Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorumunda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Sarı Yeleklilerle diyalogdan kaçmaması gerektiğine vurgu yapılıyor:
"Sarı Yelekliler şiddeti tırmandırmakla Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a çalışmış oluyorlar. Şiddet yanlısı eylemcilerin hareketi meşru olmaktan çıkarması onlara hiç duyarlık göstermeyen Macron'a yarıyor. Buna karşılık Sarı Yelekliler de siyahi bir göstericinin polis memuru tarafından yumruklanmasını ‘baskıcı devlete' örnek gösteriyorlar. Her hafta tekrarlanan dehşet verici olayların kolay sona ermeyeceği anlaşılıyor. Gösterilere katılanların sayısı yeniden artmaya başladı. Cumhuriyeti ve kurumlarını savunma sorumluluğu düşen Macron'un diyalog vaadini yerine getirmesi ve öfkelilerle görüşmemek için bahane aramaması gerekir.”
Volksstimme gazetesinin yorumunda Fransa Cumhurbaşkanı'nın geri adım atmasının vahim sonuçlara yol açabileceği belirtiliyor:
"Şiddet ve taşkınlık protestocuların haklı taleplerine gölge düşürüyor. Eylemler devletin istikrarını tehdit eder boyutlara vardı. Başka ülkelerde de sempatiyle izlenen spontane hareketi hava koşulları, tatil günleri ve Macron'un tavizleri bile durdurmaya yetmedi. Olaylar 1968 yılında De Gaulle rejiminin sonunu getiren gelişmeleri andırıyor. Avrupa fikrini benimseyen hiç kimse Macron'un da başına aynı şeyin gelmesini arzu edemez. Macron havlu attığı takdirde Fransa en kötü ihtimalle milliyetçilerin lideri Le Pen'in iktidara gelmesine yol açabilecek bir kaos ortamına sürüklenir. Britanya'nın Avrupa Birliği'nden anlaşmasız ayrılma ihtimalinin belirdiği ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yaklaştığı bir ortamda Macron'un gitmesi Birlik üzerinde tahrip etkisi yapar.”
Almanya'daki birçok politikacı ve diğer tanınmış kişilerin özel bilgilerinin çalınıp internet ortamında yayınlanmasıyla patlak veren skandalın soruşturması sürüyor. Die Welt gazetesi veri hırsızlığına şu satırlarla değiniyor:
"Politikacıların yeniden sanal saldırıya uğramaktan korunmasını istemek emniyeti ve internet güvenliğinden sorumlu kuruluşları çözemeyecekleri bir sorunla baş başa bırakmak anlamına gelir. Denetleme altyapısının daha da etkinleştirilmesi siyaseti çalışamaz hale getirir. Böyle bir durumda her milletvekilinin yanına bir de internet bekçisi vermek gerekir. Neyse ki şimdiye kadar internette yayınlanan veriler sıradan bilgiler içeriyor. Skandalın sadece siyasiler için ihtar ateşi anlamına gelmediği bilinmelidir. Enformasyon ve telekomünikasyon güvenliğine uzun süre ‘can sıkıcı musibet' gözüyle bakıldı. Oysa internet güvenliği modern çalışma hayatının olmazsa olmazıdır. Denetlemenin arttırılmasını istemek yerine herkes internet ortamındaki sorumluluğuna sahip çıkıp bu teknolojiyi bilinçli bir şekilde kullanmalıdır.”
Straubinger Tagblatt gazetesinin siber güvenlikle ilgili yorumunda ise şu ifadelere veriliyor:
"İlk yapılması gereken Federal Meclis'in ve milletvekillerinin korunmasını Enformasyon Teknolojileri Güvenlik Dairesi'ne devretmek ve bu kuruluşu gerekli her türlü yetkiyle donatıp, federal siber savunma merkezi yapmaktır. Ancak bu adım bireylerin özel verilerini koruma sorumluluğundan kurtulması anlamına gelmez. Nasıl analog dünyada hırsıza karşı tedbir alıyorsak, internet ortamında da aynı dikkati göstermeliyiz. Güvenlik makamlarının profesyonel kadroları olmadan bu görevin altından kalkılamaz.”
DW, dpa, afp/AG, BÖ
Deutsche Welle Türkçe