“Batının İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” adı altında Dresden kentinde ortaya çıkan bir oluşum, Düsseldorf kentinde de bir yürüyüş ve miting düzenlendi. Oluşuma katılım giderek artıyor. Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin yorumunu okuyoruz:
“Kendilerine kulak verilmeyenlerin haykırışı bu! Ne var ki onları yönlendiren akılları değil, hisleri… Liberal, akılcı düşüncelere tamamen karşıt eğilimler bunlar. Önlerinde gerçek bir programları, stratejileri olmayan, tıpkı aşırı sağcıların yaptığı gibi seçim kazanarak eyalet parlamentolarına ayak basmak isteyen çevreler… Peki, ne yapmalı? Hem kolay hem de zor bunun yanıtı. Siyaset, gittikçe zor hale gelen bu dönemlerde zorlukların ne olduğunun adını koymak zorunda. Ve birşeylerin alternatifi yok gibi görünüyorsa, bu durumu herkesin böyle anladığı, herkesin sessiz sedasız, hiç şikayet etmeden bu durumu kabullenecekleri varsayımından da siyasetin vazgeçmesi gerekmekte.”
Başbakan Merkel’ın lideri olduğu Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin Bavyera'da örgütlü kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), Almanya’ya gelen göçmenler burada uzun süreyle yaşamak istiyorsa, sadece kamuda değil, evlerinde de birbirleriyle Almanca konuşmaları gerektiğini dile getirdi. Alman basınından da bu talebe geniş tepki geldi. Rhein-Neckar Zeitung şu görüşleri savunuyor:
“Almanya’da yaşayan neredeyse her on kişiden biri yabancı kökenli sayılıyor; göçmen geçmişi olanların sayısı ise bunu da aşıyor. O halde topluma uyum maskesi altındaki bu dışlama çabası da neyin nesi? Evet doğru, dil önemlidir; parti karar belgelerinde kullanılan da dahil olmak üzere… .”
Bavyera Eyaleti'nin Augusburg kentinde yayımlanan Augsburger Allgemeine Zeitung’un aynı konudaki yorumu:
“Evet Almanca bilmek topluma daha iyi uyum anlamında tabii ki doğru. Ve bu ülkede kendine iyi bir kariyer hazırlamak isteyenlerin iyi dil öğrenmeye gayret etmesi gerekir. Peki ama Hristiyan Sosyal Birlik Partisi bu basit gerçeği neden absürd bir slogana dönüştürdü? Yanıtı çok basit: Çünkü parti ‘Kim dolandırıcılık yapıyorsa, o sınırdışı edilir’ düsturunu kullanarak sansasyon yaratma ve partinin sağ kanadını güven altına alma niyetinde. Bu öyle yanlışlıkla ağızdan kaçırılan bir şey de değil! Aksine, bilinçli halk dalkavukluğu yaparak güç gösterisinde bulunmak bu; hem de partiye kazanç değil zarar verecek olan ucuz yoldan… .”
Bonn’da yayımlanan General-Anzeiger gazetesi de, Hristiyan Sosyal Birlik partisinin olmayacak bir şeyi başarmaya çalıştığını şu ifadelerle okuyucusuna aktarıyor:
“Hristiyan Sosyal Birlik, basit popülizmle onun daha sağından fışkırabilecek eğilimleri kendi içinde eritme niyetinde. Strateji uzmanları, partinin iktidar perspektifleri açısından baktıklarında, İngiltere’de ortaya çıkan UKİP ile Fransa’daki Ulusal Cephe’nin uyarıcı örneklerini görmezden gelemiyorlar. Ne var ki bir parti Berlin ya da Münih’te iktidar olmak istiyorsa, o parti aynı zamanda sağ popülist muhalefet rolünü oynayamaz. Bu tür bir siyaset cambazlığını, partinin yumuşak omurgalı lideri Seehofer ve diğerleri bile beceremez!”