27 Ekim 2023

Gazze'de Hamas - İsrail çatışması Sudan iç savaşını unutturdu

Sudan'ın yarım asırdır hasret kaldığı barışa, huzura, refaha ve demokrasiye, askerler veya paramiliter güçlerin önderliğinde kavuşamayacağı gün gibi açıktır

Gazze krizinin, altı aydır ordular savaşına sahne olan Sudan'ı arka plana ittiğini hep birlikte izliyoruz. Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Sudan İstihbaratına bağlı Hızlı Destek Kuvvetleri (Rapid Support Forces-RSF) arasında geçtiğimiz nisan ortasında patlak veren silahlı topyekûn mücadele altıncı ayını doldurdu. Ekim ayı başlarında Sudan'daki durumu kaleme almanın zamanıdır diye planlama yaparken Hamas'ın sürpriz 7 Ekim saldırısı dikkat dengelerini derinden sarstı. Gazze savaşı son üç haftadır tüm medyada gündeme hakim oldu. Sudan bir kenara, Ukrayna savaşı da gündemin alt sıralarına itildi. Parçalanmanın eşiğine doğru hızla koşan 45 milyon nüfuslu, bir zamanların Osmanlı toprağı Sudan'dan bahsediyoruz. İki ayrı ve egemen ordunun iktidarı ele geçirmek üzere başlattıkları silahlı çatışma, artık başkent Hartum ile bitişiğindeki Omdurman ve Bahri şehirlerinin dışına taştı. 2003 yılında diktatör Ömer El-Beşir'in soykırım yaptığı iddiaları ile dünyanın tanıştığı hassas bölge Darfur da son birkaç aydır çatışmalardan nasibini alıyor. İşin üzücü tarafı, uluslararası toplum tarafından, farklı forumlar üzerinden, iki askeri lidere yapılan tüm baskılara rağmen, kalıcı ateşkesin sağlanamaması ve savaşa son verilmesi çabalarından ümitlerin neredeyse kesilmesi.

Ordular savaşına nasıl gelindi?

Sudan'ın ordular savaşı aşamasına nasıl geldiğini kısaca özetlemek gerekirse... 2019 ilkbaharında, aylar süren kahramanca bir mücadele ve direnişin ardından, Sudan halkı, diktatörü koltuğundan indirmeye muvaffak oldu. Bu mücadelenin sonuna doğru, Ömer El-Beşir'den ümidi kesen askerler, halkın tarafına geçerek zafere ortak oldular, diktatörü hapse attılar, demokrasiden yana gözüktüler. Bu şekilde üç yıllık bir geçici dönem sonunda yapılacak seçimlere kadar ülkeyi yönetecek geçici sivil yönetime dahil olmayı becerdiler. Geçici karma yönetimin başındaki General Abdel Fattah Al-Burhan 2021 Ekim ayında geçiş dönemi kurumlarını lağvetti. Halk bir kez daha sokaklara dökülünce 2022 sonunda iki yıllık geçici bir hükümetin ülkeyi seçimlere taşımasına razı oldular. 2023'ün ilk aylarında, "Askerler sözlerini tutarlar mı? Tek çatı altında birleşirler mi? 2024 sonunda seçimler yapılır mı?" istikametindeki tartışmalar yaygınlaşırken, çok daha kötü bir gelişmeyle Sudan karanlık bir dehlize girdi: Düzenli ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri savaşa tutuştu. Zira savaşı kazanan diğer orduyu marjinal hale getirerek zaman içinde eritecek ve ülke yönetimini ele geçirecekti.

Abdel Fattah Al-Burhan

Savaşın kısa vadede sona ermesi pek zor

Altı ayı dolduran ordular savaşında taraflar birbirlerine bariz üstünlük sağlayamadılar. RSF başkent Hartum ve çevre şehirlerdeki düzenli ordu birliklerini ve karargâhlarını kuşatma altına aldığını iddia etse de, tarafsız kaynaklar, hava kuvvetleri ve topçu birlikleri bakımından üstün olan Sudan Silahlı Kuvvetlerinin (SSK) kısa vadede savaşı kaybetme ihtimalinden söz etmiyorlar. (Düzenli ordunun başı, Sudan'ın defacto cumhurbaşkanı general Al-Burhan eylül ayında Newyork'a giderek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap etti.) Ülkenin batısında, Darfur'da SSK fiilen mevcut değil, halk savunmasız durumda. RSF, bölgenin Afrika kökenli topluluklarına (özellikle Masalit aşiretleri) karşı etnik temizlik saldırılarını sürdürüyor. Canını kurtarmak üzere komşu Çad topraklarına kaçan Darfur'lu mülteci sayısı 200 binin üzerinde. Birleşmiş Milletler, Sudan'daki ölü sayısını 9 bin, evlerini terk edenlerin sayısını 5 buçuk milyon (1 milyonu komşu ülkelere) gıda ve ilaca ihtiyaç duyanların sayısını ise 25 milyon olarak açıkladı. Ordular savaşının kısa erimde (aylar içinde) sona ermeyeceği dikkate alındığında yukarıdaki sayıların her geçen gün daha da yükselmesinin söz konusu olduğu kabul edilecektir.

