ekonomi çevrelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının gözü 2023 sonunda Arjantin’e çevrildi. Sürpriz biçimde seçimleri kazanan aşırı sağcı ve ultra-liberal devlet başkanı Javier Milei tango ülkesini sonu gelmeyen ekonomik krizlerden çıkarabilecek mi?

2023 yılında Afrika'da neler oldu?

2023 yılında Afrika'da kaybeden ülke açık ara Fransa'dır. Ukrayna ile savaşta olmasına ve Wagner isyanına rağmen, Rusya, Fransa'nın çekildiği alanları başarıyla doldurarak yılı kazanç ile kapatmıştır. Biden döneminde Afrika'ya geri dönen ABD, 3 yıl içinde kıtada siyaseten en etkili ülke konumuna erişmiştir der isek abartmış olmayız