23 Ağustos 2023

Ekvador'da uyuşturucu kartellerinin gölgesinde yapılan seçimler

Bir zamanların şiddetten uzak ve güvenli ülkesinin, bu özelliğini son 8-10 yıl içinde yitirdiğine, öldürülen belediye başkanlarının, ülke hapishanelerinde meydana gelen kanlı ayaklanmaların, kitlesel protestoların, aylarca gündemden düşmediğine hep birlikte şahit olduk...

Latin Amerika'nın Pasifik Okyanusu kıyısında Kolombiya ile Peru arasına sıkışmış 18 milyon nüfuslu muz diyarı Ekvador'da, 20 Ağustos günü düzenlenen seçimler tüm dünyada dikkatle izlendi. Seçimlere iki hafta kala cumhurbaşkanı adaylarından Fernando Villavicencio'nun miting alanından uzaklaştığı sırada, komşu Kolombiya'dan gelen kiralık katiller tarafından sokak ortasında öldürülmesi, sadece bu ülke seçmenlerini dehşete düşürmedi; tüm bölgede tedirginlik yarattı. Büyük haber ajansları Meksika ve Kolombiya'nın ürkütücü uyuşturucu kartellerinin Ekvador üzerine "çöktüğünü" yazdılar. Bir zamanların şiddetten uzak ve güvenli ülkesinin, bu özelliğini son 8-10 yıl içinde yitirdiğine, öldürülen belediye başkanlarının, ülke hapishanelerinde meydana gelen kanlı ayaklanmaların, kitlesel protestoların, aylarca gündemden düşmediğine hep birlikte şahit olduk.

Ekvador hapishanelerinde şiddet hakim

2021 Mayıs ayından itibaren ülkeyi yöneten sağ görüşlü bankacı Devlet Başkanı Guillermo Lasso, hapishanelerde meydana gelen çete mensubu mahkumlar arasındaki kanlı çatışmalara çare aramaktan ve kendisini görevden almaya çalışan meclis çoğunluğu ile mücadele etmekten başka bir işle meşgul olamadı. Seçmen desteği iki yıl  içinde tamamen eridi. Onun döneminde, çeteler arası mücadele alevlendi, hapishanelere yansıdı, cezaevlerinde öldürülenlerin sayısı 500'e yaklaştı. Geçtiğimiz aylarda bir türlü uzlaşamadığı Meclisin kendisini görevden alacağı iyice ortaya çıkınca, Parlamentoyu fesih ile, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili erken seçimleri kararı almak suretiyle, siyasi itibarını korumayı yeğledi, aday dahi olmadı. Yeni seçilecek başkanın görev süresi sadece 1 buçuk yılı kapsayacak (Mayıs 2025).

Meksika ve Kolombiya'nın uyuşturucu kartelleri Ekvador'a göz dikti

2021 yılına dair Latin Amerika genel değerlendirmemizde, Meksika'dan itibaren kıtanın güneyini, dünyanın, gelir dağılımı en adaletsiz, sosyal güvenlik sistemi en zayıf, uyuşturucu kartellerinin en etkili ve en güçlü oldukları bölgesi diye nitelendirmişim. Solcu popülist politikacı Rafael Correa (2007-2017) dönemini müteakip, Ekvador maalesef  giderek diğer bölge ülkelerine benzeyerek bu tanıma dahil oldu. Latin Amerika'da kokain Kolombiya, Peru ve Bolivya'da üretilir ; kokaine dayalı uyuşturucu ticareti ise Meksika ve Kolombiya'nın ürkütücü uyuşturucu kartellerinin tekelindedir. Bu karteller, ABD ve Avrupa'ya sevk edecekleri kokain için yeni ve  güvenilir ihracat limanları ararlar. Bu arayış çerçevesinde Ekvador'u gözüne kestiren büyük uyuşturucu şebekeleri, yerel çetelerle işbirliği yaparak Ekvador'un en büyük şehri ve en önemli limanı Guayaquil'e iyice sızdılar. Cumhurbaşkanı adayı gazeteci kökenli politikacı Fernando Villavicencio suikastinin arkasında, adı geçenin yolsuzluklara karşı mücadele etme azminin yattığı hususunda şüphe yok. Ünlü Meksika uyuşturucu karteli Sinaloa'nın Ekvador'daki yerel ortağı Los Choneros'un, Villavicencio'yu tehdit ettiği basında yer aldı. Başkan adayının uyuşturucu sevkiyatına karışan limanları askerlerin yönetimine vereceği vaadi nedeniyle öldürüldüğü de medyaya yansıyan iddialar arasında.