Gazze krizi Sudan iç savaşını örtmemeli

Yukarıda çizilen karanlık tablo, uluslararası toplumun dikkatini en az Gazze kadar Sudan'a da yöneltmesi icap ettiğini ortaya koymuyor mu? İsraillilerin canları Filistinlilerin canlarından daha az kıymetli değildir diye savunuyoruz. Sudanlıların canları Filistinlilerinkinden daha mı az kıymetlidir? Gazze Osmanlı toprağı idi denilerek Türkiye'yi Gazze konusunda daha aktif davranmaya çağıran siyasi beyanlara şahit oluyoruz. Sudan da öyle değil miydi? Gazze meselesiyle tabii ki ilgileneceğiz. Ancak altıncı ayını dolduran Sudan iç savaşını da es geçmeyelim lütfen. Bu savaş bitmez ise, 2011’de ikiye ayrılan Sudan, bu defa yeni bir parçalanma sürecine girecektir, kimsenin şüphesi olmasın.

Sudan'ın dünkü ve bugünkü felaketlerinin baş sorumlusu askerlerdir

Sudan'da olanlara diktatör Ömer El-Beşir döneminden itibaren (1989) baktığımızda neredeyse tüm sorunların asker sınıfının ülkeyi yönetme ısrarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Sudan Silahlı Kuvvetleri mensupları kendilerini hep ülkenin elit tabakası kabul etmişlerdir; asker olmaksızın ülkenin yönetilemeyeceğine inanırlar. Sudan'ın ikiye bölünmesinden (2011) sorumlu olduklarını düşünmezler. Barışın refahın ve demokrasinin önündeki aşılmaz engel olduklarını görmezler. Silahlı Kuvvetlerin 6 aydır savaştığı paramiliter güçlerin (RSF), Ömer El-Beşir tarafından, zamanında, Darfur'daki isyanları (2003) bastırmak üzere kurulduğunu ve destek gördüğünü biliyoruz. Giderek güçlenen bu "cancavid" adlı atlı çeteler, 2013 yılında Hızlı Destek Kuvvetleri adını alarak Sudan İstihbarat Teşkilatına bağlandılar. 2019 ilkbaharında Sudan halkı diktatör Ömer El-Beşir'i devirmek için ayaklandığı dönemde, bu milisler, artık, bağımsız, hızlı ve etkili bir silahlı güce dönüşmüş idi. RSF'in başındaki Muhammed Hamdan Dagalo'nun (Hemeti) ise ülkenin en zengin kişisi olduğu söyleniyordu. En sonunda ülke yönetimini tamamen ele geçirmek üzere 2023 nisan ayında orduyla savaşmaya başladılar. 2019 yılında teşkil edilen ve uluslararası toplumun desteğiyle Sudan'ı düştüğü yerden kaldırmaya başlayan başbakan Abdalla Hamdok liderliğindeki karma hükümeti 2021 Ekim ayında lağveden general Al-Burhan'ın bugünkü içler acısı vaziyetteki sorumluluğu sınırsızdır.

Muhammed Hamdan Dagalo

RSF milislerinin Sudan'a hakim olmaları kâbus senaryosudur

Orduyu ve asker sınıfını bu kadar eleştirdikten sonra RSF'a dönelim... 100 bin kişi civarındaki bu paramiliter güç, eşkıya ve haydutlar topluluğudur, der isem çok az abartmış olurum. Başkent Hartum, Bahri ve Omdurman sokaklarına hakim olan bu milislerin, boş vakitlerinde, gasp ve talan peşinde koştukları sır değil. Sayelerinde başkent sokakları teröre teslim olmuş durumda. Darfur'da yaptıkları ise 2003 yılında yaptıklarının tekrarı: Arap kökenli olmayanlara karşı etnik temizlik. Batı Darfur valisi Khamis Abdallah Abakar'ın birkaç ay önce, Masalit toplumun lideri olduğu için RSF tarafından katledildiğini herkes biliyor.

Durumu özetlersek isek... Sudan'ı halen yaşanan ordular savaşının galibinin yöneteceği pek açık görünüyor. Bu durumun Sudan halkına " 40 katır mı, 40 satır mı?" sorusunu sormaktan farklı olmadığını düşünüyorum. Daha önceleri kaleme aldığım makalede (T24) değindiğim üzere, her iki askerin (Hemeti ve Al-Burhan) Sudan'ın geleceğinde yerleri yoktur, olmamalıdır. Her ikisinin de ya yetkili Sudan mahkemesi ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde, suçlu sıfatıyla yargılanmaları adaletin ve hakkaniyetin gereğidir.