Ekvador'u ayağa kaldıran lider : Rafael Correa

Küba'daki görevim (2012-2016) vesilesiyle Ekvador'u yakinen takip etme imkanım oldu. Ekonomist Rafael Correa yönetiminde büyük bir sıçrama gerçekleştiren ülke Latin Amerika'nın yıldızı parlayan devletleri arasında sayılıyordu. Correa, neoliberal ekonomi modeli karşıtlığı ile bölgede öne çıktı. ABD ile serbest ticaret anlaşması yapmayı reddetti. IMF tavsiyelerine kulaklarını tıkadı. Bir kısım dış borçlara mahkemeler üzerinden itiraz ederek önemli indirimler elde etti. Önceliğin dış borç değil, halkın refahı (life before dept) olduğunu savundu. Fakirlerin oranını yüzde 37'den yüzde 22'ye çekmeyi başardı. Polis teşkilatı içinde yaptığı köklü reformlar ile Ekvador'u Latin Amerika'nın en güvenli ülkeleri arasına dahil etti. Cinayet oranını yüzbinde 18'den (2011)  5,8'e (2017) düşürmeye muvaffak oldu. Velhasıl o yıllarda, Brezilya ve Venezuela liderleri Lula ve Chavez ile birlikte, kıtanın en parlak politikacıları arasında yer aldı. Bu başarıda o dönemde petrolün varil fiyatının 120 dolara dayanmasının  katkısı olduğunu ilave etmez isek, objektif  davranmamış oluruz. 2017 sonrasında neoliberal düzene geri dönülünce, rüzgarlar aniden Rafael Correa aleyhinde esmeye başladı. İki ayrı davadan yargılanan Correa çareyi eşinin memleketi Belçika'ya kaçmakta buldu. Gıyabında yargılandığı bir davadan beraat ederken, diğerinden 8 yıl mahkumiyet aldı.

Seçimlerin ilk turunu Correa'nın temsilcisi önde bitirdi

Gelelim seçim sonuçlarına : Öncelikle, mevcut tehdit  ve risklere rağmen, yoğun biçimde sandıklara giden (yüzde 82) Ekvador seçmenini kutlayalım. Rafael Correa politikalarını temsil eden Luisa Gonzalez oyların yüzde 33'ünü toplayarak ilk yarışı önde bitirdi. Muhafazakar sağın oylarına talip olan 35 yaşındaki Daniel Noboa yüzde 24 oy ile ikinci sıraya yerleşti ve 15 ekim günü düzenlenecek 2. turda yarışmaya hak kazandı. Daniel Noboa, ülkenin pek zengin ve siyasi bir ailesinden geliyor. Muz milyoneri olan baba Alvaro Noboa, 2007 yılında Rafael Correa'ya karşı kaybetmişti. Bakalım oğul 15 yıl sonra rövanşı alabilecek mi ?

Suikasta uğrayan adayın partisi 3. sırada kaldı

Suikasta uğrayan Fernando Villavicencio'nun yerini alan gazeteci arkadaşı Christian Zurita, yüzde 16 civarında oy toplayarak üçüncü olabildi. Müteveffa Villavicencio'nun halk desteğinin suikast öncesinde Daniel Noboa'nın önünde olduğu dikkate alındığında, siyasi cinayetin sağ oyların Zurita'dan Noboa'ya kaymasına yol açtığı sonucuna ulaşabiliriz. Fernando Villavicencio ve arkadaşı Christian Zurita, Rafael Correa'nın,  önceki yıllarda, secim kampanyasını finanse etmek amacıyla ihale yolsuzluğuna bulaştığını ortaya çıkaran iki gazeteci olarak isim yaptılar. Ardından siyasete soyunup yolsuzluklara karşı mücadeleye öncelik veren bir merkez parti kurdular. Suikaste kurban gitmeseydi,  Villavicencio belkide mahkum ettirdiği Correa'nın "protejesi" Luisa Gonzalez ile ikinci turda karşı karşıya gelecek idi.