Uluslararası toplum "forum rekabeti"nden kaçınmalıdır

Peki, uluslararası toplum görevini yapıyor mu? Kağıt üzerinde yapıyor görünüyor. Çözüm yönünde gayret sarf eden devletler adeta rol yarışında. "Forum rekabeti" yaşanıyor. Kim barıştıracak, kim çözecek, hangi forum öne çıkacak konulu bir müsabaka söz konusu. Savaşın ilk haftalarında tahliyeler döneminde Suudi Arabistan ve ABD ön plana çıktılar. Bu ikilinin önderlik ettikleri ateşkes mutabakatlarına taraflar uymadılar. Afrika Birliği ve bölgesel örgüt İGAD'ın gayretlerinden de sonuç alınamadı. Sudan'ın en önemli komşularından Mısır ve Çad, İGAD üyesi olmadıklarından bu forum da rağbet görmedi. General Al-Burhan yönetimi İGAD aleyhinde (özellikle Kenya karşıtı) beyanatlar vererek bu kanalın önünü tıkadı. Son defa, Mısır'ın önderliğinde, Sudan'ın komşusu 7 ülkenin temsilcileri Kahire'de bir araya geldiler (13 Temmuz), ancak etkili bir sonuç alamadılar. Bu arka plan dikkate alındığında, yapılması gereken, "forum rekabetini" bir kenara bırakıp, ABD, AB, Suudi Arabistan, İGAD'ın yetkilendirdiği 3 ülke ve nihayet Mısır, Çad gibi krize müdahil bir kaç komşudan oluşan yeni ve geniş bir forumun mutabık kalacağı ortak çözümün empoze edilmesidir. Sudan konusunda uluslararası toplum Filistin sorunundaki gibi derin fay hatlarıyla bölünmüş durumda değildir; bu açıdan ortak çözüm güç de olsa mümkündür.

Kesin çözüm sivillerin yönetimine gelmeleri ve askerlerin kışlaya geri dönmeleri ile mümkündür 

Sudan'ın yarım asırdır hasret kaldığı barışa, huzura, refaha ve demokrasiye, askerler veya paramiliter güçlerin önderliğinde kavuşamayacağı gün gibi açıktır. Karma yönetim döneminde (2019-2021) sivil Başbakan Abdalla Hamdok'un, ekonomik, siyasi ve sosyal cephelerde önemli neticeler almaya muvaffak olduğuna, Sudan'ı düştüğü çukurdan yukarı çıkarmaya başladığına şahit olduk. Hamdok'un, Darfur'da, Güney Kordofan'da, Mavi Nil'de, yıllarca Merkezi hükümete karşı silahlı mücadele yürüten isyancı örgütlerle barış yapmak üzere masaya oturduğu ve başarılı sonuçlar elde ettiği de biliniyor. Uluslararası finans çevrelerinin Hamdok'a güven duyarak Sudan'ın bir kısım borçlarını sildiği, mali destek paketlerini onayladığı, yatırımları teşvik ettiği dikkate alındığında, ülkenin kurtuluşunun askerler kanalıyla değil, liyakata dayalı sivil hükümetler vasıtasıyla mümkün olacağı kabul edilecektir. Yukarıda önerdiğim yeni ve geniş forumun, ateşkesin sağlanmasının (gerekirse sert yaptırımlar koymak suretiyle) ardından, Al-Burhan ve Hemeti'yi koltuklarını terke zorlayarak uygun bir bölge ülkesinde ikamete tabi tutmaları çözümü kolaylaştıracaktır. Takiben, Abdalla Hamdok veya mümasil kapasiteli sivillerin yönetiminde ülkenin seçimlere taşınması yegane kurtuluş formülü gözükmektedir. Anılan sivil yönetim iki ordunun tek çatı altında birleşmesini sağlayabilecek, böylece Sudan'ın en köklü meselesi (askeriye sorunu) rafa kalkabilecektir.

Abdalla Hamdok 

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da ordular savaşı bir yılını doldurdu; uluslararası toplum ilgisiz ve sessiz

Son bir yıldır ülkede yaşanan vahşet ve insani dram maalesef uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçıyor. Afrika Boynuzu bölgesinde Kızıldeniz’e kıyısı bulunan, stratejik açıdan önem arz eden bu ülkeye karşı genel bir sessizlik ve ilgisizlik dikkati çekiyor...

2023 yılında Latin Amerika'da neler oldu?

Ekonomi çevrelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının gözü 2023 sonunda Arjantin’e çevrildi. Sürpriz biçimde seçimleri kazanan aşırı sağcı ve ultra-liberal devlet başkanı Javier Milei tango ülkesini sonu gelmeyen ekonomik krizlerden çıkarabilecek mi?

2023 yılında Afrika'da neler oldu?

2023 yılında Afrika'da kaybeden ülke açık ara Fransa'dır. Ukrayna ile savaşta olmasına ve Wagner isyanına rağmen, Rusya, Fransa'nın çekildiği alanları başarıyla doldurarak yılı kazanç ile kapatmıştır. Biden döneminde Afrika'ya geri dönen ABD, 3 yıl içinde kıtada siyaseten en etkili ülke konumuna erişmiştir der isek abartmış olmayız