Rafael Correa'nın mahkumiyet kararı adil mi ? Siyasi mi ?

Rafael Correa'nın mahkumiyet kararına gelince: 8 yıl hapis kararına dair mahkeme evrakını okumadım. Kararda,  Correa'nın "pasif rüşvet" gerekçesiyle mahkum edildiğinin kaydedildiği anlaşılıyor. Doğrudan rüşvet almadığı, ancak suçun bilgisi dahilinde oluştuğu gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu mahkumiyet kararının, siyasi mi ? yoksa adil ve vicdani mi? Olup olmadığını anlamak bakımından 15 Ekim seçim sonuçlarının beklenmesi daha mantıklı duruyor. Luisa Gonzalez kazanırsa, Correa'nın gecikmeden ülkesine dönmesi ve aklanmak üzere gerekeni yapması beklenir. Bu bağlamda, Brezilya'nın efsane lideri Lula'yı hatırlayalım. 2018 yılında, sakat bir mahkeme kararıyla onun da önünün kesildiğini unutmadık.

Latin Amerika'da sol rüzgarlar esmeye devam eder mi ?

15 Ekim'de düzenlenecek 2. tur seçimlerin sonuçlarını bugünden tahmin etmek pek müşkül. 20 Ağustos seçimlerinde yüzde 16 (Christian Zurita) ve yüzde 14 (Jan Topic) oy toplayarak 3. ve 4. sıraya yerleşen 2 lider, toplamda yüzde 30'u bulan bu merkez ve sağ oyları, Daniel Noboa'ya yönlendirmeye muvaffak olurlarsa, Ekvador yine muhafazakar  yöneticilere emanet edilir ve neoliberal politikalar üzerinden yoluna devam eder. Ancak son yıllarda Latin Amerika'da sol rüzgarların kuvvetli estiği sosyolojik bir gerçek. Bu çerçevede solcu liderlerin seçimlerden  galip çıktıklarına şahit oluyoruz. Geçen hafta Guatemala'da yapılan seçimlerin ilerici aday Bernardo Arévalo'nun zaferiyle sonuçlanması kıtadaki sol rüzgarlar teorisini doğruluyor.

Galapagos adalarıyla tanıdığımız muz diyarı Ekvador halkına, şiddetten uzak, barış ortamının hakim olduğu, adil koşullarda bir seçim yarışı diliyorum. Gönlüm Rafael Correa politikaları sayesinde Ekvador'un tekrar güvenli, adil, refah ülkesine dönüşmesi.

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da ordular savaşı bir yılını doldurdu; uluslararası toplum ilgisiz ve sessiz

Son bir yıldır ülkede yaşanan vahşet ve insani dram maalesef uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçıyor. Afrika Boynuzu bölgesinde Kızıldeniz’e kıyısı bulunan, stratejik açıdan önem arz eden bu ülkeye karşı genel bir sessizlik ve ilgisizlik dikkati çekiyor...

2023 yılında Latin Amerika'da neler oldu?

Ekonomi çevrelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının gözü 2023 sonunda Arjantin’e çevrildi. Sürpriz biçimde seçimleri kazanan aşırı sağcı ve ultra-liberal devlet başkanı Javier Milei tango ülkesini sonu gelmeyen ekonomik krizlerden çıkarabilecek mi?

2023 yılında Afrika'da neler oldu?

2023 yılında Afrika'da kaybeden ülke açık ara Fransa'dır. Ukrayna ile savaşta olmasına ve Wagner isyanına rağmen, Rusya, Fransa'nın çekildiği alanları başarıyla doldurarak yılı kazanç ile kapatmıştır. Biden döneminde Afrika'ya geri dönen ABD, 3 yıl içinde kıtada siyaseten en etkili ülke konumuna erişmiştir der isek abartmış olmayız